Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '08

 
Kategori
Felsefe
 

Zihniyetler analizi bize ne anlatıyor.

Zihniyetler analizi bize ne anlatıyor.
 

Zihniyetler analizi ile evrenin ve yaşamın anlamı sorgulanarak insanın dış gerçeklik karşısındaki konumu anlamlandırılıyor.

Dış gerçeklik anlaşılabilir bir dünya olarak varsayılır ve toplumsal zihniyetin üzerine oturduğu epistemolojik tercihler bu anlaşılabilirliği kanıtlar.

Toplumsal yapılar tarihsel/coğrafi oluşumlar; herhangi bir toplumsal sistem tek bir epistemolojik tercihe, tek bir zihniyete dayanmaz, söz konusu zihniyetlerin her bir toplumda kendine has farklı nüansları ve bileşimleri görülür.

Toplumsal sistemler tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkan ve kendilerini süreklilik içinde yeniden üretirken kesintisiz bir değişim içindedirler. İçerdikleri zihniyet bileşimleri de niceliksel ve niteliksel olarak farklılaşır.

Epistemolojik temelli zihniyetler yelpazesi bu açıdan analitik bir işlev görebilir. Toplumların ve kurumsal yapıların değişim ve kopuş süreçleri zihniyet kategorileri kullanılarak irdelenebilir ve tarihi anlama çabamıza hizmet edebilir.

Somut toplumsal sistemlerin birden fazla zihniyet pozisyonunun bileşimine dayanması, bu zihniyetler arasındaki benzerlik ve farklılıkların incelenmesini de anlamlı hale getirir.

Öncelikle her zihinsel pozisyonun meşruiyetini nereye dayandırdığına bakarsak:
yansımacı yaklaşımlar dışsal meşruiyet arayışını yansıtıyor,
karşılıklılığa dayanan yaklaşımlar içsel bir meşruiyet arayışı içinde.

Bilginin kaynağı, idealist yansımacılıkta ‘Tanrı’ya ‘üst zihin’e, materyalist yansımacılıkta ‘madde’ye dayandırılıyor.

Bilginin kaynağı, mutlak karşılıklılıkta duyu deneyimlerimize dayandırılıyor, göreceli karşılıklılıkta ise zihinsel kategorilerimiz aracılığı ile temellendirilmekte.

Ancak diğer yandan materyalist yansıma ve mutlak karşılıklılık nihai gerçekliğin ‘maddesel’ olduğunda birleşiyor. Mutlak karşılıklılık yaklaşımının maddeyi duyumlarımıza taşıması sonucu değiştirmez.

İdealist yansıma ve göreceli karşılıklılık ise gerçekliği zihne dayandırıyor. Ancak idealist yansıma insanı aşan bir zihinden(‘Tanrı’ya ‘üst zihin’) bahsederken, göreceli karşılıklılık bilginin insan zihninin sınırlılığına mahkum olduğunu kabul ederek nihai gerçekliği ‘bilinemez’ kabul ediyor.

Kant ‘vernunft’ adını verdiği, olguları kendi bağlantıları içinde, ‘içerden’ anlamaya yönelik sezgisel diğer bir anlama türünün varlığını önererek, rasyonel zihnin sınırlılığını aşan bir bilgi alanı olduğunu öne sürmektedir.

Dolayısıyla göreceli karşılıklılık bir anlamda bilginin sınırını rasyonel zihin için daraltırken, sezgisel anlamaya farklı bir alan açarak epistemolojinin sınırlarını genişletmektedir.

Meşruiyet arayışı açısından demokrat zihniyetin rölativist ve ataerkil zihniyetlerle yaklaştığı ortak dayanaklar vardır. Ancak demokratlık otoriterlikle, rölativizm ise ataerkillikle, hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. 19. 20. Yüzyıl özgürlük mücadeleleri, günümüzde belirginleşen batı/İslamiyet çatışması bu epistemolojik farklılaşmadan beslenmektedir.

Zihniyetler sosyo psikoloji alanında yapılan araştırmaların desteklediği gibi, kültürel sistemler üzerinde hem birey hem topluluk boyutunda belirleyicidir.

Dünyayı anlama ve açıklama kaygısı taşıyan bu dört zihniyet dışında günümüzde yaygınlaşmakta olan oportünist mantalite bir sistem kurmaktansa, o sistemi araçsal hale getirmek üzere taktiksel bir öğreti oluşturur. Doğruya ilişkin hiç bir normu olmadığı için, bireysel çıkarın tüm ahlaki kaygılara üstün geldiği meşruiyet anlayışına dayanır ve insan-toplum bağını felsefi anlamda kopartır.

Kaynak:
1- Bir Demokratın Gündemi, Etyen Mahçupyan.
2- Osmanlıdan Postmoderniteye, Etyen Mahçupyan.
3- Batıyı Anlamak, Etyen Mahçupyan.
4- Doğu Batı Dergisi 1, 3, 4, 5, 7 ve 13 üncü sayıları.
5- Düşün ve Toplum, İlkay Sunar.


 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..