Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '06

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Yaza veda, kampa kısa bir ara...

Yaza veda, kampa kısa bir ara...
 

Hava ısınmaya başlayıp da, güneş yüzünü gösterdiği an başlar kamp programları. Randevulaşırız arkadaşlarla, ballandıra ballandıra anlatırken o zevki. Bu yaz mutlaka birlikte gitmek için…

Cuma akşamından başlar kamp hazırlığı. Gelecek herkes birbirini arar ve malzeme paylaşılır. Çadırlar, şişme yataklar, uyku tulumları, kap-kacak, tüp-ocak derken araçlara sığacak şekilde pay edilir aramızda. Bayanlar da pasta-börek, zeytinyağlı bölüşümünü yaparlar ki, bu konuda çalışmayanlar daha fazla emek sarfeder çoğu zaman…

Ve cumartesi günü herkes iş saatine göre yollara dökülür. Kimi otomobille, kimi motosikletle gelir kamp yerine. Ekip lideri talimatları vermiştir bir gün önce, iş bölümü yapılmıştır. Konaklamak için uygun yerlerin seçiminden, gece yakılacak odunlara kadar her şey planlanmıştır. Çoluk çocuk, evli, bekar kocaman bir grup buluşuruz kamp yerinde ya da yolda bir yerlerde.

Önce çadırlar kurulur, bu genellikle erkeklerin işidir. Sonra yataklar şişirilir sırayla. Hep ortak yapılır bu işler. Bu arada bir grup ta gece odunlarını hazırlar. Çocuklar çoktan denize koşmuştur, bayanlar ekmek arası destek verir bu çalışmalara…

Hava yavaş yavaş kararmaya başlayıp, günübirlikçiler ayrılırken sahilden; bayanlar işe koyulur bu sefer. Erkekler mangalları da hazırlamış olurlar bu arada. Salatalar yapılır bir taraftan, denizden çıkan çocuklar giydirilmeye çalışılır çadırların içinde.

Patlıcanlar, biberler közlenir mangalda; herseler hazırlanır, zeytinyağlılar, börekler dizilir yere attığımız sofra örtülerinin üzerine. Bir tane de yetmez bu sofralardan yan yana dizip kocaman bir ‘’Halil İbrahim Sofrası’’ oluşur bir anda. Gerçi beyler hep mangal başı sohbeti severler, ‘’arada götürüyoruz biz, siz devam edin’’ derken. Yemek faslından sonra o ortamda bulaşıklar da halledilir, artık bu doğal hayata alışmaya başlayan bayanlar arasında. Ya da mangala karışmayan bekar arkadaşlar da talip olurlar bu göreve…

Hava iyice kararmış; tüm sahil, arkamızdaki orman bize kalmıştır artık. Ateşi yakar etrafında diziliriz. Koyu bir sohbete dalarız; doğa da bize katılır. Dalga sesleri, adını bilmediğimiz börtü böcek, dağdaki çakallar; hep birlikte sohbet ederiz.

Ateşimiz azalmaya başladıkça bekleriz, hemen beslemeyiz. Sırt üstü uzandığımız yerden yıldızları izleriz. Çok yıldız kayar orada. Ya da her yerde çok kayar da, orası karanlık olunca biz daha iyi görürüz. Bir cümbüştür, bir şölendir bu seyir. Herkes sessiz ve dikkatlice bakarken birden içimizden bir haykırır heyecanla. ‘’ Vay canına ne kadar da belirgindi, gördünüz mü?’’ O tarafa döneriz hepimiz sanki yakalayacakmışız gibi. Bu sefer tam tersi taraftan kayar, bir kişi yakalar. Koşturur dururuz kayan yıldızların peşinde. Kimimiz çok yakalarız, kimimiz bir tane görmeden bitap düşer, girer yatarız çadırlarımıza…

Doğal hayat ya, sabah herkes en doğal haliyle çıkar çadırından sürünerek. Normal zamanlarda giyinip, süslenip buluştuğumuz insanları doğal hayat içinde en doğal halleriyle görürüz. Gece çok rüzgar çıkmamışsa, ya da yatağımız bize oyun oynayıp bir yerden patlamamışsa; sabah daha güzel başlar kampta.

Yine iş bölümü, yine oyun eğlence devam eder günümüz...

Hem doğayı tanırız böylece, hem de doğal halimizle paylaşırız her şeyi dostlarımızla kampta…

Her dönüşte ‘’yorulduk biraz, bir çok da iş çıktı eve gidince’’ desek de özleriz birkaç hafta geçince, dökülürüz yollara yeniden. Gruptakiler değişir sık sık, ama biz hep o grubun içinde oluruz.

Bu kamp için en ideal yerimiz Kapıdağ Yarımadası’dır. Biraz uzak da gelse bize, o eşsiz doğanın tadına varmak için teper dururuz o yolları…

 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..