Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Yoksa onun enerji kaynağı ben miyim?

Sahil yolunda akşam trafiğinde Bebekten Tarabya’ya doğru yavaş yavaş ilerliyoruz trafik kilit bir vaziyette. Onu iş yerinden alalı neredeyse iki saat oldu. İki saattir, yanımdaki koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir vaziyette hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Bir şey konuşacak durumda değil. Eve bir an önce ulaşmak ve onu kollarıma alıp sıkıca sarmak, biraz olsun onu rahatlatmak istiyorum. Elim radyoya uzanıyor düğmeyi çevirmemle birlikte Sezen Aksu’nun sesi yavaş yavaş arabanın içine yayılıyor,

“Farkındayım, Farkındayım,
Kendini seçemiyorsun, bırakıp kaçamıyorsun,
Yazmadığın bir hikayede, uzun yada kısa vadede az biraz keşfediyorsun, ”

Dönüp tekrar ona bakıyorum. Kucağı ıslak kağıt mendillerle dolmuş bir vaziyette hala ağlıyor.Şu an tüm enerjisini tüketmiş, tamamen dip yapmış bir durumda.Kulağım tekrar şarkıya takılıyor ve onun kendisini ne kadar keşfedebildiğini, kendisinin ne kadar farkında olduğunu, neden bu hale gelmesine izin verdiğini düşünüyorum.

Enerjimizin bu kadar tükenmesine, rezervlerimizin bu kadar boşalmasına neden izin verdiğimizi anlamaya çalışıyorum.

Bu durumdayken duygusal olarak daha da güçsüzleştiğimizi, hassaslaştığımızı, kırılganlaştığımızı, yaşadıklarımızın izlerinin üzerimizde daha da kalıcı olduğunu,
kendimizi toparlamamanın daha da uzun sürdüğünü, anlamak için bizlerin daha kaç deneyim yaşamamız gerekiyor?

Kaçımız farkında yada düşündü? Benim enerji kaynaklarım ne? Ben kendimi ne yaptığımda mutlu, keyifli, huzurlu hissediyorum diye.

Müzik!
Yanlızlık , sessizlik ve sükunet!
Sıcak bir dost sohbeti! Sevgi dolu bir dost kucaklaması!
Okumak, yazmak!
Arkadaşlar arasında küçük bir parti……………………….

Hepimiz hissediyoruz belli dönemlerde yaşam gücü enerjimizin gitgide azaldığını. Çoğumuz izin veriyoruz depolarımızın sonuna kadar boşalmasına. Kendimizi duygusal olarak tamamen dirençsiz bir halde ortada bırakıyoruz.Sonrasında ilk patlak veren tatsız olayda saatlerce gözyaşlarına boğuluyoruz. Çok canımız yanıyor. Açılan yaralar kolay kapanmıyor.Toparlayamıyoruz bir türlü kendimizi.

Neden yaşam gücü enerjimizin azalmaya başladığını anladığımızda hareket geçmiyoruz ki?

Neden müziğin sesini açıp avaz avaz şarkı söylemiyoruz?
Neden bir dostumuzu arayıp kendimizi onun sevgi dolu kollarına, sıcak içten sohbetine bırakmıyoruz? Neden arkadaşlarımızı arayıp hemen küçük bir parti organize etmiyoruz?
Neden depomuzu hemen takviye etmiyoruz? Enerjimizin hızla tükenmesine izin veriyoruz?

Aslında hepimiz biliyoruz söylenen “aynı cümlenin” enerjimiz yerindeyken ve enerjimiz tükendiğinde bizde bıraktığı farklı etkileri. Birinde önemsemediğimiz, gülüp geçtiğimiz cümle, diğerinde canımızı yakıyor. Dibe doğru yolculuk başlayıp üstüste canımız yandığında da “neden herşey üstüste geliyor” diye düşünüyoruz, çevremizi etkimiz altına aldığımız, enerjimizin pozitif etkisiyle olumsuzlukların bir kısmını olumluya çevirebildiğimiz, enerji ve keyif dolu günlerimizi unutarak.

Karşıdan gelen aracın farları ile kendime geliyorum. Daha fazla dayanamayıp , kırmızı ışıkta durduğumuzda onu sıkıca kucaklayıp, tutkulu bir şekilde öpüyorum ve kulağına fısıldıyorum

- Seni çoooook seviyorum.

Bana bakıp,

- İyi varsın, iyiki yanımdasın diyor, ağlamaktan şişmiş gözleriyle hafifce gülümseyerek.

Yoksa onun enerji kaynağı ben miyim?

08 Ağustos 2004
Haşim Arıkan
http://hasimce.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 110
: 1108
Kayıt tarihi
: 05.02.07
 
 

Kimliksiz bir yazanım aslında... Bazen benim, bazen senim, bazen de herhangi biriyim. Belki d..