Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '12

 
Kategori
Spor
 

Yine neler oluyor bize?

Uzunca bir aranın ardından yine yeniden merhabalar sevgili okur.  Dönüp bakıyorum da; sizlerden ve satırlarımdan ayrı kaldığım zaman içerisinde çok sular akmış Fenerbahçe köprümüzün altından. Ben tabi ki ayrı kaldığımız günlerde yaşananları tekrar ısıtıp okutmayacağım size. Şu an gündemimizde neler varsa onları yorumlamaya çalışacağım kalemim yettiğince. Eskiye dair; şampiyonluğu yarım puanla ezeli rakibimize hediye ettiğimiz geceye özel bir yazı adayarak yaşadıklarımı paylaşmayı düşünüyorum yalnızca. Onu da şimdi değil, futbolumuzun hafta itibariyle girmiş olduğu sömestr tatilinin ilerleyen günlerinde planlıyorum.

Sözü fazla uzatmadan Cumartesi gecesi yaşanılanlardan konuya girip, geçen haftaki derbiyi ve Meireles olayını yorumlayarak yazıyı bağlamak istiyorum. Bilinçli bir futbol sever olarak baktığımda Karabükspor’un bize karşı deplasmanda aldığı 3-1’lik galibiyet fazla da anormal gelmiyor aslında. Adamlar koştular, mücadele ettiler, oyunu çirkinleştirmediler ve kramponlarının hakkıyla 3 puanı alıp gittiler. Fakat bir de madalyonun diğer tarafından, yani kutsal çubuklunun koynundan bu yenilgiyi yorumlayacak olursak, gerek takımımızın sergilediği uyur gezer futbol, gerekse tribünlerimizin ortadan ikiye bölünüşü sözün bittiği yer  söyleminin eşgaline bire bir uyan anlatım biçimidir şüphesiz. Açıkçası maç öncesi oyuncularımızın Meireles kılığına girip armamızı öperek maça başlamaları beni fazlasıyla duygulandırıp umutlandırmıştı güzel futbola ve 3 puana. Çünkü bu tür kenetlenmeler sayesinde acıyı bal eyliyorduk 3 Temmuz’dan bu yana. Lakin bu defa işe yaramamıştı bu kenetleniş şekli. Yenilen 3’üncü golden  sonra tribünlerin bölünmesini izlerken ekran başında, titreyen dudaklarımdan şu kelimeler dökülüverdi çırpınarak; “İyi ki olumsuz hava koşullarından dolayı bu maça da gitmemişim.”    

Maçtan sonra başkanımızın; “Ben Fenerbahçe için 1 yıl hapis yattım, beni istifaya davet edenler Fenerbahçe için ne yapmışlar?” şeklindeki açıklamasına takılmıştım kendi üzerime de alınıp. Çünkü bende görevi artık bırakması gerektiğine inananlardanım. Haklı gerekçelerim de var fakat konuyu dağıtmamak adına bu gerekçelerimi şimdilik askıya alıyorum. Yaklaşık 15 yıllık tribün hayatım bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden başkanın o sözünden sonra. Annemle beraber ne zorluklarla maça gitmelerimiz, içinde bulunduğumuz seyir halindeki trenin diğer takım taraftarları tarafından önünün kesilip taşlanması, Annemin kendini bana siper ederek beni gelecek taşlardan koruma çabası, Yağmur-çamur, kar-kış demeden mabet yollarına düşmelerimiz. İkisi Galatasaray, biri Avrupa kupası, biri de normal lig maçımızda engelli tribün kapasitesinin dolmuş olduğu yalanı gerekçesiyle kapıdaki güvenlik tarafından içeri alınmayışlarımız. Elime her geçen para sonrası soluğu Fenerıum’larda alışlarım. 3 Temmuz’dan beri düzenlenen eylemlerin İstanbul etaplarına tutuklanma riskine rağmen katılmalarımız ve şampiyonluğu kaybettiğimiz maçta meşhur biber gazını tecrübe edişimiz. Düşünsenize ben biber gazını ilk kez Fenerbahçem için yedim. Ben bunları düşünürken arkadaşlarımın; “İçini ferah tut Hakan, başkan seni, beni, onu, şunu kastetmedi. Onun kimleri kastettiğini sende az çok tahmin ediyorsun.”  uyarılarıyla çıktım zaman tünelimden. Silkinip sağlıklı düşününce hak verdim onlara. Başkanın sözlerinin adresi belliydi. Gfb oluşumu…

Geçelim maç sonundaki diğer gelişmeye. Geri aldığı için Aykut Hoca’nın istifasını bir kaç cümleyle yorumlayayım sadece. Ne olursa olsun sözünden dönenlerin ya da döndürülenlerin sözlerinin artık kimseye geçmeyeceğine inananlardanım. Aykut Hoca istifasını geri alarak takım üzerindeki otoritesini kaybetmiştir. Her ne kadar oyuncularımız bu istifayı geri alması için zorlasalar da bu durum değişmez.  Dilerim yanılırım ama bu durum ligin ikinci yarısında olası bir mağlubiyetten sonra kendini gösterecektir.

Ve yazı finali. Aykut Hoca takımın başına geldiğinden beri ezeli rakip Galatasaray’a olan psikolojik üstünlüğümüzü kaybettiğimize inanıyorum. Aykut Hoca yönetiminde Galatasaray’a deplasmanda alınan iki galibiyetimizde bile futbol olarak rakibe mahkum bir oyun sergiledik. Atamayana atarlar kuralı işlemesi sonucu alındı o iki galibiyet. Bir de kaledeki inkâr edilemez Volkan gerçeği tabi ki. Mabedimizdeki Galatasaray beraberlikleri zinciri, kaybettiğimiz psikolojik üstünlüğümüzün bir başka kanıtıdır. Geçtiğimiz hafta yılın son derbisinde durum biraz farklıydı. Gerek ev sahibi Galatasaray, gerekse biz, diğer derbilerle kıyaslanamayacak şekilde kötü futbol sergiledik. Beraberlik kokan maç bariz hatalarımız sonrası 2-1 aleyhimize bitti. Meireles’in haksız yere çift sarıdan oyundan atılması maça damgasını vururken, Hakem Halis Özkahya’nın tükürük içerikli yalancı raporu Meireles’in 12 maç ceza almasına neden olurken tüm dünyaya ülke olarak bir kere daha rezil olmamıza yetti. Kulübümüzün başvurması sonucu yayıncı kuruluştan görüntüler istendi ve görüntülerde tükürüğe dair en ufak bir bulguya rastlanmadığı açıklandı. Salı günü çıkacak olan nihai kararda Portekiz Futbol Federasyonu’nun payı ne kadar olur bekleyip göreceğiz...

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..