Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Yüzde 42’in derdi nedir?

Yüzde 42’in derdi nedir?
 

Yüzde 42'nin soru soran kesimdir.


Yüzde 42 Başbakanı ve hükümetini alkışlamıyor, desteklemiyor ve yaptıklarını takdir etmiyor.

Başbakan buna şaşırıyor ve o kadar önemli şeyler yaptığı halde, neden böyle, diye soruyor.

Nedenini merak ediyor.

Mesela…

Neden askeri vesayet gibi ülkemizin demokratik gelişmesinin önündeki en büyük engelle ve halkını düşman-dost diye ikiye bölen Hitlervari askeri zihniyetle mücadele ederken ve askeri siyasetten uzaklaştırırken alkışlamadı, bu kesim?

Öyle ya..

Onyıllardır askerin eli siyasetin ensesinde idi.

Darbeler ile hem siyasiler hem millet korkutulmuştu.

Halk apolitik hale getirilmişti.

Silahların gölgesinde bir demokrasimiz vardı.

Ülkenin gençlerini ve aydınlarını, gazetecilerini potansiyel suçlu ilan edip zindanlarda işkence ederek ezip geçmişti.

Bazı faili meçhullerin arkasında askerlerden bazı grupların veya bazısının adı geçiyordu.

12 Eylül Darbesi, “bizimkiler işi başarmış” diye yankı bulmuştu ABD’de.

Başbakan bir bakıma çok haklıydı.

İktidarda iken hiçbir şey yapmasa bile, sadece bu askeri vesayet zulmünü tarihe gömecek çok önemli adımlar atmakla, Türk siyasetinde ismini saygın ve onurlu bir yere yazdırmayı hak edebilirdi.

Yüzde 42’nin bu nankörce tutumuna ne demeliydi?..

Peki, öyle miydi?

Hayır. Yüzde 42 nankör değildi. Asla değildi.

Aslında onlar da, Başbakanın askeri vesayeti bitirecek önemli çıkışlarını takdirle karşılayabilirdi. Çünkü bu tarihe geçecek bir fırsattı halk için. Sıradan bir olay değildi.

Onlar da, yüksek sesle destekleyebilirdi, hatta bunu yapabilmeyi çok isterdi.

Alkışlamak isterdi, takdir etmek isterdi, desteklemek isterdi.

Ama yapmadı. Yapamadı.

Takdir edemedi, alkışlayamadı. Destekleyemedi.

Bunun nedeni asla ‘statükocu’ olmasından dolayı değildi. Statüko savunucusu bu yüzde içinde yüzde 10 bile değildir.

Nedeni araştırmalarda çıktığı üzere, onların sağduyulu, okuyan, bilen, gözlemleyen, tartan ve düşünen insanlar olması idi.

Eğitimli idiler.

Aslında darbelerden, askeri vesayetten en çok onlar çekmişti. Ülkenin ileri bir demokrasiye kavuşmasını belki de en çok onlar istiyordu.

Ama..

Askeri vesayetten böyle mi kurtulacaktık?..

Üniversitelerin rektörleri içeri atılarak mı?

Ülkenin vatansever askerleri ‘vatan haini’ ilan edilerek mi?

Hala varsa, darbe isteyen, darbeden güç alan askerler ile gerçek Atatürkçü askerler bir torbaya atılarak, karga tulumba hapse gönderilerek mi?

Hakkında faili meçhul cinayetlere adı karıştığı şüphe edilen askerler ile bu tür olaylara adı karışmamış, aylarca ailelerinden ayrı kalmak pahasına ülkesine, vatanına hizmetten başka bir şey yapmamış subayları, albayları aynı kefeye koyup onların onuru üzerine basarak mı?

Dünyanın saygı duyduğu, hizmetleri ile adını tıpta saygın yere yazdırmış Haberal’ı tutuklayarak mı?

Sözde darbe şüphelisi diye adı geçen üst düzey askerler 2 günde serbest bırakılırken, elinde silah değil, kalem tutan gazetecileri içerde aylarca tutarak mı?

Böyle mi olmalıydı?

Görüyorsunuz; eğitimli, gözleyen, tartan ve düşünen insanlar arda arda soruları dizer…

Yüzde 42 çok isterdi, darbeye gerçekten karşı durulsun, askeri vesayet köklü ve doğru çıkışlarla tarihe gömülsün.

Ama geldiğimiz bu noktada manzara böyle değil…

Hükümetin yaptığı darbeleri tarihe gömmek değil, kendisine muhalif askerleri, profesörleri ve gazetecileri hapse tıkmak, onların gücünü elinden almak gibi geliyor, bu yüzde 42’ye..

Ortada bu sorular varken, alkışlamak kolay değil..

Haberal’ın tutukluğu bence sözde Ergenekon Davasının en kilit meselesi. Sembol kişisi.

Neden tutuklu Haberal?

Haberal emekli asker, siyaset, medya vs herkesle iletişime geçip, onları örgütlemiş, mevcut iktidara alternatif bir parti veya güç kurmak amacıyla.

Peki, bu örgütlenme silahlı bir örgütleme mi?

Darbe ile mi iktidarı ele geçirmek niyetinde?

Haberlal’la ilgili suç isnat eden gerekçeleri okudum.

Silahlı bir darbe ile iktidarı düşürmek ve yerine geçmek gibi bir niyetini göremedim.

Oluşturmaya çalıştığı güç birliği sivil nitelikli gibi.

Peki, durum böyle ise…

Haberal sivil bir güç ile iktidarı devirmek üzere organize ettiyse herkesi, demezler mi, bunda ne gibi bir suç var?

Eğer sivil bir güç oluşturmak suçsa, bütün siyasi partiler potansiyel suçlu o zaman!..

Hatta mevcut iktidar bile.

İktidar da kendi amaçlarına dönük sivil bir güç oluşturmadı mı? Oluşturdu.

Ee, o zaman, iktidar elinden kayıp giderse, gelen yeni iktidar, belli amaçları olan bir sivil güç oluşturmaktan onları şüpheli sayıp tutuklarsa, ne olacak?..

Yani, gün gelip, mevcut iktidar da, potansiyel suçlu sayılabilecek, bu mantıkla.

Anlayacağınız, yüzde 42 düşünmeye, sorgulamaya, çözümlemeye devam ediyor…

Sadece bu meseleyi değil…

Kürt sorununu.

Eğitim sorununu.

Ekonomi sorununu.

Halkın sadaka kültürüne alıştırılması sorununu.

Halkın cahilleştirilmesi sorununu.

Çoğunluk demokrasisi mi çoğulcu demokrasi mi sorununu.

Türban özgürlüğü sorununu.

Mahalle baskısı sorununu.

Kültürel seviyede geriye giden bir manzaraya doğru gitme sorununu.

Çağdaş özgürlüklerde geriye gitme sorununu.

Ekonomide gelişirken, özgürlükte ve modernlikte geriye gitme ve daha içe dönük, kapalı bir topluma dönüşme sorununu.

Sanata önem vermeme sorununu.

Balerinlere pantolon giydirme sorununu.

Kadınların hak ve özgürlüklerde geriye gitmesi sorununu.

Modern toplumdan geri bir topluma dönüşme olasılığı sorununu.

 
Toplam blog
: 103
: 8825
Kayıt tarihi
: 18.10.08
 
 

İngilizce Öğretmeniyim. Ek olarak makale, kitap çevirisi yapıyorum. Antalyanın bir yerel gazetesinde..