Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '16

 
Kategori
Kitap
 

Yerli romanların tadı bir başka oluyor

Yerli romanların tadı bir başka oluyor
 

Yerli romanların tadı bir başka oluyor. Ya da bana öyle geliyor. Ama bana göre, yerli romanların tadı kesinlikle bir başka.

Yerli roman okurken, ağzıma bir parmak bal sürülmüş gibi oluyor. Yerli roman okurken, dilimde tatların envaisi halay çekiyor. Yerli roman okurken, mutluluk hormonları gönül diyarımda festival yapıyor. Yerli roman okurken, vicdanım keskinleşiyor. Yerli roman okurken, ruhum, hüzün ve sevinç pınarlarının en berrak suyunu içiyor.

Yerli romanlar yüreğime rahmet tohumları ekiyor. Yerli romanlar ruhumu sefillikten koruyor.

(Bütün yerli romanları kastetmiyorum, kötüleri de var, ama geneli iyi)

*

Zevkler ve renkler değişkendir, bir olmaz, birbirini tutmaz; ama bana göre böyle. Mesela ben, yerli romanlardan aldığım tadı yabancı romanlardan almam; özellikle batı romanlarından.

Yabancı romanları okurken, yerli romanlarda hissettiğim duyguların tam tersini hissediyorum. Sasan susan, saman gibi. Renksiz, neşesiz, bulanık. Küflü, tatsız, coşkusuz bir his. Hepsi böyle demiyorum bakın, çoğu böyle. Dışı canlı, içi ceset; dışı yaz, içi ayaz. Şeklinde roman oluyor, çoğu yabancı roman. Ya da bana böyle geliyor...

Tabii, yabancı romanlar derken, dünya klasikleri, Nobel Edebiyat Ödülü almış isimlerin romanları ve bazı kaliteli romanlar istisnadır.

*

Bu hafta damağıma tat olarak kazınmış yerli bir roman okudum. Yılmaz Odabaşı'nın 'Şarkısı Beyaz' adlı romanıdır o roman.

'Şarkısı Beyaz' 2004 yılında çıkmış, ilk baskıları Everest Yayınları'ndan çıkmış. 2013 yılından itibaren İletişim Yayınları'ndan çıkmaya başlamış. Benim okuduğum baskı da İletişim'den çıkmış. Türü, roman. Sayfa sayısı, 253.

*

Şarkısı Beyaz'ın kahramanlarından biri Yılmaz Odabaşı...

1980'li yılların Diyarbakır'ı...
12 Eylül darbesi sonucu ağır bir cezaya çarptırılan yazar, cehennemi iliklerinde hissetirecek acılar çeker. Cezaevinden tahliye olunca, askerliğini yapar. Teskereyi aldıktan sonra, ilaç pazarlama işine girer. İlaç pazarlama işinde hiç mi hiç kendini bulamayan yazar, işini bırakır. Kültürel bilinci gelişmiş en medeni doğu kenti olan Diyarbakır da kitapçılık mesleğinin tutacağını düşünür ve bir kitapçı dükkanı açar...

12 Eylül faşizmini uzun bir süre hisseder Diyarbakır. Siyasal ve politik ortam hareketlidir. Yazarın kitapçı dükkanında güzel bir aşk filizlenmektedir...

*

Şarkısı Beyaz'ın diğer kahramanlarından biri Nevin'dir.

Biliyor musunuz? Ben, Nevin'in adını, Yılmaz Odabaşı'nın adından önce duydum. 2008-2009 civarı olmalıydı sanırım. Bedirhan Gökçe, insanı mest eden güzel ses tonuyla, 'Adı Nevin/ Şarap içer, rüzgar giyerdi geceleyin' der, yüreğimize akardı. 'Adı Nevin/ Hüzün kokar ve korkardı geceleyin' der ruhumuzu duyguya bezerdi. 'Adı Nevin/ Özlem tüter ve ç(ağlardı) geceleyin' der hislerimizi sivriltirdi. 'Adı Nevin/ İhaneti tutuşturduk bir sabahleyin' der isyanın eşiğine gelmemizi sağlardı.

Bedirhan Gökçe, Yılmaz Odabaşı'nın 'Yenik Serçe' adlı şiirini gerçekten müthiş yorumlar. (Dinlemeniz için link veriyorum: https://www.youtube.com/watch?v=GP1tVTFHDq8)

Bedirhan Gökçe'den Nevin'i duyalı çok olsa da, Yılmaz Odabaşı'nın adını epey sonradan duydum. Tabii buna sebep, hem Yılmaz Odabaşı'nın yarı yaşına sahip olmam, hem de kültürel bilincin fukara düzeyinde olduğu Konya bozkırında yaşıyor olmamdır.

*

Yılmaz Odabaşı'nın 'Yenik Serçe' adlı o mükemmel şiirini de yazıya alıntılayarak, yazımı şereflendirmek isterim:

YENİK SERÇE

I
yaban
ve asi
dağlara dağılan taylar gibi
ve yangın
gençliğinin alazında ışıltılı bıçaklar gibi

adana’da yollara dizilmiş garlarda
çığlık çığlığa peronlarda
çocuklar gibiydi gözleri

/adı nevin
şarap içer, rüzgâr giyerdi geceleyin.../

II
o, kanadı kırık bir kuştu
beyaza vurulmuştu
kimseler görmnedi bir başka renk sevdiğini
kimseler
görmedi kimseler kirlendiğini...

/adı nevin
hüzün kokar ve korkardı geceleyin.../

III
“kendini martılarla bir tutma” derdim; “senin kanatların yok. düşersin, yorulursun, beni koyup koyup gitme ne olursun!”*

o, kanadı kırık bir kuştu
gülümserken vurulmuştu
kimseler görmedi uçtuğunu
kimseler
görmedi kimseler öpüştüğünü...

/adı nevin
özlem tüter ve ç(ağlardı) geceleyin./

IV
“ışığın” diyordu: kırılıp düştüğü yerlerden geliyorum; karanlık kördü ve acımasız... ellerimle kırdım ben de kalan kanatlarımı; kanatlarımı kanatmaktan geliyorum...

V
o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı. sonra da çift çıkardık; kar yağardı, biz dinlemez, çıkardık! o kentte bütün sokaklar biz yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı, insanlar dar yapılmıştı, çıkardık!

kar durmazdı, üşüşürdü saçlarına ve hep bir şeylere ağlardı o karlı havalarda... avurtlarına çarpan kar taneleri, gözyaşlarının sıcaklığına çarpıp erirdi... erirdi... biz yan yana, yana yana... yana yana!

/o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı
ben yürüsem bütün yollar ona çıkardı.../

VI
gitti... kanatları yüreğimdeydi
kalan, elimde minyatür bir kuş şimdi
yitirdim o aşkın kimliğini
hükümsüzdür...

/adı nevin,
ihaneti tutuşturduk bir sabahleyin!/

-YILMAZ ODABAŞI

*

Adını Cemal Süreya'nın 'Şarkısı Beyaz adlı şiirinden alan bu leziz romanı okumalısınız!

-Mustafa Yıldırım - 10.09.2016

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..