Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '11

 
Kategori
Güncel
 

YGS'de 1.700.000 farklı kitap ne demek?

YGS'de 1.700.000 farklı kitap ne demek?
 

Yok olmama savaşında geleceğimiz.


YGS sonrası sınavlara hazırlanan genç arkadaşlarım. Sakın yazımı okuyup, umutsuzluk, yılgınlıkla çalışmalarınızı aksatmayın. Bu yok edici bozukluğa inat, var olmak için savaşın! Bu yazı size destek amaçlıdır. Okurlarsa, belki bazı büyükleriniz uyanır, bazı vicdanlar kanamaya başlar! 

SBS, YGS, ... diye diye yıllar boyu süren boşuna bir gerilim, zararlar zinciri - iflas- yaşatılıyor topluma. Bu bir tükeniş. 

Hal böyle ya, hiç olmazsa herkes aynı cenderede sanılıyordu. Taa ki sınavlarda kopyalar, şifreler ayyuka çıkıncaya kadar. 

Sözde bunlar engellenecek diye YGS'de her öğrenciye özel soru kitapçığı basıldı bu yıl. 10 kitapçık neye yetmedi de 1.700.000 kitapçık yapıldı, anlayamadım ilk duyduğumda. Bunca farklı kitap basmak yanlış ve gereksiz ama, sandım ki, soruları farklı sıralanmış onca kitap, öğrencilere rasgele dağıtılacak. Her öğrenci kendisine rastlayan kitapçığın numarasını cevap kağıdına işleyecek.... Sistem böyle çalışsa da haksız ve yanlış ama, hiç olmazsa kime hangi kitapçık verilecek önceden bilinmiyor olacaktı. 

Eski bir bilgisayar programcısı, matematik mühendisi olarak, böyle bir yazılım nasıl yapılabilir bilirim. Ancak dürüstce yazılsa bile, doğru yapıldığının denetimi bu kadar süreye sığmaz. Onu da bırakalım, ölçme değerlendirmenin temeline aykırı olur. "Amaç değerlendirme değil, elemek" diyeceksiniz biliyorum, ama elemek bile adil olmalı. 

Sorular keyfi sıralanamaz bir sınavda. Tam tersine bir akış izlemelidirler. Daldan dala, bir oradan bir buradan soru mu sorulur! Kafası iyice karışır insanın, bildiğini de şaşırır. dağılır ve başarısı düşer. Sadece keyfi sıralama nedeniyle, bazı adaylar diğerlerinden daha şanslıdır. Bu nasıl kabul edildi, aileler nasıl susuyor, aklım almıyor! 

Ama gerçek tüyler ürpertici. Soru kitapçıkları üzerinde adayın adı yazılı. Yani kime ne sırada ne sorulacağı önceden belli ve bunun başka bir eşi yok. 

Bu ne demek mi sevgili dostlar? 

Öyle şifre aramaya uğraşmayın. Bu basit olarak, istenilen kişilere cevaplar verilebilir ve cevapları alan, yalnız kendi işine yarayan bu bilgiyi kimse ile paylaşamaz, sonuçta da birebir kayırıldığı için ağzını sonsuza dek mühürler; kişiye özel kayırma olduğu için de işe karışanlar itiraf etmedikce asla bu iş ortaya çıkarılamaz, toplu bir irdeleme, iz sürme, yapılamaz, kanıt elde edilemez demek. 

Oysa , diyelimki 10, farklı kitapçık olsaydı sınav salonunda yine kopya çekilemezdi. Çapraz dağıtırsın olur biter. Ama o zaman, farklı kitapçıklardan hangisi kayırılacak adaylara rastlayacak belirlemek ve cevapları bildirmek mümkün olmaz. Bütün kitaçıkların cevap anahtarlarını sızdırmak gerekir ki, çatlak büyür, dumanı, kokusu çıkar, olay farkedilirdi. Ama kişiye özel düzenlenmiş soru kitapçığı... 

Şeytanın bile aklına zor gelir bu yöntem. 

Kişiye çıkacak kitapçık belli, cevapları belli. Cevapları alanlar ahmaklık edip hepsini doğru işaretlemezse, asla ispat edilemez. Kıyaslama bile mümkün değil. Böylece izi sürülemez bir yolla, ordular bile istenilen bölümlere yerleştirilebilir. Ama bununla da yetinilmeyip, belli öğrencileri (ilk deneme olarak kız - kızlar hep özel muamele görecekler bilesiniz-, tepki gelmezse genişletilecektir ileride) aynı sınıflara toplar, sonra o sınıflarda istediğiniz kitapçıkları da, hatta cevapları da verirsiniz. Seçilen öğrenciler ağzını sıkı tutsun yeter, . Gören bilen, farklı düşünecek biri olmayacak nasılsa aralarında, özel seçilmişler. Ardından gelsin üniversitede ve mezuniyet sonrası hayatın her alanında emre hazır kıtalar. 

Böyle özel oluşturulmuş (olumlu ayrımcılık maskesiyle) bir sınıfa veya –daha sağlam olarak- herhangibir sınıftaki belli öğrencilere farklı sorular içeren “özel” kitapçıklar gönderilirse, bunu kimse farkedemez, soruların diğerleriyle aynı olmadığını kimse ispat edemez. Kim 1.700.000 farklı kitapçığı tek tek birbiriyle karşılaştırabilir ki! Bu karşılaştırmaya sabır yetmez, zaman yetmez, adam yetmez... “OCR var, okut karşılaştır.” deyip güldürmeyin beni... Kim yazacak o yazılımı? Bilgisayar, ne Allah, ne Hz. Ömer, sadece verilen komutları uygulayan aptal bir makinadır. İş, özel amaçlı “seçme” yapmaya vardıysa, su üstüne yazılan yazı kadar güvenin bilgisayara... 

(Bu arada, “algoritma”, basitce, belli kuralları belli düzenle işletmek, yürütmektir. Bilgisayar yazılımı da, uygulatmak üzere belli kurallar yazmak demektir. Yoksa o aptal makina ne kişiye özel kitap basabilir, ne de o kitaba özel cevapları tanıyabilir.) 

Bu şeytani plan, acemilik, bilgisayar yazılımı, elle müdahale, şifre, “Ben ikna oldum”, .... diyerek geçiştirilemez. 

Çocuklarımızın, gençlerimizin, ailelerin emeği çalınmaktadır. Hayatlarının en güzel yıllarında, 4. sınıftan başlayarak 7-9 yıl, insanüstü bir gayret, insanlıkdışı bir zorlama ile durmaksızın, hayattan soyutlanıp çalışmaktadırlar. Üstelik yalnız sınav başarısı yetmiyor, farklı sistemi olan okulda da sürekli başarı gerekiyor. Öğrenci hem okulu, hem de okuldan farklı düşünme, çalışma gerektiren sınavları başarmak zorunda. 

Bir tek soru farkıyla (bir soruyu bilenler, bilmeyenlerin de hesaba alındığı incelikli yöntemlerle) yüzlerce öğrenci arka arkaya sıralanmakta ve elenmektedir. Belli yerlere belli kişileri yerleştirmenin yolunu açan bu şeytani plan, bunu durdurmak için haykırmayan her vicdanın utancı olacaktır. 

Abarttığımı düşünebilirsiniz ama yıllar sonra haklı olduğumu teslim etmeniz acı sonucu değiştirmeyecektir.. Seçim yarışı arasında kaynayan bu uygulama, ileride kanayan yaraya dönüşebilir. 

Asla öğrenciye özgü soru kitapçığı uygulamasına izin verilmemelidir. 

Sınavın diğer boyutlarını irdeleyeceğim diğer yazılarım da olacak. 

 

 

 
Toplam blog
: 41
: 1621
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Doğaya, sanata, spora, bilime ve ülkeme bağlı; doğruya, gerçeğe, akla yönelik; uluslara saygılıyı..