Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '09

 
Kategori
Kitap
 

Yüreği buruk kadınlar

Yüreği buruk kadınlar
 

http://www.netkitap.com/kitap-yuregi-buruk-kadinlar-aziz-certel-cinius-yayinlari.htm


Yüreği Buruk Kadınlar / Aziz Certel / Cinius Yayınları, 2007

<ı>‘‘ Ne ay ışığı yürüyeceğim, Ne sessizlik aşk boyunca. / İçimde çırpınan dalganın var ettiği kıyıda / Gömdüm onu / Aşkla. ” Bejan Matur

‘Yüreği Buruk Kadınlar’ın kahramanları bekliyorlar, susuyorlar ve kaderlerine razı geliyorlar. Bundandır ki içsel konuşmalara çokça yer verilmiş. Kimi zamanda bir kedi yahut kuş can yoldaşı seçilmiş. Erkek egemen dünyanın; kadınların üzerindeki baskısı oldukça belirgin ifade edilmiş. Toplumun göz ardı ettiği konulara Aziz Certel büyük bir özveriyle yaklaşmış… Öykülerinde, kadın duyarlılığını, içselleştirerek duru bir dille aktarıyor okura. Yer yer şiirsel dile uzanan anlatımlar kullanılmış. Yazar ilk öykü kitabında, oluşturduğu sesiyle boşluğu dolduramamış belki ama boşlukta yankılanan bir tını bırakabilmiş.

Kitabın genelinde çokça kullanılan ifadeler; ("ışığa yakalanmış av hayvanı sf .5- gün, sf 121, sonsuza dek sustu sf.13, gibi") ve yanlış kullanılan sözcükler; ( "… ona sorduğu soru zihninde yankılandı, üşüdü-ürperdi mi olmalıydı acaba? sf.18") kadınların iç hesaplaşmalarını, beklentilerini, hayal kırıklarını, küskünlüklerini ve isyanlarını iyi gözlemlemiş yazar.

<ı>‘Gün vatan için ölme günüdür’de cepheye torunuyla birlikte yollara düşen vefakar ninenin çabasını, <ı>‘Fark etmeden geçmiş hayat’da yaşamını kendinden başka herkesi düşünen, kendini eşine ve çocuklarına adayan, ama hep arka planda kalan, görünmezliğe itilen Elif’in yaşamını, <ı>‘Bitmeyen döngü’de Mehtap’ın eşine verilen çocuklarını alma mücadelesi ve yenilgiyle aklını yitirmesi, <ı>‘Göçmen kuşar’da Sacit Ağa’nın yanaşmalarından biriyle birlikte olması sonucu doğan Mehmet’i itip kakışını, annenin Sacit Ağa’ya itaatkar tavrını, içten içe kendini tüketmesini, Mehmet’in kendini yetiştirip köyüne döndüğünde annesiyle yeni bir yaşam kuruşunu, <ı>‘Kumar Borcu’nda Müesser Hanım’ın içinde eşine büyüttüğü nefreti, iki zar sonucu hayatının şekillenmesini, yaşamında hiç bir şeyden mutlu olmayan bir görüntü çizerken aslında bunun nedeninin geçmişe dayandığını, <ı>Affettiniz mi paşam’da Mısır Sarayının Prenses Zeynep’i ile Osmanlı nazırı Kamil Paşa’nın hayatlarını birleştirmelerini, hiç bir şeyden korkmayan Prenses’in Paşa’sını kaybetmenin kaygısıyla aldığı önlemleri ve bunun için güzel bir hizmetçiyi öldürmeyi bile göze aldığını hayretle izleyecek ve Paşa’nın gönlünü yıllar sonra tekrar kazanışını, <ı>‘Baba benim suçum yok’da kendi kızına inanmak yerine, amcaoğlunun iftirasını dinleyen babanın gerçekler ortaya çıktığında kahroluşunu, <ı>‘Gecikmiş Vuslat’da Fazilet’in dedikoducu komşusundan gençlik yıllarında özlemle beklediği Ömer’inin yurda döndüğü haberini alışı, Ömer’e olan büyük öfkesi ve karşılaştıklarında gelen özürle yüreğinin bir nebze olsun rahatlayışı, <ı>Tevhide ile kedisi’nde çocuklarının daha anneleri hayattayken mal-mülk derdine düşmelerini paranın, hırsın tüm değerleri yok saydığını, <ı>‘Gelinlikle git kefenle dön’ de okumayı çok seven, öğretmen olmak isteyen Leyla’nın babannenin son sözüyle okula yollanmaması ironisi, yaşarken esarete düşen bir genç kızın sarılacak hiçbir umudu olmadığında kendi infazını gerçekleştirmesi, ‘<ı>Kahkalarıma inanma, hüznümü örtmek içinde’ de Cumhuriyet’in ilk yıllarında oldukça şanlı ve modern bir yaşam süren Melda’nın evlenip, çok sevdiği kızının amansız bir hastalığa teslim oluşu karşısındaki çaresizliği, kayıplara rağmen hayatta kalma dirayetini, <ı>‘Kayıp Yıllar’da sekiz aylık hamile Şeyma’nın eşi Suha’nın daha iyi bir gelecek için yurtdışına çıkışı, uzakta kendine yeni bir hayat kuran kocasına içerlese de çocuğu için yaşayan bir annenin onur mücadelesi ve başarılı bir evlat yetiştirişini, <ı>‘İlk defa üşüdüm’ de kumaların, zenginlik, güç ve iktarının bir ayağının da kadın ve çok çocuk olduğu zihniyetin hüküm sürdüğü topraklarda Rojbin ve Sitare’nin yüzleşmesini ve birbirini en iyi anladıkları zamanlarda kederlenişlerini, <ı>‘Güvendiğim dağlara kar yağdı’da Nedime’nin yıllar önce bir hastane koridorunda yaşlı bir kadından dinlediklerinin ‘bana olmaz’ mantığıyla kulak arkası ettiği konuşmayı hatırladığı anı, <ı>‘Yüreğim değil kader suçlu’da Suzan Hanım’ın yaşlı kalbini hareketlendiren genç bir öğrenci komşusu nedeniyle girdiği iç hesaplaşmayı, <ı>‘Konacak dalım yok benim’ de varlıklı bir aileye gelin giden Nida Hanım’ın ikiz bebeklerinin doğumda ölmesinin ardından tekrar bebek sahibi olamayışı, üstelik yıllar içinde kötürüm kalmasıyla sık sık pencereden izlediği bahçede uçuşan kuşlara imrenişi, <ı>‘Sizin cennet gördüğünüz aslında cehennemimdir’de Osmanlı İmparatorluğu’nun haremine yeni giren Macar kızı Sarah’ın tutsaklığı, gördüğü her şeyi kendi ülkesiyle özdeşleştirmesi ama bununla birlikte Padişaha sunulacağı gün yine kendi toprağının kadını Maria tarafından zehirlenişini, <ı>‘Baba şimdi mutlu musun’da kibir, şefkat ve ulaşılamayan aşk düğümünü Teslime’nin babasına yakarışından dinleyeceğiz. <ı>Deli Mesude’de kör kütük aşık Mesude’nin imkansıza tutunmaya çalışmasını ve aşk acısıyla başka dünyalara savrulmasını izleyeceğiz. <ı>‘Biz böyle doğmadık’da hayallerle ve aşkın gücüne güvenen yola çıkan kadınların batağa sürüklenişlerini ve tek kurtuluşlarının ölümden geçtiğini algılamalarını irkilerek duyumsayacağız. <ı>‘Teessüf ederim’de Neslişah Hanım’ın onu sona yaklaştıran nedenin kederini bile zerafetle dillendirmesini, ince sitemindeki naif tavrı irdeleyeceğiz.

Aziz Certel, bu ilk öykü kitabında detaylarda, ( ‘Baba benim suçum yok’ öyküsünde baba kızını öldürmeden önce normal bir Türkçe ile konuşurken, ölümünün ardından jandarmayı çağırmalarını söylediğinde yerel bir şive kullanıyor, ardından savcı ile konuşmasında yine normal bir Türkçe diyaloğu okuyoruz) eksiklikleri olsa da, kitabın genelinde baskının, egemen gücün altında direnen; bağışlayan, isyan eden kadınların yaşam öykülerinin ustaca gözlemlediğini düşündürüyor. Okur da kitabının kahramanlarının ‘keşke’ lerine, kendi tarihini sorgulayışına tanık olurken, onların yaşamlarından geçerken kendi özlemlerinin ayırdına varıyor…

 
Toplam blog
: 26
: 501
Kayıt tarihi
: 13.08.07
 
 

Ondört yıldır Antalya'da yaşıyorum, kültür- sanat konularına özel ilgi duyuyorum...