Belki'nin arayış serüveni

İnsanın vaz geçilmez arayışı…AŞK…

Geçenlerde seyrettiğim bir filmde diyordu “-İnsan inemiyeceği tepeye çıkmamalı”

İnsan bedelini ödemeye hazır olmadığı bir aşkı neresinde, nasıl taşır ki…Her aşkın ödenmiş bedelleri vardır, bazılarının aşk diye bir şey yok gevişlemeleri bundandır. Çünkü aşkın acısını doya doya sindirememiştir tenine, bedenine ki bunları sindirememişken ruhuna nasıl sindirsin…Sinmiştir bu yüzden yürek, bedenin içinde korku içinde yaşar…Onu tutup çıkarmanın imkanlı yollarınıda tıkar kendi duygu duvarıyla…Hiç düşünmez aşk şiiri yazan şairin mürekkebi nasıl damıtılır sayfaya, acı çekmeyi bilen ve sayfaya bedel ödeyen bir elden düşmüştür gayri meşru şiiri dünyaya ve sahiplenip büyütecek birisi muhakkak bulunur…Sen o dünyadan çekip çıkardığın cümlelerle aşk atışı yaparsın seçilmişine…Seçilmişin zannettiğin suret bir gün uçuverirse gözlerindeki yansımadan, yerine koyabileceğin bir damla göz yaşı ararsın anıların edebiyatından…Tahir ile Zühre, Ferhat ile Şirin çalar akıl kapını o vakit, geç kalınmış bir misafiri davet etmek gibidir bu, aşkının sureti gitmeden gözünün önünden aşkın mutluluğuna acıyı katmazsın, için için ağlarken gülmeyi bilmediğindendir bu da…Oysa ben bir çingenenin klarnetinde duymuştum aşk acısını, birde gidenlerin son nefeslerinden bir senfoni kulaklarımda çınlayan…Her sevişmenin içine katamadığımız eksik kalan şeydi o…Sabahları uyanmadan yatağına gelen kahvenin tadını aşk gibi alamamaktı belki de…Bir neyzenin nefesinden aşkla çıkan melodi gibi saramamaktı belini sevdiğinin belki de…Çayın demini almamış hali gibi kelimelerini demlemeden sevdiğinin kulaklarına içirmendendir belki…

Kelimelerin gücünü bilmeden insanların gücünü sınamaktı belki de aşk…

Evet okuyucu belkileri çoğalt şimdi de!..

Aşkı bulmak için unuttuğun yere bakarsın belki…