Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '12

 
Kategori
Eğitim
 

Yerli Malı Haftası ve “Amerikan malı kullan” ile “Türk malı kullan” çağrılarının önemi

Para güç kazanılan bir varlıktır. Harcarken karşılığını alması gerekir.

Ülkemizde insanlarımıza, gençlerimize  iş bulmak, üretime ve hizmete katılmalarını sağlamak zorundayız.

Türkiye’de yerli malı kullanılmasını, tutumlu olmanın ve yatırım yapmanın faydalarını her yıl 12-18 Aralık “Yerli Malı Haftası” nda çocuklarımıza, gençlerimize anlatıyor ve toplumumuzda yerli üretimi kullanma bilincini artırmaya çalışıyoruz.

Bu durum tespitinden sonra gerçek durum  ABD’de ve Türkiye’de nasıldır birlikte bakalım.

Bugün ABD’de insanlar “Acaba fazla ithalat yapıyor, az üretim yapıyor,  ekonomimizi korumuyor, yanlış mı yapıyoruz “ demektedir.

ABD ve Türkiye'ye 20. yüzyıl başında bakıp, günümüze gelmek faydalı olabilir.

1919-1929 arasında  ABD endüstriyel üretimi %30 artmış, kişibaşına düşen gelir 520 dolardan 681 dolara yükselmiş, ailenin geçinebilmesi için 2500 dolar yıllık gelirin yetebileceği hesaplanmıştı. Meksikalı göçmenler ve Kızılderililer 200 dolardan az bir para ile yokluk içinde yaşıyordu. 1927 nüfusu 119 milyondu. Refah ve zenginlik tüm halka henüz ulaşamamıştı.  1929 iktisadi bunalımı olduğunda ekonomi kötüleşti.

Aynı yıllarda Osmanlı yenilmiş, parçalanmış, kurtuluş savaşı ile ümitler tazelenmiş, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Ancak toplu iğneye muhtaç, üretemeyen,  tarımı sabana ve öküz gücüne bağlı, Osmanlı borçlarını  devralmış, halkı okur yazarlıktan yoksun bırakılmış,  kişi başına milli geliri 50 doların altında, 1927 nüfus sayımı 13.6 milyon olan bir Türkiye mevcuttu.

Bu yıllarda Dünya'da İngiliz İmparatorluk kuralları hakimdi.

Zamanla ABD iktisadi bunalımı atlattı. İkinci Dünya savaşını kazandı. Askeri gücü ve ekonomisi ile Dünya’ya uzun süredir liderlik ediyor. Kişi başına milli geliri  48100 dolar. Nüfusu 314 milyona yakın. Ekonomisi  15 trilyon doları aşan büyüklükte. Pazar ekonomisi geçerli. Özel teşebüs şirketleri kararları yapıyor. Devlet ürün, hizmet alıyor ve denetliyor. Başkan ve Kongre ABD menfaatlerini koruyor.

Türkiye önce devletçi daha sonra liberal ekonomi politikaları ile açlık ve yoksulluk mücadelesini kazanmaya çalıştı. Günümüzde kişi başı yıllık gelir 14400 dolar, nüfusu seksen (80) milyona yakın, ekonomisi 1 trilyon dolara yakın. Türkiye büyüdü ancak 1960’larda kendisinden daha az ekonomik gücü olan Güney Kore’den niçin daha geride kaldığı ayrıca incelenebilir.

Birinci sonuç: Bir Amerikan vatandaşı ortalama Türk vatandaşından 3.3 kat  (48100$/14400$=3.3) daha çok harcıyor, daha iyi yaşıyor ve muhtemelen daha mutlu.

İkinci sonuç: Her iki toplumun insanları ekonomik politikaların doğruluğundan bazen endişe ediyor.

Amerika’da Hükümet köprü için çelik alırken standart kalite kriterlerini sağlayan en ucuz çeliği alıyor. Acaba ABD’de çeliğin yerli/Amerikalı üreticiden satın alınması  -biraz pahalı bile olsa- daha iyi olmaz mı? Böylece işsizlik sorununa çare bulmak daha iyi olmaz mı? diye soruluyor.

Bu memleket Amerikan malı kullanarak kendi kuruluş değerlerine dönmeli, “Kendi kendine yeterli olmalı, sadece kendine güvenmeli ve bağımsızlığını veya Dünya hükümranlığını devam ettirmeli”. Çin çelik fabrikalarına ucuz enerji veriyor, damping yapıyor. ABD firmaları rekabet edemiyor. Bu davranış uluslararası ticaret kurallarına aykırı diyenler seslerini duyuruyor.

Yukarıda söylenenler orta sınıf Amerikalının sözleri olabilir.

Ayakkabı veya giyecek alırken aynı kalitede ancak %25 pahalı ürünü alanın parası cebinden eksiliyor. Başka bir ürün için parası kalmıyor. İlave ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Yaşam kalitesi düşüyor. Amerikan ayakkabı veya giyecek üreticisi malını kolayca sattığı için kendini düzeltmiyor, gelişmiyor.

Örneğin tüketici seksen (80) dolarlık ürünü %25 pahalı olarak yüz (100) dolara alsın. Parası cebinden 20 dolar daha fazla eksiliyor. Alım gücü düşüyor.

Buna karşıt fikirler kapsamında  ise “100 dolara ürünü satan firmanın işçisinin yapacağı harcamaların ekonomiye katkıda bulunacağı ve paranın elden ele geçerek, dolaşıp işe yarayacağı”  ve son yıllarda  “Başka ülkelerde yapılan üretim sebebi ile işsiz kalanların sayısının arttığı ve hizmet sektörünün  aşırı istekli sebebiyle ucuzladığı, çalışanların işçilik bedelinin düştüğü”  belirtilmektedir.

Küresel firmalar ise  “Terkedilen işlerin hammaddeye ucuz erişim, ucuz işçilik, geniş pazarlara satmak imkanı, ABD’nin daha az kirlenmesi “ gibi faydalar sağladığını belirtmektedir.

Karşıt fikirdeki orta sınıf Amerikalı ise biraz daha ileri giderek “Amerika dışındaki ülkelerde yapılan üretimin şirket patronlarının daha zenginleşmesine yaradığını ancak orta sınıf Amerikalının aleyhine olduğunu” söyleyebilmektedir.

Gerçek nerede? Amerikalı Çin malını almazsa, Çinli de Amerikan bilgisayarı veya akıllı telefonunu almaz. 1929 bunalımından sonra Amerika tarafından yaklaşık üç bin (3000) çeşit yabancı ürüne “Smoot-Hawley 1930 yılı gümrük vergi yasası”  uygulandı.  Ancak yasayı takiben karşı tedbirler alan ülkelere ABD otomobil ihracatı 1929 yılında beş (5) milyon adet iken 1933 yılında birmilyonsekizyüzbin (1.8 milyon) adete düştü. İşsizlik %25’leri buldu. Kapalı ekonomilerin gelişmeyi olumsuz etkilediği görüldü.

Amerikan Kuralları

Birinci Kural: Şirketlere koruma  olmasın. Teorik olarak savunulan ancak gerektiğinde ABD’nin de uygulamada istisnalara yer verdiği kuraldır. Koruma gerektiren haller olabilir.

İyi koruma. Gelişen ülkelerde ve hatta kalkınmış ülkelerde koruma;  ülkede yeni kurulan bir endüstri dalı için olabilmeli ve  gelişme süresi boyunca uygulanan himaye daha sonra kalkmalıdır. Endüstri rekabet edip dünya pazarlarında yer alabilmelidir. Kuş kanatlanınca kendi kendine uçabilmelidir.

Bazen de teknoloji çok büyük adımla değişirken firma değişikliğe ayak uydurma sırasında mali destek isteyebilir. Çocuğunuz yere düşünce, kalkmasına yardım etmiyor musunuz?

2008 ekonomik bunalımından sonra ABD Hükümetinin, piyasanın canlanması ve şirketlerin tekrar çalışabilir konuma erişmesi için yapılanları hatırlayın.

Kötü Koruma: Sürekli zarar eden şirketin korunmasıdır.

İkinci kural: Stratejik önemde olmayan ürün ve hizmetler daha ucuza başka ülkelerde Amerikan Şirketlerince yaptırılabilir.  Bu tür ürünler Kanada’da, Meksika’da, Çin’de, Vietnam’da, Hindistan’da  üretilmektedir.  Özellikle tasarımı ABD’de yapılan, istenen kalite standartlarını sağlayan ürünler için işçiliği ve üretim masrafları düşük ülkeler kullanılabilir.  Bir çalışma esasen Çin’den alınan her 100 dolarlık ürünün 55 dolarlık kısmının şirket veya hizmetler yoluyla ABD’ye döndüğü şeklindedir. Çin’deki şirket ABD dahil tüm diğer ülkelere ihracat yapmaktadır.

Üçüncü kural: Savunma ve Ar-ge harcamalarınızı amaçlarınıza uygun olarak kendi ülkenizde kullanın. Daima “Made in USA”

Savunma ve Araştırma-Geliştirme var olmanın vazgeçilmez şartlarıdır. Hem ekonominiz gelişir. Hem de ordunuzu istediğiniz yerde menfaatlerinizin gereği harekete geçirebilirsiniz. Silah sistemlerinizi askerin ihtiyacına uygun üretebilirsiniz.

Ürettiğiniz silah sistemlerini problemli ülkelere istediğiniz fiyata satabilir, kâr edebilirsiniz. Alınan silah sistemini şu bölgede kullanabilirsin, üçüncü ülkelere veremezsin gibi sınırlamalar koyabilirsiniz. Silah sistemi verdiğiniz ülkelerin uzun dönemde Size lojistik bağımlılığı oluşabilir ve bu durum çoğu kez arzu edilir.

ABD savunma sektöründe kendisine en yakın ülkelerden yaklaşık yirmi (20) yıl daha ileridir ve başarılıdır. Ar-ge vazgeçilmez desteklenen alanlardandır.

Dördüncü Kural: ABD Kurallarına Uyacaksınız                                                                                         

ABD gıda kuralları oldukça sıkıdır. Gıda kuralları ulusun beslenmesinde önemlidir.

ABD sağlık kuralları sağlık personelinin dikkatli olmasını, hastaya titizlik göstermesini gerektirir.

Standardlar, federal devlet sınırlamaları, çocuk işçi çalıştırılmaması maliyetleri artırabilmektedir.

ABD’de iş yapmak için şirketiniz ve Amerikan personeliniz olmalı. “Made in USA”  isterlerini karşılamalısınız.

Beşinci Kural : Ürüne Yönelik İstekleri Karşılayın

Ürünü alırken ana istek “Fonksiyonunu iyi yapması, zamanla bozulmaması, kaliteli olması ve kalitesine göre fiyatının uygun olmasıdır”.  Bunun haricinde servis hizmetlerinin olması, ürünle ilgili muhatap bulunması, ürün talebinin aylarca bekleyerek değil kısa bir süre içinde karşılanması, ürünün tüketiciye ulaşana dek karbon izinin küçük olması ve en önemlisi memnun olunmayan ürünün iade hakkı olması ” istekler arasındadır.

Yukarıda ABD kuralları yaklaşımında açıklanan görüşler Türkiye’de yapılan üretimler için “Made in Turkey” “Türkiye Üretimini Kullan” kapsamında kıymetlendirilebilir.

Türkiye, ekonomik yönden gücünü artırmalıdır. Bunun için küresel ölçekte üretim ve ihracat yapabilmelidir. Bu husus için Japonya, Güney Kore ve Çin’de olduğu gibi iyi eğitim şarttır. İyi eğitim çocukların ve gençlerin Türkiye’nin menfaatlerinde fikirdaşlığını sağlamalı, birlikte çalışabilmeyi ve yaratıcı kabiliyetlerini geliştirmeyi,  bir mesleği uluslararası standartlarda yapabilmelerini  hedeflemelidir.

Türk insanına menfaat sağlayan çalışmalar, dürüst çalışarak zengin olmak fikri ve yatırımcı olmak desteklenmelidir. Örneğin Hızlı Tren Projelerinde yerli katkının istenmesi ve Türk müteşebbislerine üretim imkanı sağlanması faydalı bir adımdır. Yoksa dışarıya giden paranın aynı miktarı servis ve yedek parça için ileride bir defa daha harcanacaktır. Türkiye yeni iş alanları açılması için yabancı yatırımcıyı teşvik eden bir ülke olmalıdır.

Bu yazımda her yıl 12-18 Aralık tarihlerinde kutlanan Yerli Malı Haftası’nda

“Tutumlu olmak;  paranın ihtiyaç için gerektiği yerde harcanması , elbise, ayakkabı, araç ve gereçlerin iyi kullanılması, zamanın iyi değerlendirilmesidir. Biriktirdiğiniz paranızı gelir getirecek bir işe yatırarak ileride refahınızı artırın. Yerli malı kullandığımızda ve ihracat yaptığımızda petrol ve makine için gerekli dövizi daha kolay sağlarız. Yurtseverlik kendimizle birlikte yurdumuzu  düşünmektir.”  diyen öğretmenlerimize

“Amerikalı böyle düşünüyor. Biz Türk insanı olarak nasıl düşünelim? şeklinde öğrencileriyle sohbet  planladıklarında  katkıda bulunmak istedim.

Türkiye’de tüketici için  80TL’lik  bir iş 100TL’ye yapıldığında 20TL tüketicinin bir zararı söz konusudur.  Ancak 100TL’ye ürün çıktığında çalışanlar iş bulup (%25 işçilik sayalım)  bunun 25TL’sini ücret olarak alıp harcadıklarında ekonomi dönmeye devam edebilecek ve 25TL bir kaç kez kullanılarak Türkiye’de ekonomi çarkına faydalı olabilecektir. 100TL’ye iş yapıldığında 25TL harcanır. Paranın ikinci harcanışında 6.25TL (%25) yine işçi tarafından harcanır. Üçüncü harcanışında 1.56TL harcanır. En azından 33TL  (25+6.25+1.56=32.81TL)’lık iş alanı açılır. Söz konusu rakamları 100TL değil 100 milyonTL olarak değiştirelim. 20 milyonTL yüksek maliyet olsa bile ülke içinde 32.8 milyonTL’lik iş oluşturulmuş oluyor.  Yerli üretim, yabancı ile aynı kalite, %25 pahalı maliyet olsa bile tercih edilebilir mi? Tercihi takiben pahalılığın kök sebeplerinin  bulunup, verimsizlik alanlarının yok edilebilmesi incelenebilir.  Günümüzde ABD’de  “Made in USA”  üretim payının düşmesi tartışılan konulardandır.

Dışarıdan tedarik içeride atıl kapasiten yok ve alım gücün ya da doların çok ise tercih edilebilir. Türkiye'de ise atıl kapasite mevcut ve döviz kıt  bulunmaktadır.

Küresel anlamda ticaret, işçilik payını olumsuz etkilemez sözü biraz incelenmeye muhtaçtır. Küresel ticaretin, işi yapan şirketlere kâr sağladığı, ithalatı yapan ülkede işsizliği artırdığı görülmektedir. Öyle olmasaydı ABD ekonomisinde üretimin payının azalması, ithalat yapılan alanlarda işsizliğin artması  ABD %2.8 kalkınma sağlarken Çin’in %8.9 gelişmeyi yakalayabilmesi  görülmezdi.

Üreten, hizmet veren ülkeler işsizlik sorununu çözebiliyor. Aksi halde sürekli cebinizde harcayacak para gerekli ve bu durum uzun dönemde dolar basabilen ABD için bile sürdürülebilir değildir.

Türkiye ürettiğinden ve  sunabildiği hizmetlerden daha fazla harcamaya çalışırsa sonuçta ekonomisi krize girebilecektir. Yerli Malı Haftasında “Made in Turkey” kullanımı kadar “Made in Turkey” ihracatının gerekliliği  üzerinde  durulabilir. Mesleki eğitimin; kaliteli üretim, ekonomik üretim ve etkin hizmet verme sütunlarının kuvvetli tutulması, ülkenin şirket gibi etkin ve çevik yönetilmesi, bürokrasinin yurttaş isteklerine çözüm odaklı olması önemsenmelidir. Hatırlayalım Osmanlı’nın ekonomik yenilgisinde kapitülasyonlar kadar kulların mesleklerinin olmayışı önemli bir eksiklikti. Kalkınmak ve işsizlik sorununa çare, küresel şirketlerin ekonomik anlayışı ile değil, ülkelerin hükümetlerinin çözüm geliştirme gücüyle çözülebilir. “Made in Turkey”, Yerli Malı Kullan boş bir söz olmamalıdır.

 

 
Toplam blog
: 182
: 1556
Kayıt tarihi
: 14.10.12
 
 

Elektronik Y.Mühendisiyim. Teknik alan dışında Tasarruf ve tutumlu yaşam, Kişisel Finans Yönetimi..