Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '14

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Yıllarımı ararken...

Yıllarımı ararken...
 

Bir gece, yani bu gece, karşımda duran 10 katlı şahtan kalma gökdelenlere bakmaktayım. Evet, doğru bildiniz ya da bilemediniz, bir sonbahar Tahran gecesinde, öğlen vakti hissedilen 32 derecenin tersine bir Ankara sonbaharı gibi - hem kuru, hem de soğuk- 14 derecelik gece sıcaklığında üşümeyerek bu manzaraya baktığımda seneler, bir-bir gözümün önünden geçmekteler.

Tahran’daki polissiz güvenli ve huzurlu hayat, akşamın onunda ıssız sokaklarda yalnız yürürken bende hiçbir korku yaratmadığında, nedense, kendime şaşırıyorum. Evet, şaşırılacak ölçüde farklı bir kişiliğim; neden mi? Sebebi korkusuzluktan mı yoksa İran devrimi muhafızlarının getirdiği huzur ve sükunetten mi? Yoksa gerçekten çılgın birisiyim!

Ve geçmişimden gelen iş ortağım yerine, bir tesadüf eseri evinin önünde, tanımadığım kızıyla karşılaşmak, tabi ki, benim hayata dair yarattığım bir tesadüftü. Burada enteresan olan sadece bir kez kalmış olduğum bu evi, elimi koyduğum gibi bulmam, aslında bu şekilde tüm aileyi şaşırttım da. Ve “hayat” dedim ve “Tahran”, 4 sene sensizliğime rağmen yeniden avucumun içinde olduğunu bilmek, ne yaman kendini bilmezliktir! Ki o da yine bana aittir!

Ne kadar tesadüfi yaşadığım ömrümde, vazgeçilmez şehirlerden biri olan Tahran’da, kendimi evimde hissetmek, ya da kızına söylediğim gibi, “benim yatağımda yatıyorsun” pişkinliğime rağmen, beni huzurla karşılayan bir dost-aile evinde olmak, bana bambaşka hazlar tattırıyor hayata dair! İzmirli bir Türk kadınıyla, Türk-soylu İranlı bir gencin aşk hikayesine dair mutluluk şarkıları birikmiş olan bu evde, şah zamanından gelen moderniteyle, yıllarca yaşanmış İran devriminin soru işaretleri var!

Size öyle bir hikaye anlatıyorum ki ne başı, ne de sonu belli! Ve tıpkı bir aşk gibi yaşadığım bunca tümceleri, yıllarımı ararken sizlerle paylaşıyorum.

Aslında İran gibi flu bir hikaye yazdıklarım. Sanılanın aksine İran’da dinin oranı Türkiye'nin %30 altında! Tüm devrimli muhafızlığa rağmen korkan ancak inançsız bir toplum yaratılmış. Koca 12 milyonluk Tahran’da  cami sayısı 10’u geçmez!

Evet, ben bu şehire, garip bir şekilde kalben bağlayım. Belki de İran nifusunun %50’sinin Azeri Türkü olmasıdır bu bağlılığım. Ama bence daha çok, her gidişimde Türkiye’den sonra ençok Türkçe konuştuğum ülke olmasıyla da ilgilidir!

2005’ten itibaren her yıl ekim ayında gitmiş olduğum bu şehirde hayran olduğum temizlik, insanların birbirine saygısı, şaşırdığım estetik ameliyatlar(burun ve dudak), hem karakterli, hem de kariyerli işadamları, kadınların %40 oranında üniversite mezunu olmaları, beni her vesileyle şaşırtır! Ve en kötüsü ise, tüm özgürlüğüne rağmen bireyselleşme konusunda sorunlar yaşayan Türk kadınına karşın, toplumda son derece gerekli ve sabit yer edinmiş ve erkekle eşit davranan Tahran kadını, acaba dedirtir bana, “şayet bu kurallar olamasa?”...

Sanılanın aksine -ya da söylenilenin aksine- Türk kadınına nispetle son derece fit görüntüsüne rağmen, çirkindir İran kadını! Ve bunun en önemli sebebi tarihsel miras kalan burun büyüklüğüdür. Keza biz Osmanlıların yıllarca yabancı kadın ile evlenme çabası da o burunu küçük gösterme gayretinden farklı mıdır? Bence değil! İşte bu yüzden İran’da estetiğe harcanan milyonlarca dolar, o burunu biraz olsun güzel göstermek içindir!

Basit özgürlüklere sahip olmayan toplum, her şeye rağmen, son derece milliyetçi bir biçimde, ülkesine sahip çıkar. Ve her vesileyle ülkesinin gelişimi için düşünce katkısı verir aydınları. Fakat buna rağmen halkı, bizimki gibi cahildir ve dolayısıyla icazet arar devriminden, yaşamak için!

Ve ben yılların içinde gidip-gelirken anlıyorum ki değişime karşı tereddütlüdürler ve hatta bana açıkça söylemişlerdir; siz Türkler artık DÜZ değilsiniz, yani DOĞRU!

İşte ben böyle duygu yüklü üç günden sonra tekrar ülkeme dönüyorum ve rüyamda, rüyam gibi bir ülke görürken içine biraz da Tahran koyuyorum.

İyi geceler... 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..