Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '10

 
Kategori
Magazin
 

Yer altından diyaloglar...

Yer altından diyaloglar...
 

Yürekte taşınanlar...


Ilık bir sıvının içinde yüzen binlerce iribaş kadar kalabalık ve bir o kadar da yalnızdık aslında. Sümüksü… Tıpatıp birbirimize benzeyen ve tıpatıp bir açlıkla birbirini yok eden…

İribaşlarla sperm taneleri ne kadar da benzerler birbirlerine… Tek bir hedefe… Birbirini yercesine… Ödül: ‘’Hayat’’ a kavuşmaktır… Ama her hayat zaten bir ölümle sonuçlanır… Amfibi bir döngüdür bu… Küçük avuç içlerimizle… Hayata dair, yeşil bir dal parçasına tutunabilme arzusu… Bir şehir türküsüdür bu… Uzaklardaki memleket ovalarına yakılan, biber gibi bir türküdür bu…

- Öldürüyor şu tenin beni… 40 yaşında demeye bin şahit ister sana… Liz Taylor gibi kadınsın… Emekli olsan, hep bana çalışsan… Kucağımda otursan hep, ne var sanki…

-Emekli olmak ha? Ha… ha… ha! Seneler önce bir fabrikada aşçılık yaptıydım… O zaman vardı sigortam… Galiba üç yıl çalıştım orada… Tekstil fabrikasıydı… Battı…

-Eeee… Sonra?

-Sonrası ne olacak… Orda burada sekreterlik yaptım… İşe girerdim, yemeğe çıkalım derdi patronlar ertesi gün. Tamam derdim… Sonra iş rayından çıkardı… Adamların derdi yemek yemek değil, beni yemekmiş hep… Sonra yine yerlerdi… Yine… yine… Ve tükürüp atarlardı… Kim bilir kaç yıl geçti böyle… Sonra bu işe başladım işte…

- Ayda kim bilir kaç bin kilometre tepiyorsun kız… Ya bir trafik kazası olsa?

- Keşke uçaklarda hostes olsaydım… Ola ola otobüslerde hostes oldum… Hem de doğu hattında… Turnalar gibi uçsaydım keşke ben de… Sigorta falan yok tabi, bir trafik kazası olur da geberirsek… Bizi yolcu gibi gösteriyorlar. O zaman hayat sigortasından 300-400 alırmışız… Bazen bunun olmasını o kadar çok istiyorum ki…

- Neden?

- Öyle işte… Bak, üç çocuğum var benim… Bir de torunum… Kızım her an kerhaneye düşebilir… Öyle korkuyorum ki… O ite varma dedim… Dinlemedi kaçtı, geri döndüğünde üç aylık hamileymiş… Sonradan fark ettim… Ben de kaçtıydım zaten… On dördümdeydim kaçtığımda… Benimki de dengesiz bir itti… Canımı zor kurtardım… Üç çocukla, çıplak g..tümle kaldım… Çocuklarıma verebilecek hiçbir şeyim yok… Ölsem diyorum işte şu lanet olası otobüste… Bir uçurumdan yuvarlansak mesela… Herkes kurtulsa… Bir ben ölsem… Hiç olmazsa verecekleri o para çocuklarıma yarasa…

-Çıplak g...tümle kaldım deme bana kız… Birden gözümde canlanıyor…

- Ha… ha…ha…

- Kız, hayatımın hostesisin sen… Senin yanında kendimi bütün Jumbo Jetlerin, kaptan pilotu gibi hissediyorum…

- Hadi be… Senden olsa olsa, sıçancık uçurtmaların düşlek pilotu olur…

- Bak, napalım biliyor musun? Bütün tutunamayanları toplayalım bir otobüse… Şoför dâhil, herkes dalsız budaksız olsun… Sen, çay kahve servisi yap bize… Ama arada elleşirim haaaa…

- Manyak…. Ha..ha..ha..ha…

- Sonra… Sürsün şoför son sürat en yalçın uçuruma, en derin yara… Hatta kapkara bir kış günü olsun… Kurtulanın da g...tü donsun…

- Yazıyorsun haaa…. Donsun be! Kurtulanın da g...tü donsun…. Hey! Hemen sızma bakayım, üstüne çıkasım var…

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..