Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yüreğim sana emanet, sıkı tut...

Yüreğim sana emanet, sıkı tut...
 

SANA SARILIP ÖLENE KADAR ÖYLE KALMAK İSTİYORUM...


http://www.youtube.com/watch?v=BfzsJ8Ofmco 

(Onur Şan - Anladım)

Hani, yazdır mevsimlerden ama siz bir akşamüstü erken kararan gökyüzünde herkesten önce görürsünüz gelmekte olan sonbaharı. Hani hava hala sıcaktır; asfalt, kaldırımlar, insanlar… ama siz herkesten önce alırsınız henüz uzak görünen sonbaharın kokusunu… Bir an burnunuza çalınır serin bir yağmur kokusu… “Dur” dersiniz, bir an sanki onca insanın içinde fışkırarak akmaya başlayacağını düşündüğünüz gözyaşlarınıza, “Dur, burada değil…” Ama sevdiğinizi kaybettikten sonra artık sizin bile ulaşamadığınız bir yerlere akar içinizde, toprağı yırtarak akan nehirler gibi yırtarak ruhunuzun o en gizli topraklarını, dışarıya akıtamadığınız, zorla zapt ettiğiniz her gözyaşı… Bir yandan üzülürsünüz giden yaza/yazlara; bilirsiniz geride kalır tüm güzel anılar, rüzgârda savrulan kâğıtlar gibi uçar elinizden gider, tutamazsınız… Diğer yanda yeni bir mevsimdir başlayan; eskirken siz yeni şarkılarda; hayat öyle dayatır ki acımasız döngüsünü, boyun eğersiniz.

Düşmüş bir yaprak alırsınız elinize, o da sizin gibi sonbahardır, sonbahara aittir. O da sizin gibi kopuktur, koparılmıştır. O da sizin gibi yalnızdır. O da sizin gibi savrulmuştur. O da sizin gibi yorgundur. O da taşıyamamıştır artık omuzlarına asılı ağırlıklarını, kendini bırakmıştır. O da sizin gibi bahtsızdır, kadersizdir. Yazarsınız “Yüreğim sana emanet, sıkı tut…” diye üzerine size benzeyen o yaprağın, sonra kurutursunuz koynunuzda sabahlayıp gecelerce… Vakti gelip artık külliyen kışa dönünce mevsim, gider durursunuz bir nehir kenarında akıntıya karşı, avucunuzda toza çevirirsiniz dileğinizi ve akan suya bırakırsınız. Ne de olsa dünyanın tüm suları karışır bir yerlerde birbirine, bilirsiniz. Siz kavuşamamışsınızdır, karışamamışsınızdır birbirinize ama belki sularda karışır ruhlarınız birbirine diye umut edersiniz. Su alır dileğinizi. Ölünüzü yıkayan, dirinizi yıkayan, sizi doyuran, sizi yaşatan su; aşkınıza da yataklık eder. Su alır sizi kendine katar. Nasıl zordur sevdiğini sularda aramak, ahh nasıl zordur sevdiğini akıp giden mevsimlerde aramak, gecelerde aramak; bir siz bilirsiniz bunu, bir de taşıyan diğer yarı parçanızı…

Dikilip gecenin ortasında “Çok özledim lan seni…” dersiniz iki eliniz ceplerinizde, yüzü hep yüzünüzle… Sonra kapayıp gözlerinizi derin bir nefes alırsınız; sanki onun ağzından çıkan nefesi içinize çeker gibi… Nicedir öğrenmişsinizdir ki hayal etmek hiç bu kadar hayati olmamıştır, ömrünüzün ondan öncesinde… Tatlı tatlı akar sıcacık, tuzlu gözyaşlarınız yanaklarınızdan aşağı, süzülür gider… Ne ağlattığına kızarsınız, ne ağladığınıza olur olmaz. Ondan gelen başınız gözünüz üstünedir ne de olsa. Hiç gocunmazsınız ondan gelen tek bir şeye bile.

“Pamuklara sar beni, el üstünde tut beni, sev beni, sarmala beni” demek değildir ki sizin ona “Yüreğim sana emanet, sıkı tut…” dediğiniz; “Keseceksen kes, vuracaksan vur, ezeceksen ez, seveceksen sev; sana ait olan bu yürek zaten bende sadece bir misafir, al malını ne yaparsan yap” demektir, bilirsiniz…

 

Sevda uğruna canından geçen bilir, başına gelen bilir, kor kor yanan bilir…

İçinde kimseye söyleyemediği, hiçbir rüzgârla soğutamadığı, hiçbir suyla söndüremediği amansız bir yangın taşıyan bilir…

Sevdanın insanın "can"ını gerçekten acıttığını/yaktığını; ;;; yüreğini hiç düşünmeden sevdiğinin eline teslim eden bilir, ancak böyle seven  bilir, ancak böyle özleyen bilir… 

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..