Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '07

 
Kategori
Tarih
 

Zana'nın bölücülük ve terör bayrağı

Zana'nın bölücülük ve terör bayrağı
 

Tercüman gazetesi yazarı Behiç Kılıç’ın (behic.kilic@tercuman.com.tr) 06 Ağustos 2007 tarihli köşesinde aktardığı bir tartışma var ki, bütün yurtseverlerin, devrimcilerin, milliyetçilerin ve Kemalistlerin- ama gerçek’lerinin- kanının donduracak ağırlıkta. Diyalog Zana ve APO’nun temsilcisi Abdülcabbar Gezici ile Sedat Bucak arasında geçmektedir 1992 yılında. PKK terörünün gemi azıya aldığı koşullarda. Apo Meclis’e kadrolar sokmuştur (HEP milletvekilleri). Zana da onlardan biridir. Meclis koridorlarında ve kulislerinde, Apo kadrolarının odalarında Apo’dan talimatlar getiren teröristler cirit atmaktadır.

Kılıç’ı dinler misiniz?

(http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=87&yazitar=06.08.2007&yaziid=25533 )


“Yıl 1992.

O sırada, Şanlıurfa’nın önemli ailelerinden Bucak Aşireti’nin Lideri Sedat Bucak da DYP Milletvekili olarak TBMM’dedir... Bucak Aşireti’nin Hilvan ve Siverek ilçeleri mücavir alanında arazileri bulunmaktadır. Beri yanda ise PKK bölgeye yayılabilmek için, Bucak’lara ait araziyi, devlete saldırı üssü, geçiş yolu ve lojistik destek için kullanma çabasındadır... Sedat Bucak aşılamamaktadır…”


Önce PKK kadrosu işi tatlılıkla halletmek ister. Zana ve hempaları Zübeyir Aydar, Ali Yiğit Sedat Bucak’la davet ettikleri Meclis lokantasında görüşürler. Ve Bucak’a, Bucaklar’ın yönetimindeki Hilvan ve Siverek kırsalındaki PKK faaliyetlerine taş koymamalarını talep ettiler. Bu talebi “Başkan’ın talebi!” diye iletmişler. Ancak Bucak olumsuz davranışı nedeniyle Öcalan bir adamını göndererek işi bizzat halletmek istemiş. Bucak’ın verdiği randevu Dedeman’da gerçekleşirken polisin aldığı tertibatla iş emniyete de sirayet etmiştir. Dedeman’daki görüşmenin bant kayıtlarında aynen şunlar vardır:


“Sedat Bucak’ın üzerindeki teyp şu görüşmeyi kaydede...

Zana: Bir hemşerinle görüş, daha iyi olur.

Bucak: Benim hemşerim kim?

Zana: Genel Sekreterim Abdullah Öcalan, senin hemşerin. Telefon numarasını verelim Abdullah Öcalan’la görüş. PKK’nın Hilvan ve Siverek’e girip girmemesi konusunda daha rahat anlaşırsınız.

Bucak: Görüşmem. Sizi buraya kim gönderdi?

Gezici: Ben Kürdistan halkının isteği doğrultusunda geldim.

Bucak: Bu cevap yeterli değil.

Gezici: Sayın Genel Sekreter Abdullah Öcalan beni buraya gönderdi.

Bucak: Siverek ve Hilvan’a girmeyin.

Gezici: Biz Siverek ve Hilvan’da size zarar vermeyeceğiz. Askere, polise, kamu kurumlarına yönelik, yani devletle mücadelemiz var. Devlete eylem yapacağız.

Bucak: Hilvan ve Siverek’te sıkılacak bir tek kurşunu dahi Bucak Ailesi’ne sıkılmış sayarız. Müsaade edemeyiz.

Gezici: Senin bu teklifin çok anlamsız. Biz Kürdistan’da her karış toprağa girmek zorundayız, gireceğiz.

Bu sözler üzerine Bucak sinirlenir, Leyla Zana müdahale eder...

— Çok çabuk sinirleniyorsun. Bunu konuşarak çözeriz, anlaşalım. Eğer sen Abdullah Öcalan’la görüşürsen daha iyi olur. Ama ben aramam dersen, senin verdiğin telefon ve saate göre Abdullah Öcalan seni arar!

— Abdullah Öcalan’ın da aramasını istemiyorum.

Gezici: Konuşalım.

Bucak: Kiminle?

Gezici: Ben nasıl sizinle konuşuyorsam, arkadaşlar da gelip sizin oradakilerle konuşabilirler.

Bucak: Siverek’e girmeyin. Güneydoğu’yu alırsanız, biz de malımızı mülkümüzü her şeyimizi bırakır, bizimle gelen insanlarla kamyonlara biner gideriz.

Gezici: Bırakmayız sizi, kapıları kapar dışarıya kimseyi bırakmayız.

Bucak: Tamam o zaman bırakın Siverek’i. Girmeyin Siverek’e.

Gezici: Devleti oradan çıkarın biz de girmeyelim.

Bucak: Devleti nasıl çıkaralım? Yani, devlet gelse bize dese ki, hadi eşyalarınızı yükleyin buradan defolun gidin. Bir aile ne yapabilir? Devletin bize böyle bir şey yapacağını sanmıyorum.

Gezici: Yapıyor, bunu her zaman yapıyor.

Bucak: Ne zaman bize yaptı ki? Şimdi bunları genel sekreterinize aktarın. Girmeyin Siverek’e.

Gezici: Siverek olmayınca olmuyor.

Bucak: Bence olur. Ya girmeyin, ya da ne zaman alırsanız biz bırakır gideriz.”


Bu olay üzerine Zana’lar kodese girdi.

Ancak, AB kriterlerinin suyu yüzü hürmetine kodesten salıverildiler.

Bir ülke ve devlet düşünün ki, diye başlar Mustafa Kemal, kendi ülkesinde kendi vatandaşlarına yabancı müdahalesi nedeniyle yasalarını uygulayamaz hale düşmüştür; bu ülke ve devlete bağımsız denebilir mi? Aynen böyle demez mi, karakteri bağımsızlık ve özgürlük olan büyük Atatürk?

Zana şimdi gene Kılıç’tan öğreniyoruz ki, zengin bir müteahhit olmuş…

Barzani’den ihaleler alıyormuş…

İstanbul’da mali yatırımlar yapıyormuş…

Ve herkesin malumu olduğu veçhile, geçenlerde Ağrı konuşmasında gösterdi ki, “Apo-Barzani-Talabani şemsiyesi” altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine dinamit koymaya devam etmektedir; “Türkiye-Kürdistan Federasyonu” için serbestçe faaliyet yürütmektedir.

Zana’nın adaylığına YSK sıcak bakmadı, bakamadı; çok barizdi çünkü yasaklılık, bunu atlayamadılar ama onun yerine bu işi rahat gerçekleştirecek bir grup kurdular…

Perinçek boşuna bağırmıyormuş; “Apo, Meclis’te grup kurdu… Meclis’e 20 Apo’cu ve 30 kadar Barzanici girdi.” Diye… Yani şimdi Zanalar Meclis’te daha çok…

Bölücülüğün ve teröre yasallık yurdumuzu bölünmeye götürür.

 
Toplam blog
: 17
: 1215
Kayıt tarihi
: 04.04.07
 
 

Emekli bir tarih öğretmeniyim. Osmanlı tarihi konusunda çeşitli defalar seminerlere (hizmet içi kurs..