Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yürek ve mantık arasındaki ''SIRAT''...

Yürek ve mantık arasındaki ''SIRAT''...
 

Bir kötü kız..


Kalple mantık arasındaki köprü neden bu kadar tehlikeli? Adeta bir ‘’Sırat’’ sanki!

Peki neden o köprü üzerine bizi ulaştıran ‘’Mantık ve yürek’’ bağlantı yolu bu denli engebeli?

Gönül, tüm heyecanıyla bir yola ‘’hazırlıksız’’ çıktığında peki, neden mantığımızın o görünmez yola döşediği taşları temizlemekle harap olmakta?!.

Şart mıdır çıkılacak yolda mantığımızın bize önceden ‘’bir güzergâh belirlemiş’’ olması peki?

Ve hatta şart mıdır yüreğimizin eline bir çıkın içinde ‘’Yolluk’’ tutuşturması!

Ya ben keşfetmenin heyecanını seviyorsam? Ya yolumun üstünde karşıma çıkacak sürpriz bir restoranda, o sürpriz lezzetin tadına bakmak istiyorsam?! Mantığımın tedarikli davranıp, evden yanıma koyduğu ‘’yolluk’’ bana hiç lezzetli gelmeyecekse..

Ve zaten ben bunu sevmiyor ve istemiyorsam!


Ve sırf daha dengeli besleneyim diye,‘’faydalı ve bol vitaminli sebze yemekleri yedirmeye çalışan bir anne gibi’’ mantığımın bana hazırladığı bildik ve faydalı menüye burun kıvırıyorsam? Ve lezzetli bulmadan, sırf sağlıklı dengeli beslenme yerine yani, yaramazlık yapmak istiyorsa ruhum iştahla?

Ya hınzırca bir yaramazlığıyla yüreğimin ‘’Ağzımı sulandıran o rengârenk kremalı pastaya yumulmak’’… Ya da kenarına sızmış şerbetlerin ışıltısıyla gözlerimi kamaştıran ‘’ eşsiz tatlı sofrasına yumulmak’’ istiyorsam?..

Ve sırf bu yaramazlığımdan ötürü, mantık annemin çocuk yüreğime ‘’koşma’’ demesi sıkıyorsa canımı?

Yüreğim tüm tehlikesine ve yasak olmasına rağmen o ‘’harika çimenlere basmak’’ istiyorsa.. Ve mantık annem sesleniyorsa ardımdan ‘’Böcek ısırır! Ayağına cam batar, girme!’’ diye..

Ve rağmen ben ‘’Olsun, batarsa batsın!’’ deyip, o cennet görünümlü bahçede yalın ayak ama kaygısız’’ koşup oynamak istiyorsam?

Hatta batsa bile minik bir cam parçası, kanatsa da ayağımı.. Ya o kesiğin can acısına razıysam?!.

‘’Orası çamurlu! Üstün başın kirlenecek’’ diye uyaran mantık anneme rağmen, haylaz yüreğim üstünün kirlenecek olmasından korkmuyorsa!?

Ve hatta korkmak bir yana, ‘’Hem de yağmur altında o bahçede çamurlarda yuvarlanmak’’ istiyorsa.. Çamura bulanmayı göze alarak oynamak istiyorsa yani yaramaz yüreğim...

Neden oyunumdan vazgeçirmek zorunda beni, başkalarının zaten hiç duymadığı o buyurgan mantık sesim?!!

…......

Mantığımıza bu sessiz talimatları verdiren kim veya kimler? Yargı mercii nerde konuşlanmış?

Ve mantığımızı, yüreğimizin hissetmekte olduklarından ötürü ‘’kendimize karşı bile’’ sorgu halinde yakaladığımızda.. Kendimizi mahkûm etmeye kalkıştığımızda ‘’Hayır haylaz kalbim! Hissetme!’’ diye..

Kendimize bu cezai müeyyideyi uygula(t)maya kadar götüren o mekanizma nerden alıyor bu yetkiyi? Hafıza arşivlerimizin tozlu raflarında saklanan ve kimlere ait ‘’Örnek teşkil edecek karar dosyalarının’’ sonuçlarına göre varmakta bu hükme mantık annemiz?

Ve bu hükmü verenler kimler?

Kime göre düşündüklerimiz?

Peki ya yaşadıklarımız?!! Onlar kime göre?!!

Neden ‘’Başkalarına göre düşünüp’’ ardından ‘’Kendimize göre yaşamaya çalışmak?’’…

Hatta ‘’yaşayamamak’’ bu yüzden!

Ve mutlu olamamak! Tatminsiz kalmak!


Hayatın karşımıza çıkarabileceği tüm güzelliklere rağmen, sırf mantık annemiz kızıyor diye, o bilinmedik macera dolu güzergahlardan tornistan dönmek..

Ve tanıdık, bildik, sözde güvenli ama uygulamada renksiz yollarda pabucunu eskitmek zavallı yüreğimizin!


Daha mı iyi yani?

Daha mı adil?..

Daha mı öyle?..

Daha mı böyle?..

Daha mı vs?!.

Mümkün müdür aslında böyle mutlu olmak?

Yoksa şart değil midir zaten ‘’Mutlu olma(ya çalışma)k?’’…

‘’Mış gibi’’ yapmak yeter mi yoksa (kendin dışında) herkesi mutlu olduğuna inandırmak için?

Ve yoksa daha mı önemlidir zaten (kendin dışında) herkesin gözünde ‘’Haylaz ama gerçekten mutlu olmak’’ yerine.. ‘’Mutsuz ama USLU bir çocuk sanılmak!’’

İşte ‘’Mantık ve yürek arasındaki Sırat’’ın düşündürttükleri…

Ben tüm bu düşündüklerimden sonra ‘’Yaramaz ve kötü(!) bir kız’’ olduğum sonucuna varıyorum sanki..

Zaten bir şarkı bile söylemiyor mu aynını ‘’İyi kızlar cennete, kötü kızlar her yere!’’ diye?

Peki ya o her yerden bi yerde gizliyse ‘’Bu yaşamdaki gerçek cennet?!’’

E o zaman ‘’N’olcek?’’

Hadi!

Şimdi de biraz siz düşünün bakalım!


Fotoğraf: www.anlamak.com

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..