Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '08

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

Yihhuuuu ! İş Buldummm...

Yihhuuuu ! İş Buldummm...
 

Bir türlü gelmek bilmeyen iş ve aşk beklemeleri sonucunda varılan son nokta ..:))


Ha ha haaaaay Dinleyin Dostlaar
Artık benim de bir işim vaarrrr...

Şarkı öyle değil miydi? Ben de biliyorum öyle olmadığını , ne yapalım yani? Ben sevgili aramıyordum ki iş arıyordum:))) Şarkı sözünü yazan artık kusuruma bakmasın , ben fazla üretken biri değilim , kalkıp iş buldum diye yeni bir şarkı sözü ve bestesiyle uğraşamam , aklıma geliveren en uygun şarkı buydu , sevinçten bunu söylemeye başladım , sözlerini kendimce uyarlayarak. Bu kadar kusur kadı kızında da olur...

4 Aydır sürmekte olan iş arama - bulma operasyonlarım dün nihayet sonuçlandı . Millet de kurtuldu bu gerginlikten ben de. Hadi benimkini anlıyorum , malum aile , çoluk-çocuk geçindirmekle mükellef insan olduğumuz için ailemize karşı üzerimizdeki sorumlulukları yerine getirememenin verdiği eziklikten insan gerçekten fazlasıyla geriliyor . Ancak çevremdeki dostlarımın gerginliği benimkinden fazlaydı . Dostluklarının , sadakatlerinin , samimiyetlerinin , yüreklerindeki sevginin bilincindeyim elbette ve şükründeyim ama ben teslim olmuşum artık onların kendilerini benim sorunlarım yüzünden bu kadar harap etmeleri beni üzüyordu . Ya da ben farkında değilim , yanlarına uğradığımda ya da telefonlaştığımızda benim karşımda iş-güç sahibi olmalarının verdiği bir vicdan azabı , suçluluk mu hissediyorlardı acaba , bilemiyorum :)) Hani ne demişler Kıskanma ne olur , çalış, senin de olur .. Aradık bulduk işte..Laf aramızda bu işi ben arayıp bulmadım, iş beni buldu, ayağıma geldi.

Malum son günlerde sevgili gazetem Ufuk Ötesi'nin kapanış , ofisin toparlanması , boşaltılması telaşı ve hüznü vardı ailemizde . Bir iki gün gazeteye gittim geldim her ne kadar işe yaramasam da dostları bir daha kimbilir ne zaman , nerelerde görürüm diye bir çeşit veda ziyareti idi . Bu ziyaret esnasında edebiyatçı-yazar dostlarımızdan Veysel Hoca'm ile karşılaştık , hal-hatır sorma vesaire , işsizlik belamdan haberdar olunca bulma temennileri derken sohbet devam etti . Araya başka konular , başka ziyaretçiler (bizim gazete laf aramızda tam anlamıyla bir dergah idi , geleni gideni eksik olmazdı, ortadaki sehpaların üzerinde yeri gelir kah peynir-ekmek-domates üçlüsü , tavşan kanı çaylar asla bitmez , gazeteye uğrayan her kimse gelen mutlaka bir şeyler getirmeli yiyecek olarak çünkü orada kaça kadar kalınacağı meçhuldür, mesai saati gibi bir kavram olmadığı için her an tedbirli olma adına yiyecek bi şeyler hazır bulundurulur) girdi çıktı derken bir ara gözüm Veysel Hoca'ya ilişti , telefonla görüşüyor , " bir arkadaş var , dadı , iş arıyor , bir ilgileniverirsen sevinirim Hoca'm " falan diyor .Haaa bu benim hakkımda konuşuyor birilerine . Gazetede benden başka DADI yok çünkü. :)) Kaç tane gazetede okuyucusuyla yazar-çizer takımı , teknik personeli, editörü , yöneticisi aynı sofra etrafında sabahlara kadar sohbet eder , aynı ekmeği , domatesi , peyniri bölüşür söyleyebilir misiniz bana? Hatta bu insanlar birbirini o kadar kanıksamıştır ki , kimin yazar kimin personel kimin okur kimin de yönetici olduğu birbirine karışmıştır . Bir bakmışsınız pek karşılaşılmasa da olası bir karışıklık yüzünden okurlardan biri personele bir yönetici edasıyla taktikler vermeye başlamış , emirler yağdırıyor . Bir başkası girmiş mutfağa , bardak-çanak tabak, çatla, kaşık bulaşıkları yıkıyor... Orası bizim gerçekten YUVAMIZdı... Aile sıcaklığını hissedebildiğim ender mekanlardan biriydi Ufuk Ötesi . Dilerim orada kazandığım dostluklar ebedi olur...

Ben herşeyiyle iyi hoş bir insanım da çok gevezeyim arkadaşlar . Nerde neyi konuşurken bir bakıyorsunuz hooooooooooop uçuvermişim başka konulara , kendimi de kaybediyorum , lafı toparlamakta da zorlanıyorum.Toparlamayı boşverin ne anlattığımı unutuyorum. Nerede kalmıştık? Veysel Hoca'nın telefon görüşmesinde , heee tamam ..

Telefon konuşması bitince bana döndü ve " Yarın sana vereceğim şu adrese git bir zahmet , işe alınacaksın . " dedi. Belki nankörlük diyeceksiniz ama oldu-bittiye getirilmekten de hoşlanmam yani . İşin ne olduğunu bilmiyorum daha , becerilerim doğrultusunda bir iş midir , hoşlanacak mıyım , maaşı nedir , hiç bir fikrim yok.Dedim ya , bizim gazete burası , herşey doğal . Veysel hocam da her zamanki ortamımıza uygun olarak " ben dedim oldu -bitti " kesinliği ile beni işe yerleştirdi aklınca . Bizim gazetede kimse kimseyi kırmaz , kimse kimseye hayır deme cesareti gösteremez çünkü rahmetli Çapraz kimseye hayır demesini bilmezdi . Dışarıda hepimiz kendimizce canavarlara dönüşsek de gazeteye girince yani YUVAMIZ'a girince her birimiz oranın sıcaklığını , samimiyetini, paylaşımcılığını , diğergâmlığını hisseder , dolu dolu solumaya çalışırdık. Çünkü orası bizim YUVAMIZdı , oradakiler de AİLEMİZ ...
Bu ortamda sıkıyorsa Veysel'e hayır de . " Tamam Hocam sen bilin " dedim, büktüm gayet masum bir edayla boynumu , etiketleme işine devam ettim. Gazetemizin son veda sayısını yollamak üzere Ulusal Türk Basınında kalem oynatan tanınmış isimlere paketleme çalışması - hazırlığı idi bu . Ertesi gün Hoca (hoca deyince de fena kızıyorlar aslında "Cami hocası değilim ben Türkçe -Edebiyat Öğretmeniyim " deyip öfkeden morarıyor arkadaşlar . Aslında ben de pek hoşlanmam da arada damarlarına basmak hoşuma gidiyor :)) telefon açıp adres verdi , gel bekliyorlar seni dedi . Düştüm yola...

İlçe Belediyesi Sağlık Müdürlüğü imiş gittiğim yer , Sağlık Müdürü ile görüşmem gerekecekmiş bu konuda , kendi de Belediye Başkanlığında bir toplantıya gitmiş , başladık beklemeye . Uzun bir süre geçtikten sonra geldi beklediğim kişi . Hoş , zarif bir hanımefendi buldum karşımda . şimdi diyeceksiniz ki iş bulacak tabi sana , yağ çekiyorsun , hayır gerçekten değil . Biliyorsunuz bir söz vardır , kadın kadının kurdudur derler . Birbirini yiyip tüketmekten zevk alırlarmış kadın taifesi. Haa ben de o taifedenim ama ben standart bi hatun değilim ki zaten:)) Bu nedenle asla bir kadını kendime muhatap almadım , almamayı da düstur edindim . Ne rakip olarak ne kıyaslama ölçüsü olarak . Fazla da kadın arkadaşım yoktur zaten , pek geçinemem hem cinslerimle..:))) Erkek çocuk gibi büyütülmenin sonuçları olsa gerek . İşte bütün bu mazeretlerimin doğal sonucu olarak kalkıp da hoş olmayan bir hatuna kesinlikle aman da ne hoşmuş hani benim cicişim falan diyemem... Ne egosunu şişirecem milletin ? Bizde yalan olmaz ağabey , doğruysa doğru , çirkinse çirkin , güzelse de güzel. Yıllar önce yine bir otobüs maceramda güzelliğine vurulup ofisime gideceğime kadının peşine takılıp gideceği yere kadar ona refakat eden , sohbet eden ben güzeli , çirkini ayırdedip hakkını vermeyi bilen biriyim çok şükür ... 70 Yaşın üstüne gelmiş bir hanımefendi olmasına rağmen kadar kristal bir biblo inceliği , kırılganlığıyla , bembeyaz, güneş görmemiş teninin şeffaf ve duru güzelliği ve bir kuğu gibi boyun çevirişindeki zarif edasıve asaletiyle bana işi gücü unutturmuştu otobüsteki o teyze...Varacağı kapıya kadar ona eşlik etmiş ve o kısa yol arkadaşlığımızda hayat hikayesini alelacele anlattırmış , hakkında bilgi edinmeye çalışmıştım . Beni hep cezbetmiştir böylesi asil kadınlar . Şahsen bir kadın olarak zarafetle uzak yakın hiç bir alakam olmaması nedeniyle o duruştaki gerçek zarif kadınları hep takdir etmişimdir . Kimileri de zarif görüneceğim derken tam bir komedyene dönüştüklerinin ne yazık ki farkına bile varmıyorlar . Yapay zarafetler , yapay asaletler ve yapay güzellikler ... Yapay olan herşeyden tiksinmişimdir . Doğallık herşeyde en mükemmele erişmeyi sağlıyor , insanlar bunu unutmuşlar ne yazık ki.

Yine karıştı konular:) Sadede gel kızım sadede. . İş görüşmesini yapacağım Hanımefendi odasına geçerken bana da peşinden gelmemi işaret etti . Kendisini bekleyen diğer kişilerle birlikte odasına yöneldik , girdik odaya. Koltukları işaret etti , oturduk . Personelinin getirdiği bir kaç evrağı inceleyip imzaladıktan ve bazı talimatlar verdikten sonra bizlerle ilgilenmeye başladı . Odada personel alımıyla sorumlu olduğunu anladığım bir de gençten bey vardı , ona da bizlerle ilgili kısa kısa bilgiler veriyordu bizleri konuşturdukça. Kendisine bağlı olan bir yaşlı bakım evinin personel açığını gidermeye çalışıyorlardı. Kısacası DADI Emel yaşlı-hasta bakıcısına dönüşmek üzereydi. Birden paniğe kapıldım. Benim çalışma alanım bebek-çocuk bakımı ve eğitimi idi , iş tecrübem bununla sınırlıydı. Ticari hayattaki müthiiiiş engin !!! tecrübelerimi söz konusu bile etmiyorum .:)) Tamam , 4 aydır işsiz olmanın getirdiği mali yıkımlar beni oldukça zorluyordu artık ama ne iş olsa yaparım abi diyemeyecek kadar da iş ahlâkına sahip biriyim. Sahip olmadığım vasıflar yüzünden o konumu gerçekten hakedecek birinin yerini işgal edip ekmeğine sahip çıkmak bana göre değil . Ben hasta ve yaşlı bakımından anlamam . Sağlık bilgilerim sadece bebek hastalıkları ve psikolojisiyle ilgili ve sınırlı . Yaşlı ve hasta insanların neye ihtiyacı olur , onlarla nasıl ilgilenilmesi gerekir , özellikle de yatağa bağlı bir yaşlıya nasıl hizmet edilir , en ufak bir fikrim yok . Annemle yaşıyorum ve annem 72 yaşında , kalp hastası ama çok şükür benim bile evdeki ihtiyaçlarımı annem karşılıyor , eli ayağı tutuyor ve kalp krizi geçirip hastahaneye acil servise gittiğimiz anlar haricinde gayet iyi durumda birisi . Onun için yaşlı-hasta bakıcılığı fikri açıkçası beni korkuttu .Hele ki alt temizliği falan gerektiği fikri . Bir bebeğin bezini değiştirmek farklı bir şey yaşlı-yetişkin birinin bezini değiştirmek farklı. hem fiziken güçlü olmak gerek o yaşlıyı evirip çevirmek için hem de sağlam bir mide gerek . Allah düşürmesin , elbette ki başa gelince insanoğlunun , herşeyi öğreneceğiz ama iş olarak böyle bir şeyi kaldırabileceğimden pek emin değildim doğrusu. Müdire Hanım yüzümdeki panik havasını sezmiş olmalı ki gülerek bana döndü ve istersem beni mutfağa aşçı yardımcısı olarak ya da kat hizmetlisi olarak temizlik işlerine de alabileceğini söyledi. Yemek pişirmeyle aram olup olmadığını sordu , bugüne kadar pişirdiklerimden kimsenin zehirlenip hastahanelik olmadığını söyledim. Bu işi yapabilirim sanıyorum dedim ama temizlik elemanı da olamam çünkü ben gerçekten pasaklı ve dağınık bir insanım . Huzurevi sakinlerinin yatağa bağımlı olmadıklarını , yatağa bağlımlı yaşlı ve hastaları huzurevine kabul edemediklerini ancak girdikten sonra o duruma gelmişse ancak bu şekilde bir kaç yaşlıları olabileceğini , yaşlı bakıcısı olmanın da zor bir iş olmadığını temin etti ve seçenek sundu. Peki dedim siz hangi pozisyonu uygun görürseniz orası olsun , teslim oluyorum. Yaşlı bakıcılığına gelene kadar bunca işsizlik döneminde mesleğimle ilgili daha uygun bebek bakıcılığı işleri de bulmuş fakat ücrette ya da başka konularda anlaşamadığımız için ailelerle , işleri kaçırmıştım. İçimden de kendime kızıp duruyordum , "al işte onu beğenme bunu beğenme sonunda huzur evinde yaşlı bakıcısı oldun "diye. Diğer yandan da öğrenmeye , yeni tecrübelere ve yeni hayat hikayelerine meraklı biri olduğum için bu iş tecrübesinin de bana farklı kazanımlar getirebileceği fikri cezbediyordu . Huzurevinde kimbilir nice ilginç hatıralar dinleyecektim o yaşlılardan. Nice hayatlar , nice hikayeler. Kimbilir kaç roman dolduracak bilgiler. Yıllardır üzerinde çalışmaya çalıştığım ! ancak bir türlü toparlamayı beceremediğim KADIN hikayelerim belki biraz daha zenginleşecekti , hikayelerimi yazmaya , toparlamaya hız verecektim. Müdire Hanım bir yandan diğer personel açığıyla ilgilenmeye ve uygun pozisyonlara adam yerleştirmeye çalışıyor ve personel sorumlusu bey ile fikir alışverişlerinde bulunuyordu. Şuraya da şöyle biri lazım , buraya da böyle biri lazım. Lafın arasında Müdürlük binası kadrosunda ofis içi eleman lazım olduğunu söyledi, buraya kimi alsak diye sordu , kulak kabarttım ve biraz da çekinerek Müdire Hanım' a sordum. " Hocam ofis içi derken nasıl bir eleman istersiniz? Benim ofis araçlarıyla aram fena değildir , hatta bir bilgisayarı son vidasına kadar söker parçalar sonra bütün bağırsaklarını toplayıp içine tıkarım ayrıca bilgisayarda kullanılan ofis programlarıyla da aram gayet iyidir , klavyem de oldukça hızlıdır " dedim. " Hadi canım sen de , sen dadısın , bilgisayarı niye parçalıyorsun kızım ? " "Hocam 12 yıldır bilgisayar kullanıyorum , zırt pırt karşılaştığım arızalardan da habire bilgisayar servislerine koca kasayı kucaklayıp taşımak ve sonunda beş para etmez bir arıza nedeniyle kucak dolusu para ödemekten bıktığım için yıllardır kendi bilgisayarımı kendim tamir ederim , bu da yetmedi konu-komşu -akraba -taalukata tamir servis hizmetleri de vermekteyim nacizane " dedim. Nefsim için istiyorsam namerdim , tek kuruş ta para almadım bu servis hizmetlerimden eş dosttan. Tek bir kez sevgili ağabeyim ikide bir bilgisayarının arızaları nedeniyle servisler tarafından kazıklanmaktan yorulduğu için beni çağırmak zorunda kalmıştı , önceleri pek inanmıyordu bu işi kıvırabileceğim konusunda , en son çağırdığı servis elemanı 60 dolar ücret isteyince çocukcağızı yaka paça evden atmış ve öfkeyle beni çağırma mecburiyetinde kalmıştı . 50 yaşına gelmiş bi hatun ne anlasın pc tamirinden :)) İnanmıyordu işte bana yine de çağırdı , gittim en fazla yarım saat süre sonunda bilgisayarını çalıştırdım ve teslim ettim. Şaşırdı , bir yandan da kızkardeşinin bu becerisinden gururlandı , sevindi ve gülümsemeye başladı . Geçmiş olsun dedim ve avucumu açarak ağabeyime uzattım , sen yabancım değilsin o servis 60 dolar istemiş haydi ben 40 dolar alsam yeter dedim. Gururla ışıldayan gözleri birden kömür karasına dönüştü , o yakışıklı buğday teni mosmor oldu , gırtlağı şişti , şişti şiştiiiiiii ve patladı :DDDD Üzerime atılıp benim gırtlağıma yapıştı ve beni yaka paça pencereden atma girişiminde bulundu. Evi de 4. katta ha ...Allah muhafaza , can tatlı , bir yandan gırtlağımı abimin pençelerinden kurtarmaya ve nefes almaya çalışıyorum bir yandan da canhıraş bir halde bağırıyorum , tamam valla 20 dolara da anlaşırız abicim , abim sıkmaya devam ediyor boğazımı , ben indiriyorum fiyatı tamam yahu 10 dolar da yeter , abim daha çok sıkıyor , tamam bee ver bi dolmuş parası yeter abiiii , uleyn eve nasıl dönecem , uzak semtlerde oturuyoruz , iyi yani , hem adamın ayağına kadar gel , evde servis hizmeti yap , 60 dolar talep edilen işi bir dolmuş - çay parası bile koparamadan hallet .. Hay bu dünyanın adaletine deyip söylenmeye başladım . Ağabeyim boğazımı sıkmaktan vazgeçti , sevgili yengeciğime birer bardak çay getirmesini söyledi , beni de kanepenin üzerine boş bir çuvalmışım gibi silkeleyip oturttu ... Döndü suratıma baktı " kız cadı , sen bu işi biliyormuşsun yahu , eline sağlık " dedi gülerek. Teşekkür ederim de yani adamın teşekkürüne bak , az daha gırtlak borumu patlatacaktı ya da pencereden 4. kattan aşağı atmaya yelteniyordu , şimdi kalkmış sırıtıp yüzüme gülüyor. Şu bizim aile bir alem dostlar. Tamam belki ben de abarttım birazcık 40 dolar talep etmekle ağabeyimden ama bu kadar da sinirlenilmez ki kardeş?? Ödüm koptu , ölüyorum sandım. Herhalde beni de bilgisayar servis elemanları şehidi olarak tarihe yazarlardı görev başında katledildi diye. O gün bugündür konu komşuya çağırdıklarında arıza gidermem için , tek kuruş istiyorsam namerdim . Can tatlı arkadaş , bir bardak çaya amenna deyip içip dönüyorum evime.

Konu yine karıştı :)) Müdire Hanım kızacak lafları eveleyip gevelediğim için. Anlattım işte bu becerilerimi kendisine ve ofis içinde benden istifade edip edemeyeceklerini sordum , yüzüme baktı ve neden olmasın , kendinden bu kadar eminsen deneriz dedi . Yaşlı bakıcısı ya da aşçı yamağı ya da kat hizmetlisi olarak asla kendimden emin olamam ancak ofis içinde herkesle yarışabilirim yani . Bir de bilgisayardan yayıldığı söylenen o bilmemne ışınlarının bağımlısıyım ben sanıyorum , bilgisayar olmadan yaşayamıyorum . Olay internet kullanımı , çet yapmak falan değil . Yeter ki benim elimin altında bir klavye olsun ve bilgisayar olsun . Hiç denemediğim programları kurcalayıp keşfetmek , yüklemek , silmek , başkasını aramak falan gibi işte... Başına oturduğum zaman kendimi kaybediyorum , bu yüzden de asosyalleştiğim söyleniyor:)) Daha olmadı hiç bir arızası yokken sırf can sıkıntısından , zaten hep açık duran kasayı söküp tozunu toprağını temizlemek, bir iki saat onunla uğraşmak beni dinlendiriyor. Ne bileyim yahu bu da benim hastalığım işte. Oğlum Gökhan hep diyor zaten " Hey Allah'ım neden diğer çocuklara verdiğin gibi normal , standart bir anne vermedin bize , öteki anneler pasta -börek -kazak-dantel örmeyle falan uğraşır. Be hey kadınnn , senin yüzünden çeyizi olmadığı için ablam koca bulamayacak , ben de öteki arkadaşlarımın annelerinin ördüğü gibi kazaklar istiyorum , çek şu meraklı parmaklarını bilgisayarın üzerinden , otur köşene , sen orta yaşlı bir hatunsun , Ey Türk Titre ve Özüne Dön... " Höööööööööööyyt !!! Bre densiz velet seni... Anan bu kadar teknolojiye meraklı olmasaydı 3 yaşından itibaren eline bozup kurcalayıp incelemen , oynaman için evde ne kadar saat , radyo , volkmen varsa tutuşturmasaydı sen şimdi Bilgisayar Mühendisi olabilir miydin? Elalemin anneleri çocuklarının ellerine oyuncak dükkanlarından aldıkları pahalı oyuncakları tutuşturur ben oğlumun eline evdeki elektronik eşyaları verirdim incelesin diye:) Kendim meraklıyım ya , evimizdeki çamaşır makinası , dikiş makinası , elektrik süpürgesi , fırın , ütü ve hatta televizyonumuz dahil olmak üzere her bi şeyimizi tamir eden biriyim , kulakları çınlayasıca babalarının (çoğul kullandığıma bakmayın tek baba söz konusu) bunlardan ruhu bile haberdar olmazdı evde ne bozuldu ne eskidi ne tamir edildi:)) Adamcağız sigorta değiştirmeyi bile bilmezdi. Serseri , aslında bilirdi de belki nasılsa evde bir tamirci çırağı var beleşe çalışan , bilmezden görmezden gelirdi. :)) Su tesisatında da ufak tefek arızaları gideriyorum da ingiliz anahtarı mıdır nedir onu kıvırmayı beceremiyorum. Yoksa tam donanımlı , tek kişilik servis ekibi olarak bir bisiklet alıp boynuma da tabelamı asıp işe çıkmam gerekirdi benim aslında. Bunlara rağmen 4 aydır işsizim abeeeeyyyyyy . Bağırma be kızım artık işsiz falan değilsin işte. İlçe Sağlık Müdürlüğü'müzde ofis elemanı olarak işe alındım . Bugün işbaşı yapacağım.Öğlene kadar izinliyim talep edilen evraklarımı temin edebilmem için.

Şimdilik sizlerden izin rica ediyorum sevgili dostlar , kusuruma bakmayın , ben artık aylak , işsiz güçsüz , boş gezenin boş kalfası biri değilim.Ben çooook ama çok meşgul bir kişiyim. İşe gitmem gerek .

Haydi çocuklar , bana müsade ...

Aaaaaaahhhh ! Aklım İstanbul'da kalacak......
 
Toplam blog
: 17
: 641
Kayıt tarihi
: 08.09.08
 
 

1 Nisan 1961 İstanbul doğumluyum, aslen Eskişehir'liyim. 33yaşında bir kız ve 30yaşında bir erkek..