Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '21

 
Kategori
Öykü
 

Yazınsal Metin

 
 
Karısı o gün kocasının neden geç kaldığını bilemedi. O doktorla yaptığı pazarlığın çözümü için gün boyu dolanıp durdu büyük kentin kalabalıkları arasında. Yalnız, tek başına, kimsesiz.
 
Nasıl anlatabilirdi para bulamadığını! Onur Can’ın sağlıklı doğması annesinin güvenilir ellerde olması için o gün ayaklarına kara suların indiğini kendine sakladı. Doktor kapıdan görününce köy utangaçlığıyla elini karısının yanaklarından çekti. “Hastamız hazır, eşi de izin veriyor. Korkma bir saat sonra oğlan babası olacaksın.” diye babaya takıldı.
 
Eşini yatağından alıp tekerlekli arabaya yatırdılar. Hemşire, doktor ve bir görevli “ameliyathane girilmez” yazılı camlı kapıdan içeri girdiklerinde muştulu haberi almak için beklemeye koyuldu baba.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, Doğum)
 
Tüm yaşadıklarını kafasından geçirirken güneş yağının verdiği rahatlıkla güneşleniyordu. Oğlunun sarılmaları, suskunlukları; karısının aldırışsızlığı, sorgulayıcı bakışları saplandığı çıkmazı görmesine yetmiyordu. Doluya koyuyor almıyor, boşa koyuyor dolmuyordu.
 
Uzun uzun telefon konuşmalarını karısı biliyor muydu? Hangi telefonlarla konuşulduğunu öğrenmiş miydi? Karısının, gözlerinin içine baka baka : “ Baban iş gezisine çıkıyor, dönüşünde bizi denize götürecek üzülmeyin.” diye konuşması yapacaklarından haberli olduğunu mu gösteriyordu? Ya da meydan mı okuyordu? Yüreği ezildi. Yaptığına, yapacaklarına pişmanlık duydu. İkilemler arasında gidip geldi.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, İkilemler)
 
Tribünler korkuları bilmeden uçuşan çiftleri alkışlıyorlardı. Güçlerinin kesilmek üzere olduğunu nerden bileceklerdi ki! İşte yine en güç gösterinin başka bir bölümünde bayan yarışmacı erkeğin omzunda kolları üstünde dikti bacaklarını yukarıya. Yine bir alkış, ıslıklar salonda yer yerinden oynuyordu.
 
Hemen bu görünümden başka bir görünüme geçiyordu yarışmacılar. Erkek yarışmacı yumuşak bir inişle bayan yarışmacıyı sırtından kaydırarak bacaklarının arasından geçirip öne alıyordu. Bir eylemden başka bir eyleme geçişte durmak düşünülemezdi. Müzik çok mu uzamıştı? Yoksa yarışmacılara mı öyle geliyordu? Kulakları müziğin bitişindeydi.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, Dans Müziği)
 
Kasabadan ayrılalı üç yıl olmuştu. Lise yıllarında yatılılık beni kurtarmıştı. Devlet Parasız Sınavlarını kazanınca yokluktan kurtulmuştum. Lise yıllarında kaloriferli, doğalgazlı okuluma doyamadım. İlköğretimde başımı okşayıp, “Zekisin, ama daha çok çalışmalısın!” diyen öğretmenimi hiç unutmamıştım. Parasız sınavlara eliyle götürüp sokan oydu. Kazanınca nasıl da sevinmiş, kucaklamıştı beni.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, İş Arayanlar Sayfası)
 
Doludizgin şiir kitabının arka kapağında yer alan,
 
“ can buldu su / çiçekler söyleşti uzun solukla / bırak yüreğini dalgalansın / durma “
 
Can bulan kendisiydi yeniden. Bir hoş oldu dizeleri okuyunca. Kitabın ön kapağının içine yazılanları uzaklaşınca yineledi durdu,
 
” Gözlerin mavi sularında yaşam doludizgin”
 
Kendisi için büyük bir onurdu bu övgü. Ünlü bir ozana yakın olma isteği depreşti içinde. Ayrılıklar, olumsuzluklar neler doğurmuyordu ki! İşte bir sözle, bir dizeyle yıllar sonra da olsa güzellik pır pır yanıp sönüyordu. Bunları düşününce uzun uzun çalan tüm telefonlarına çıkmadı artık.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, Anları Yaşarken)
 
Yemek salonu yolcularla doluydu. Televizyonda haberler başlamıştı. Acı haber tez mi ulaşır demişti atalarımız. İşte bak yine tuzağa düşen askerler, ölümler sıralanıyordu. Bu acılar ne zaman bitecek diye yüreğimle usum arasında gidip geldim. Hemen arkasında ağıtlar yakan analar geldi beyaz cama. Her ana ağıtını anadiliyle
yakıyordu. Ağıtlara düşen bu yiğitler aynı ulusun çocuklarıydı.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, Yol Boyu)
 
Konup göçen insanlar kelebekler gibi mevsimlik değildi. Köyler büyük kentlere, Avrupa’ya akıyordu artık. Değişim göçle başlamıştı. Dur durak bilmiyordu süreç.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, Göç)
 
yaşanası günlere
hep beraber
merhaba demek
umudu ile yaşamak
bir başka güzel
 
Verilen sözler tutulmadı. Dizeler boynu bükük kaldı. Kimdi oyunu bozan. Yaşam oyun muydu? Kim bilir belki de öyle. Uzun gecelerde yalnızlıklara başlayalı kaç yıl olmuştu. O sıcak akşamlar, aşka dönüşen geceler nerede kalmıştı? Kim şaşırtmıştı bizi?
 
Kadın erkekten habersiz duyuyordu yüreğinde geçenleri. Erkeğin de aynı duyguları ayrı kentte de olsa duyması zor olmasa gerekti. Gecenin birinde sorguladı durdu kendini kadın, sorular sıraladı kendine. Artık bir başka bahar yoktu yaşamında.
 
(Düşler Yaşlanmıyor, Günle Dokunan)
*****
 
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..