Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '15

 
Kategori
Anılar
 

Yazlıkçı olmak (Son bölüm)

Yazlıkçı olmak (Son bölüm)
 

Marmara Deniz'inde bir Ada bizim hayallerimizi süslemeye başlamıştı yazlık olarak. Ne yazık ki 1970 lı yıllarda başlayan bu yazlık ev sevdamız 1980 lı yılların sonunda ancak gerçekleşebildi.

Araya sıkışan yıllarda ailemize yeni bir ferdin katılması ,maddi sorunlar derken biz de 1988 yılında bu cennet Adada bir arsa sahibi olduk.

Ada imara açılmamış olduğu için aldığımız arsalar hisseli tapuydu ve yapılan inşaatlar da kaçak oluyordu.Bu Adada 100 metre kare bir arsa sahibi olmak çok zor bir olay değildi. Bu sebepten orta halli her aile burada bir arsa sahibi olmayı düşünüyordu Adaya gelir gelmez.Tabii arsayı alıp üstüne bir küçücük ev kondurduklarında yazlık ihtiyacı kendiliğinden hal oluyordu.

Alt yapısı da olmayan Adada kanalizasyon foseptik çukurları, ev kullanma suyu ise bahçede açılan kuyulardan temin ediliyordu.

İlk zamanlarda Ada tenha iken sorun olmayan  bir çok şey, Ada kalabalıklaştıkça birer birer yaşamı zorlaştırmaya  başlayacaktı.

Önceleri küçücük bir  bahçede minik bir evim olsun , çocuklarım billur gibi denize girsin diye hayaller kuran ev sahipleri yavaş yavaş bunalacakları bir yaşamın içine giriyorlardı.

Toplumumuzun bir arada yaşamanın kurallarına pek riayet edemeyen yapısı da bu duruma eklenince bu küçücük bahçeler içinde binbir hayalle kurulmuş evlerde yaşam bir eziyet olmaya başlamıştı.

Günler geçtikçe , Ada kalabalıklaştıkça bahçelerdeki foseptikler, kuyulara karışmaya, aradaki üç metre yoldan evlerin müzik , televizyon sesleri de birbirine karışmaya başlamıştı.

Sanırım bir evimizi kurarken biraz tedbirli davrandık. Herkes tek parsel arsa alırken, biz  iki parsel alıp evimizi daha geniş bir bahçeye kondurduk. Sonraki yıllarda arkamızdaki parseli de alınca epey geniş bir bahçemiz oldu. Bu geniş bahçe bile bile bizi çevrenin gürültüsünden, karmaşasından korumaya yetmiyordu çoğu kere.

Evimizin tüm çevresini çabuk büyüyen limon çamları ile kaplayarak özel yaşamımızı biraz kontrol altına alabildik.

Şimdi belki düşüneceksiniz bütün bu karmaşaya, düzensiz imar yapısına, zorluklarına rağmen neden kalmayı tercih ettiniz yıllar boyu bu Adada diye.

Hem ben daha bütün zorlukları anlatmadım.İlk geldiğimiz yıllarda aygaz ve ipragaz dağıtımı olmadığı için tüpleri söküp el arabası ile köye gidip tüp aldığımızı, akşamları köyün çeşmesinden taşınan içme sularını,küçük çocuklarımız ateşlendiğinde  gece yarısı çalınan komşu pencerelerini ve daha neler neler.

Sanırım hepimiz büyük şehrin karmaşasından öylesine bıkmıştık ki bu mahrumiyet dolu Adada yaşadığımız köy yaşamı hoşumuza gidiyordu. Hem Ada İstanbul'a yakın olduğu için babalarımız da hafta sonları gelebiliyordu.Yaz aylarında cuma akşamları gelen, pazar akşamları dönen vapur seferleri yıllar geçtikçe yerini daha hızlı deniz otobüslerine bırakmıştı.

Bütün bu zorluklarına rağmen Adanın harika havası, denizi bizi buraya bağlıyordu.

Yıllar geçtikçe Ada  otomatik telefon santraline, enterkonekte elektrik sistemine. deniz suyundan elde edilen temiz su tesislerine sahip oldu.Gene de karmaşasından, gürültüsünden bir şey kaybetmedi ve daha da arttı .

Yıllar geçip yaşlandıkça biz mevsimi daha uzun bölgeler aramaya başladık yazlık için. Zira Adada yaz sadece 2 ay sürüyordu. Oysa Ege'de ,Akdeniz'de yaz yılın büyük bölümünü kapsıyordu.

Bu arayışlar sonunda Bodrum'un doğası,havası ve mevsimi sebebiyle bize daha daha çok hitap ettiğini fark ettik.Gerçi bir çok kişi Bodrum'u çok uzun yıllar önce keşfetmişti ama biz ancak Bodrumlu olabiliyorduk.

3 Yıl önce Bodrum'lu olduk birden.

Bodrum'da yaşamaya başlayınca herşeyin pek süt liman olmadığını anladık. Burası daha önce yaşadığımız Ada gibi çarpık yapılaşmanın çok olmadığı bir bölgeydi ama trafik, sahipsiz köpekler,yazın artan insan sayısı ve fiatlar burayı da sorunlu bir yer haline getiriyordu.

Bütün bu sorunlara karşın bir süre sonra Bodrum'da İstanbul'dan daha fazla kaldığımızı fark ettik. Zira İstanbul Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında Kentsel Cehenneme dönüşmüştü.

Biz ne mi yaptık. 1960 lı yıllarda ebeveynlerimizin yaptığı gibi devamlı yaşamak için Bodrum'u seçtik. Ebeveynlerimiz de o zamanlar devamlı yaşamak için Caddebostan'ı seçmişlerdi.

Tarih tekerrürden ibaret değil mi?

Şimdi düşünüyorum da bir gün gelip de buraları da cehenneme dönerse nereye göçeceğiz diye.

 

 

 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..