Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '12

 
Kategori
Siyaset
 

Yeni derin Devlet; Özal öldürülmedi!

İki aydan beri kamuoyu, 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün zehirlenme sonucu olup-olmadığını tartışıyor.

Adli Tıp Kurumunun bu konudaki incelemesi sürerken, kamuoyuna kimi gazeteler tarafından, özellikle de yandaş diye adlandırılan gazeteler tarafından, Özal’ın naaşında zehir kalıntılarına rastlandığı haberleri sızdırıldı.

Ben, bu haberlerin doğru olduğunu, Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğünü ve kamuoyuna “Özal zehirlenerek öldürüldü” mesajını vermek için sızdırıldığını düşünüyorum.

Peki, sonraki süreçte ne oldu da, Özal’ın naaşında zehir kalıntılarına rastlandığı halde, Adli Tıp Kurumu tarafından, kamuoyuna “Özal zehirlenerek öldürülmedi, ölüm nedeni de anlaşılamadı” diye, özetlenebilecek bir rapor, bir sonuç açıklandı?

Aslında gizli-saklı hiçbir şey yok, bütün olanlar kamuoyunun gözleri önünde oluyor. Kimi ipuçlarını izlediğinizde ne olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Benim bu konudaki teorim şöyle;

Önce, Adli Tıp Kurumunun yaptığı bu çelişkili ve gizemli açıklamalarla kamuoyunun kafası bulandırıldı. Siyasi iktidar, Özal’ın ölümünden de diğer siyasal olaylarda olduğu gibi, “eskiye vurarak” prim yaptı, puan topladı.

Yani amaca ulaşıldı.

Hatta bu durumun pekişmesi için Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ gibi kimi AKP sözcüleri tarafından, “kafamızdaki şüpheler bitmedi” türü açıklamalar yapılarak, kamuoyunun nabzı tutulmaya devam edildi.

Sonra, Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğü gerçeğinin kamuoyuna açıklanmasıyla ortaya çıkacak olan durumdan zarar görecek kurumlar masaya yatırıldı. Tabi, zarar görebilecek kurumların başında MİT, o zamanki Jitem, Ordu ve belki Emniyet olabileceği ihtimali değerlendirmesi yapıldı.

Daha sonra da, bu kurumların o dönemlerde başka ellerin hâkimiyetinde olduğu, ancak gelinen aşamada “sermayenin el değiştirmesi” sonucunda durumun değiştiği, iktidar sahiplerinin artık eski “büyükşehir sermayesi” ve onların siyasal temsilcileri olan ANAP, DYP ve CHP gibi merkez sağ ve merkez sol partiler olmadığı, iktidarın yeni temsilcilerinin “Anadolu sermayesi” ve onların temsilcileri olan AKP olduğu, tespiti yapıldı.

Bu tespitler yapıldıktan sonra, bu kurumların görebileceği her türlü zarar, kamuoyu nezdinde yaşayabilecekleri her türlü itibar kaybı ve yıpranmalarının, bugünkü iktidar sahiplerine de zarar verebileceği, gelinen aşamada bu işin içinden nasıl çıkılabileceği üzerinde duruldu.

Adli Tıp Kurumunda yapılan incelemenin uzamasının ve yapılan çelişkili açıklamaların nedeninin, yaptığım bu tespitler olduğunu düşünüyorum.

Özellikle, Ergenekon ve Balyoz süreçleriyle orduda yapılan tasfiyeden sonra, iktidar sözcülerinin “Ordu” aleyhine bir tek söz söylediklerini duydunuz mu?

Zaten iktidar, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay ve HSYK ile ilgili olarak uzun süredir eleştiri yapmak bir yana, bu kurumları övücü açıklamalar yapmıyor mu?

Çok uzun sürmez, iktidarın, Ordu’yu ve askeri eleştirmeme tavrı, bu kurumları övme aşamasına geçecektir.

Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir, derler.

On yıldır yaşanan gelişmelerle, sermaye ve iktidar sahipleri el değiştirmiş, yeni gelenler bir süre eskinin tasfiyesiyle uğraşmış, tasfiye tamamlanınca da, elde kalan devlet kurumları ile bütünleşmişlerdir.

Bütünleşen eski ve yeni devlet kurumları arasında, açık ve yasal devlet kurumları olacağı gibi, derin devletin ve onun aparatlarının da olacağını unutmamak gerekir.

8.Cumhurbaşkanı, Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili tartışmaların, ölümünden 20 yıl sonra, derin devlet tartışmaları ile ilgili olarak gündeme gelmesi, 12 Eylül darbesinin karanlık yüzünü bir kez daha göstermiyor mu?

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..