Yine sel, yine aynı tepkiler!

Yine üzerimizden koca bir sel daha geçti... Tekirdağ ve mega kent(!) İstanbul, felaketlerle yine canlar aldı. Suyun önlenemez gücüyle insanlar, eşyalar ve tırlar bir oyuncak gibi yok olup gittiler. Yâda ardında bir harabe bıraktılar. Olanlara kimse dur diyemedi. Çaresizlik içinde her şey oldu ve bitti.

Ayamama deresinin taşmasıyla meydana gelen selde tırları kendilerine mezar olan şoförler vardı. Seli fark edip de bağırmaya başladıklarında çevreden duyanların bile “yardım istediklerini duyduk ama bir şey yapamadık” dedikleri bir ortam yaşandı. Göz göre göre kara çamur halinde akıp giden Azrail’e kapılıp gidenleri çaresizce seyrettiler.

Pameks Tekstil fabrikasında servis minibüsü içinde can veren 7 kadın işçi vardı. Çatalca ve Silivri’de 3 kişi hayatını kaybetti. Toplam bu felakete 31 kişi öldü, 9 kişi ise kayıp!

Bu olay, bu zamana kadar olan felaketlerde üzüntü ile karşıladığımız bir tablodur. Bu hırsla yine hep sorumluları aradık sorular sorduk…

Belediye neden seli önleyecek tedbirler almadı?

Dere yataklarına neden imar izni verildi?

Neden asfalt yollar dere yatağı üzerinden geçirildi?

Dere yatakları neden küçültüldü?...

Bunun gibi birçok soru… Ama şunu bilin ki hiçbir şey değişmeyecektir. Bakın yetkililerden hiç biri kendisine toz bile kondurmamaya özen gösterdiler.

Belediyelerin rant sağlamak adına bunlara izin verdikleri aşikar. İş kurmak isteyenler kuruyor inşaat yapmak isteyenler yapıyor buralarda çalışanlar ise bedelini canlarıyla ödüyorlar. Bakın tekstil firması suçu ölenlerde buldu. “Bizim ne suçumuz var onlar önce suyu görüp ayaklarımız ıslanmasın diye inmediler minibüs de kaldılar” diye açıklama yapmışlar. Firma yetkilileri gözaltına alındılar ama çıkmaları yakındır.

Sayın Topbaş ise bu seller hakkında “bu önceki yönetimlerden beri süre gelen bir süreçtir. Maalesef doğaya karşı koyamıyoruz” diyor. Sayın Gökçek ise “ikinci katlara çıkın komşularınıza misafir olun” diyor. Görüyorsunuz işte eski Cumhurbaşkanımız Demirel’in dediği gibi demokrasilerde çareler tükenmiyor. Burada belediyelerin ne suçu olabilir ki… Bence de haklılar(!) onlara oy verip başa getiren HALK…

Bu gibi olaylarda muhatap aranacak kurum da bulunmayacak şekilde kanunlar düzenleniyor. Bunun özellikle yapıldığını biliyor musunuz? Kaç kişi bunu araştırdı da meclise şikâyet etti? Ve meclis den bu kanunları geçiren de milletvekilleri… Onları da seçen HALK!

Her daim Belediye.. İski… Çevre bakanlığı… bu üç kurum arasında muhteşem bir maç vardır. Ortada bir top… Usta oyuncular… Öylesine güzel zırhlarla donanmışlardır ki gölü yiyen maalesef hep seyirci olur. YANİ VATANDAŞLAR!

Birde dikkatinizi çekmek istediğim bir şey daha var… Bu seferki felaketten sonra hiç görmeye alışkın olmadığımız bir manzarayı seyrettik… “YAĞMACILIK” yapan insanlar vardı… Hani ölenler ölür kalan sağlar bizimdir anlayışıyla… Biz böyle bir toplum değildik… Bu kadar insafsız ve çıkarcı olamazdık! Ama olduk işte… Bu halkı sonunda bu durumlara da düşürdüler! Utanması gerekenler yapan kişiler mi yoksa onları “utanmaktan yoksun bırakan bu düzen mi?” bundan sonra istikamet ne tarafa diye sormaktan korkuyorum!

Artık halkın tepkisizliğine öyle alışmış ki yöneticiler ne yapsak sesleri çıkmaz anlayışı hakim! Bana göre ise kurtuluş yine halkın kendisidir. Yöneltildiği kurumu beğenmiyorsa zamanı gelince de yapacağı işleri bilecek… Uyanık olacak… Hakkını savunacak şekilde bilgili olmayı hedefleyecek! Yoksa biliyorsunuz ki “eşeğim” diyene semer vuran çok olurmuş!

Ama bu aymazlığı gördükçe, pişkin suratların olayları hiçe sayarak tereyağından kıl çeker gibi kendilerini temize çıkarma çabalarını seyrettikçe, olan yine garibana oluyor ve bu durum biliyorum ki birçoğumuzun içini yakıyor! Kimsenin yakasından tutup da bir tokat atamıyorsunuz. Haklıda olsanız güçlü sizi eziyor. Cehaletin kollarında boğulan bir halk görüyorum sadece… Ve tek diyebileceğim ise “sorun” “öğrenin” “hakkınızı arayın”” ama bir dayanışma ile”… Yoksa bu düzen hiç değişmeyecek…

Saygılar.

Aysen Aydın.

Aysen__2006@hotmail.com