Yasemin kokulu Datça ve Fazıl Say

Tatile Datça’ya gittim. Datça’nın çok özel, kurtarılmış bir bölgesine, gizli bir bahçeye, Aktur sitesine.

Aktur, yaklaşık 30 yıl önce kurulmuş ilk yazlık sitelerden. Burayı ayrıcalıklı yapan, küçük bir yarımadayla ayrılan çam ormanıyla kaplı, tertemiz mavi bayraklı denize sahip nefis iki ayrı koydan oluşması.

Sabahları erkenden kalkıp, orman kokusuna uyanıyordum. İlk iş spor giysilerimle yasemin kokulu sahile ve her biri farklı güzellikte dekore edilmiş villaların bahçelerine doğru yürüyüşe başlamak oluyordu. Ardından kıpırtısız ve gökyüzüyle bütünleşen denizde yüzmek bütün negatif enerjimi aldı götürdü. Üstüne akşamüstü orman ve deniz kenarı parkurunda bisiklet turları yaparken , doğanın sesini, özgürlüğünü dinledim.

Sitedeki yaş ortalaması (18 yaş altı, 60 yaş üstü)beni pek açmasa da, İsviçre’de yaşayan ve her sene karavanıyla buraya gelen amcamla buluşmamız ve birkaç arkadaşımın da burada tatilde olması yetti.

Karavancılar burayı çok seviyorlar. Yurtdışında yaşayan Türkler, yabancılar aylarca karavanlarında yaşıyorlar. Apayrı bir kültür bu. Bazısı karavanının önünü bahçe yapmış, çiçek, meyve sebze yetiştiriyor. Birisi ahşap atelyesi kurmuş, hobisiyle uğraşıyor. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor, herkes saygılı ve ölçülü.


Benim için büyük sürpriz ise, Fazıl Say ın kızıyla burada tatilde olması idi. 1 hafta aynı kumsalda yan yana şezlonglardan denize girdik. İnsanın sahnede hayran olduğu bir insanı denizde yüzmeden dururken , kızıyla şakalaşırken ya da bahçe sularken görmesi değişik bir his. Kendisini Bilkent ve Aspendos’ta olmak üzere 2 kez sahnede izledim. Henüz 38 yaşında olan sanatçı, olağanüstü şeyler başarmış, üretkenliğine ve yeteneğine hayranım.

Aktur’da yaşayanların yaş ortalaması yüksek ama, buradaki yaşlıların dikkat çekici bir yanı var. Hepsi çok sağlıklı, fit ve mutlu görünüyorlar. Yaşlıların yüzünden mutlu, huzurlu ve hedeflerine ulaşmış bir hayat yaşadıklarını anlıyorsunuz. Kimisi evlerde buluşup sohbet ediyor, kimisi tavla, kağıt oyunları oynuyor. Kadınlar 3 tekerlekli bisikletlerle pazardan alışverişlerini yapıp, yanındaki diğer arkadaşına da bisikletüstü yemek tarifi veriyor.

Haftada 3 kez kurulan ege pazarından hasret kaldığım incirden alıp, doya doya yedim. Çocukluğumun incirlerinin tat ve kokusu yoktu, ama ne yapalım olanı bu. Datça bademinin hafif kekremsi tadı da deniz kenarında bira ile iyi gidiyordu.

Site içinde herkes bisikletle gidip geldiğinden araba gürültüsü de yok.

1 haftalık, huzurlu insanlarla huzur tatili yaptım.

Oğlum kendi akranlarıyla gece ve gündüz eğlendi ama, bir ara “anne burası huzurevi gibi” demeyi de ihmal etmedi.

Yaseminin anavatanı Himalayalar imiş. Yasemin çayı da en çok oralarda yapılır ve içilir bilirsiniz. Birçok insan da geçimini buradan sağlıyormuş. Bizim buralarda geçimini bu bitkiden sağlayan var mı bilmiyorum ama, tatmadıysanız tavsiye ederim yasemin çayını, enfes.

Buram buram yasemin kokulu havanın , serin denizlerin tadından, Ankara’nın sıcağına dönmek tarifsiz.