Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '08

 
Kategori
Bilim
 

Zamanı verimli kılmak

Hepimiz, “zaman harcamak” deyimini birçok kez kullanırız.
Akıp giden zamanı durdurmak mümkün olmadığına göre, zamanı en verimli bir şekilde değerlendirmeliyiz.

Çünkü kaybedilen an, yaşamdan kaybedilen andır ve çok değerlidir.
Bu deyimin negatif algılanmaması için insan psikolojisini de düşünerek, “zamanı değerlendirmek” deyimini kullanmak çok daha olumlu bir yaklaşım olur sanırım.
Eminim ki bu bakış açısıyla, bulunduğunuz ortamı paylaştığınız kişilerle ve zamanı birlikte harcadığınız kişilerle, sizin aranızda, en mükemmel sinerjiyi kurabilirsiniz.
Hayatla, zamanı hep ”iç içe“ olarak nitelendiriyorum.
Çünkü onları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Her insanın zaman kavramı kendi hayat sürecindeki ölçüleriyle ilgilidir.
Zaman, hayatın başladığı anla başlar. Bu nedenle hayat ve zaman ayrılmaz bir bütündür.

Ayni zamanda, zamanın verimli kullanılması, kişinin bilgisiyle doğru orantılıdır.
Dolayısıyle, sahip olduğumuz bilinç, en önemli işlerin başında “zamanı değerlendirmek” olduğunu, bize hatırlattığı ölçüde, zamanı verimli kullanabiliriz..

Gözlenebilen zaman, takvim ve saatla alakalı olandır. Gözle görünmeyen zaman ise ölçülemeyen ve değerlendirilmesi kişinin psikolojisine bağlıdır. Şöyle ki; Birine göre uzun olan süre, diğerine göre kısa sayılabilir. O zaman dilimi içerisindeki duygularına ve arzularına göre, kendini nasıl hissettiğiyle alakalı bir durumdur.

Verimli olabilmek için yapılacak işleri önem sırasına göre bir düzen içerisinde planlamak lazım. Sonrasında da yapılacak işleri önemsemek, karşılaşabileceğimiz zorluklar için de moral ve motivasyon yüklemek gerekir.

Elbette “zaman” kavramı da, diğer birçok konu gibi kültürden kültüre farklı etkileşiyor.

Farklı ülkelerde, farklı kültürlerde yaşayan insanlar, bunu daha kolay farkedebiliyor. Batı ülkelerinde ve doğu ülkelerinde, bu durum birbirinden çok farklıdır.

Randevulu olduğunuz bir görüşmeye gittiğinizi farzedin; ülkelerin genel değerlendirmelerine baktığımızda, 5dk, 10 dk, hatta 15 dk, gecikme veya bekleme normal sınırlar içerisindedir. Birçok ülkede, bu süreler hoş karşılanabilinir.
Ama bazı batılı ülkelerde, 3 dk gecikme büyük bir hakaret sayılabilir, hatta 5 dk gecikme “açıklama gerektirir”. “Dakik” olmak diye bir deyim var.
Randevulu bir görüşmede tam zamanında orda olmak. Kısacası verilen söze, zamanında sadık olmak. Bizim toplumda da, bu durum, genelde İngiliz kültüründe yaygın olarak kullanılır, diye bilinir. Yani İngilizlerin dakik olduğu söylenir. Hatta espri olsun diye mazaret olarak: “ama ben ingiliz değilim ki” diyenler de vardır.
Bizim ülkemizi yani KKTC’yi ele alacak olursak, 30 dk ile 45 dk gecikme veya bekletme sıkıntı yaratsa da, normal sayılır.
Ama işin esas kötü tarafı bu süre bittiğinde ve sıra görüşmeye geldiğinde, araya giren telefon görüşmeleri ve kapıyı çalan misafirlerin de içeriye kahve içmeye davet edilmesiyle; normalde 10 dk içinde görüşeceğiniz konu bazen iki saattlik bir görüşme sürecinde gerçekleşebiliyor.
İşin bir başka kötü yanı sizin özel konunuz içeriye alınan bir başka ziyaretçilerin de ortak konusu haline geliyor. Bu bizim ülkemizdeki “ahbap samimiyeti”, “kişileri kırmamak” adına gelişmiş bir farklı kültür. Hatta, çat kapı gelen kimseye “ arkadaş benim işim var, şimdi seninle ilgilenemem” diyemeyişimiz bir başka kültür.

Birçok işimizi de hep erteliyoruz nedense. “Bugün olmasa da olur” diyoruz. Oysa beden ve ruh sağlığı açısından, yaşamı programlı ve düzenli yaşamak en güzeli.

Doğu kültürünün bizden de kötü olduğu söylenir. Ama kendimizi geliştirmek, zamanı verimli kullanmak ve sözleşilen zaman için prensip sahibi olmak, nerede yaşadığımızla alakalı olmamalı.
Nerede yaşıyorsak yaşayalım, prensiplere olan bağlılığımız, hayatımızdaki başarıları da etkileyecektir. Enerjinizle göstermiş olduğunuz çabalarınız, zamanın ekonomik biçimde kullanılarak bir plan çerçevesinde uygulanması, sonucun da en verimli şekile ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Bizim ada kültürümüzde, bugüne kadar zamanı verimli kullanmamış olsak da, değişen dünya düzeninde, bizlerin de değişmesi gerektiğini yaşayarak ve hatta bazen kaybederek öğreniyoruz. Zamanı iyi değerlendirenler, verimli kullananlar, ayni zamanda iyi bir zaman mühendisi olup yaratıcılıklarıyla verimliliği artırabileceklerdir.
Aksi halde yaşam şeklimizi değiştirmeden, verimli olmayı nasıl başarabiliriz ki ?
Demek ki değişim şart.

Siz, siz olun, zaman diliminin her saniyesine çok değer verin.
Boşa geçen zaman asla telafi edilemeyen zamandır.

Emine Sütcü

16 Kasım 2008

 
Toplam blog
: 62
: 707
Kayıt tarihi
: 18.11.08
 
 

1962 dogumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunu bilgisayar programcısıyım. Mesleğim gereği birçok ..