- Kategori
- Anılar
Yeşil çizmeler
Bugün günlerden Pazar. Koltuğumda oturmuş kitap okuyorum.
Okumasına okuyorum ama dikkatimi tamamen elimdeki kitaba
veremediğimi de hissediyorum. Sürükleyip, sayfaların derinliklerine
götürememiş beni belli ki Pierre Loti – İzlanda Balıkçısı.
Bir taraftan Gaud (romanın kahramanlardan biri- genç kız)
ne yapmak istediğini anlamaya çalışırken bir taraftan
kendi düşüncelerimi de takip ettiğimi fark ettim.
Geçen Pazar, yani bir hafta önce, kar vardı dışarıda.
Sabah uyandığımda ve dışarıya baktığımda kar lapa lapa yağıyordu,
çok ta güzel yağıyordu. İçime süküt, dinginlik inmişti sanki gökten.
Bugün ise sabah, dışarıya baktığımda- güneşli pırıl pırıl bir gün vardı.
Terasta - yerde kımızı renkli şapka, sarı atkı, bir havuç ve birkaç zeytini
görünce, içimde burukluk hissettim.
Yaptığımız kardan adamın kalıntılarıydı.
Çok sevimliydi kardan adamımız, fazla büyük değil - üstelik Galatasaraylı.
Neşeli kardan adamdı, bize güldüğünü görmüştüm sanki.
Ağzını zeytinlerle ben yapmıştım. Yerde kalıntılarını görünce üzüldüm – çocuklar gibi.
Pek kısacık ömrü olmuştu. Benim çocukluğumda kar haftalarca
erimiyordu - gıcır gıcır, doya doya oynuyorduk.
Yeşil renkli lastik çizmelerimi hatırladım. Sevmiyordum onları, lastik oldukları için.
Yeni çizme istediğimi de söyleyemiyordum.
Siyah, fermuarlı deri çizme vardı hayalimde. Yanlarında kocaman tokaları da olacaktı.
Bir gün, yorgunluktan bezgin düşene kadar, karda oynadıktan sonra,
eve girmeden önce yeşil çizmelerimin içlerini karla doldurmuştum ve
karın erimesini sağlamıştım. Yün çoraplarım ıslak olduğu anlaşılırsa
belki yeni çizme alırlardı bana.
Hain çocuk!
Annemi çağırmış, çizmelerimi çıkartmama yardım etmesini istemiştim.
Zor çıkıyorlardı ayağımdan zaten.
Annem, canım annem,
çıkarmıştı çizmelerimi: ayaklarım su içinde.
Kadıncağız çok üzülmüştü. Hasta olurum diye korkmuştu.Telaşlanmıştı.
Çizmelerimin su kaçırdığına karar vermişti. Yeni çizme alması gerektiğini söylemişti.
Planım tıkır tıkır işlemişti, ağızım kulaklarıma gitmişti - hain çocuk.
Okula gitmiyordum henüz. Altı yaşlarında olmalıydım.
Yeni çizme alındı mı, hatırlamıyorum, alınmıştır muhtemelen.
Geçen hafta, çocuklarımı karda oyunlarını izlerken, bu çocukluk anımı hatırladım.
Kendime yeni çizme alırken de hatırlarım hep.
Vicdan azabı duyuyorum hâlâ.
Böyle bir şeyi nasıl yapabilmiştim ki?
Anneme de anlatmıştım yıllar sonra. Canım annem, hatırlamıyordu tabii,
“ Bak sen! ” demişti sadece.
Anneler hep af eder çocuklarını.
Ben kendimi af edemiyorum ama…
24 Şubat 2008
Bursa