Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '13

 
Kategori
Anılar
 

Zamanla yarış!

Zamanla yarış!
 

"Zaman her şeyin ilacı mı?"


İnsan sürekli bir yerlere ulaşmanın yetişmenin çabası içerisinde kıvranıp duruyor... Zamanın peşine takılmış, tıpkı maraton koşusu yapan sporcunun bitiş çizgisine bir an önce varması için önüne çıkan tüm engelleri aşması, bazen kırıp dökerek var gücü ile koşması gibi… "Zaman" hani şu  her şeyin ilacı olan... Yaralarımızı iyileştiren, acılarımızı dindiren merhem... Kimi zaman bırakın tedavi etmeyi hastalığın ta kendisi oluyor. Ardında hüzün, hasret,  elde, yüzde, dilde, gözde, ruhta, yürekte  imzasını  bırakıp gidiyor. Onun tek derdi   geçmek... İnsanın bütün çabası  ise yetişemeyeceğini bile bile  mücadelesini sürdürmek...  

Daha dün gibi 2012' yi uğurlayıp, 2013' ü kutlayışımız... Şimdi yılı yarıladık. Zaman öyle hızlı geçiyor ki, insan da  bir kuş misali bu gün burada yarın bilmem nerede? 

20 Haziran'da büyük bir hasretle kızıma kavuştum. Birlikte çok güzel vakit geçirdik. Kızımın gelmesinden bir kaç gün sonra Japon arkadaşını misafir ettik. Adı Kotoko Madono. Ülkeler arası öğrenci değişim proğramı çerçevesinde, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde dünya tarihi okumuş. Dokuz aydır Ankara'da imiş. Okulu bitirmiş ülkesine dönecekken kızım Mersin'e de davet etmiş. Bana misafirimiz var anne kabul ederseniz dediği vakit önce biraz tedirgin oldum. İyi misafir edememekten çekindim açıkçası. Çünkü sadece biz değil orada Milletimizi temsil ediyor hissine kapıldım. Kızım, Kotoko'nun meramını anlatacak kadar Türkçe bildiğini o nedenle anlaşma konusunda problem olmayacağını söyledi. Bu anlamda biraz rahatladım. Damak tadı konusunda sıkıntı olur diye düşündüm, kızım bu konuda da beni rahatlattı. Türk mutfağını çok sevdiğini söyledi. Hal böyle iken bana da yöresel yemeklerimizi hazırlamak düştü. Sağ olsun komşum Serpil hanımın da yardımı ile içli köfte, mantı hazırladık. Mercimek çorbamız, tavuk ve sebze yemeklerimiz, salatamız ve milli içeceğimiz ayran ve diğer meyve sularımız ile ikramımızı en güzel şekilde yapmaya çalıştık. Kaldı ki milletimizin en güzel özelliği değil mi? Misafire izzeti ikramda bulunmak. Onu memnun etmek için elinden geleni esirgememek.

Kotoko'yu hepimiz çok sevdik. Çekik gözleri, omuzuna kadar inen düz saçları, zayıf ve minyon tipli sıcak ve sevecen hali ile kendini sevdirdi. Onun da bizden memnun kalması, ayrıca yemekleri çok beğendiğini söylemesi beni son derece mutlu etti. Kızlarla birlikte gezdiler, denize girdiler, eğlendiler. Bizi unutmaması için ona, oyalı bir yazma ve kuran meali hediye ettim. Budist olduğunu, kuranı merak ettiğini okumak istediğini söylemesi beni ayrıca sevindirdi. Memnun bir şekilde buradan ayrıldı. Onun mutlu ayrılması ailecek bizi de mutlu etti. 

Kotoko'nun gittiği günün ertesi, memlekete eşimin abisinin kızının düğününe gitmemiz gerekiyordu. Ani bir kararla apar topar alış veriş yaptık. Alel acele hazırlanıp yola koyulduk. Her zamanki gibi ani kararla apar topar hazırlanmamıza rağmen bu defa temkinli idim. Zihnimde oluşturduğum listeme göre davrandım ve tüpü kapattım mı, suyu kapattım mı, ütünün fişini çektim mi? Endişelerini ortadan kaldırdım. Memlekete düğünden bir kaç gün önce gittik. Hem akraba ziyareti hem düğün. Yani bir taşla iki kuş vurmuş olduk. Memlekette de zaman çok dolu geçti. Düğün telaşı bir taraftan, diğer taraftan sırayla akraba ziyaretleri vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık. Düğünden önce her zaman olduğu gibi rahmetli babamın mezarını ziyaret etmek istedim. Sağ olsun eşim ve görümcemin kızları ile birlikte gittik. Giderken yanımıza su ve murt dalı aldık. Hava inanılmaz sıcaktı.

Güneş tam tepede öğle vakti idi. Mezarın üzerinde çok fazla ot vardı. Ayrıca bir de arı yuva yapmış. Eşim ateş yakıp arıyı kaçırmak istedi. Otların bir bölümüne  kağıt yakıp tutayım derken birden kurumuş otlar alev aldı. Biz telaşlandık yangın mezarın kıyılarında ki otlara da atladı. Mezarın yakınında bir ev vardı. Görümcemin kızının arkadaşının evi. Hoş tanıdık olmasa bile öyle bir durumda insan su istemek için giderdi. Oradan güğümlerle su verdiler bize. Neyse ki, yangın çok fazla büyümeden söndürdük. Bu arada eşim şaşkınlıktan ayakları ile söndürmeye çalışırken parmakları hafif yandı. Mezarın üzerinde ki kurumuş dalları söküp, suladık. Murt dalını diktik. Yasin suresini okuduk, duamızı yaptıktan sonra mezar ziyareti maceramız son buldu.

1 Temmuz pazartesi günü eşimin yeğeninin düğününü yaptık. Çok güzel bir düğün oldu. Çiftimizi Allah mutlu mesut etsin bir yastıkta kocatsın. Düğünün hemen ertesi yani Salı günü Mersin'e döndük. 

Dün akşam kızımı Eskişehir'e uğurladım. Tekrar başa, başladığım noktaya geri döndüm...

Yazımın başında zamanın çok çabuk geçtiğinden dem vurmuştum. Şimdi düşünüyorum da! yaklaşık bir hafta gibi kısa bir zaman dilimine ne çok şey sığdırmışız...Yaşarken fark etmiyoruz lakin zaman geçerken bizden çok şeyi de beraberinde alıp götürüyor. 

Hayatı farkında yaşamalı, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği hissetmeli, hissettirmeli.

Umutların, hayallerin beklentilerin zamana kurban edilmemesi dileğiyle....

MURT/MERSİN BİTKİSİ HAKKINDA KISA BİLGİ

Murt/Hambelez) Mersingiller ailesindendir. 100 kadar türü vardır. Karadeniz, Ege ve özellikle Akdeniz kıyılarımızda kendiliğinden yetişir. Mayıs-haziran ayları arasında, beyaz renkli çiçekler açan, 1-3 m boylarında, yapraklarını dökmeyen, bir ağaççıktır. Yapı itibariyle gövde ve dallar şeklinde değil maki görünümündedir. Yapraklar kısa saplı ve karşılıklı, yeşil renkli, derimsi, oval şekillidir ve üzerinde salgı bezleri bulunur. Yaprakları hoş kokuludur. Yapraklarında ve çiçek dallarında reçine, tanen, sinaol, terpen, mirtol, pinen gibi maddeler vardır. Çiçekler beyaz, uzun saplı olup, tek olarak her bir yaprağın koltuğunda bulunur. Mersinde murt, Adana - Hatay taraflarında hambelez, diğer yörelerde mersin denilen meyveleri nohut büyüklüğünde, beyaz üzerine morumsu siyah lekelidir. Meyvenin ortalarında çok miktarda incirinkinden biraz irice olan hafif kekremsi çekirdekleri murt yeme zevkini azaltır. Murtda uçucu yağ, şeker, sitrik asit bulunur. Mersin bitkisinin dal, yaprak, çiçek ve meyveleri hoş kokuludur. Bitki, döktüğü tohumlarla kendiliğinden çoğalır ya da gövde çelikleriyle üretilir. 

Kullanıldığı yerler:
Murt dalları talvar (gölgelik) yapımında, Tak, Düğün salonu, sahne, kürsü süslemede, kesme çiçek tanziminde kullanılır. (Veya kullanılırdı) Murt; Mesane iltihaplarını giderir. Nezlede faydalıdır. Akciğer iltihaplarında kullanılır. Bel soğukluğunda faydalıdır. İshali keser. Mide ağrılarını giderir. Egzamada faydalıdır. Saçları boyamakta kullanılır. Bitkinin yaprakları, çiçekli dalları ve yapraklarından elde edilen uçucu yağ (Mersin esansı) kullanılır. Yaprak ve meyveler kabızlıkta, mikrop öldürücü, iştah açıcı, kan dindirici, antiseptik ve hâricen yara iyi edici olarak kullanılır. Taze yapraklarından, su buharı distilasyonu ile “Mersin Esansı” elde edilir. Bu esans renksiz, akıcı, özel kokulu ve yakıcı lezzetlidir. Takriben 100 kg yapraktan 300 gr esans elde edilir. Mirtenol, sineol ve terpenler ihtivâ ederler. Gıda ve parfümeri sanayisinde kullanılan önemli bir ham maddedir. Yöresel olarak şeker hastalığına karşı da (günde 10 damla) kullanılır. Mersin meyveleri uçucu yağ, tanen, sekerler ve organik asitler ihtivâ eder. Antiseptik özelliği de bulunan meyveler yemiş birkaç gün bozulmadan bekleyebilir. 

 
 
Toplam blog
: 149
: 4363
Kayıt tarihi
: 08.06.12
 
 

Anadolu Üniversitesi İktisat  mezunuyum. Emekli muhasebeciyim. Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji ve Ps..