Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Ziya Gökalp

Ziya Gökalp
 

Sayın Profesör Doktor Orhan TÜRKDOĞAN'ın, Rahmetli Ziya GÖKALP ile ilgili, Aralık 1978 baskısı, Ziya Gökalp Sosyolojisinde Bazı Kavramların Değerlendirilmesi adlı, 3. baskı, Türk Kültür Yayınlarından basılmış, Araştırma kitabını, alındığı zamanda, okusam da anlaşılır bulmamış, daha sonra birkaç kez daha okuduğumda ise sevdiğim bir kitap, yazarı da sevdiğim bir akademisyen olmuştur...

Yazımın ana konusu Ziya Gökalp olmakla beraber, kaynağım da Orhan Türkdoğan olacaktır.

Kitabın yazılış disiplinini takip ederek, alıntılar yaparak, içeriğe kendi dünya görüşümü katarak, sizlerle paylaşmak istedim.

Kitabın dışında farklı kaynaklardan (Kitap-internet) yararlandığım biyografi, ana fikir gibi başlıkları, ahengi bölmemek için belirtmedim.

Ziya Gökalp...

A. Comte/ Saint Simon/ Karl Marks/ Le Play/ Pareto/ Max Weber/ Emile Durkheim Sosyolojinin kurucusu (A. Comte/ Saint Simon), onların öncesinde/sonrasında faklılaşan düşünce yelpazesi, farklı çözümler, doktrinler...

Tarih içerisinde, siyasete-ekonomiye-felsefeye v.s. çok keskin etkileri olmuş kişiler, onların ürettiği fikirlerin toplumlara kattıkları, kaybettirdikleri...

Uçsuz bucaksız bir okyanusu tarifin imkansızlığı gibi bir durum!

Bu isimlere ilave olması gereken, çok sayıda diğer isimler, fikirleri...

Türkdoğan'a göre; "Gökalp, yaklaşım olarak Emile Durkheim etkisinde kalmış gözükse de, temel farklılıkları, yaklaşımlarında belirgin olarak göze çarpar" diyor...

Gökalp;

"Her toplumsal olayın nedeni, yine toplumda aranmalı"

Toplumsal evrim teorisi

Kültür (Hars) Uygarlık (Medeniyet)

(Social evolution-tekamül)

Etnografların yoğunlaştığı akım, Kızılderililer, Afrika ve Avustralya yerlileri...

Morgan (1818-1881) Evrim teorisi

1-Vahşet 2-Barbarizm 3-Uygarlık çağı

Gökalp;

Mekanik dayanışma!

"Bir toplum, ahlaki dayanışma yolu ile sağlanan insanlar grubudur"

Dayanışma iki çeşittir; birincisi, inançlar ve duygular benzerliğini kapsayan dayanışma biçimi , ikincisi de, toplumsal iş bölümünün ürünü olan organik dayanışma/ustalık-uzmanlık ve yeteneklerdeki benzerliğin sonucudur.

Milletler organik toplumlardır.

Organik toplumlarda fert, topluma hem dolaylı, hem de dolaysız olarak bağlıdır.

Organik bir toplumda, mekanik bir dayanışma olabilir.

Organik veya Tönnies'in deyimi ile gemeinschaft (Cemiyet-toplum) / (Cemaat)

İntihar, alkolizm, fuhuş, cinayet, ilaç-uyuşturucu müptelalığı, fahişelik v.s. devyant davranışlar mekanik toplumlarda azdır.

19.yy Mekanik dayanışmadan, organik dayanışmaya doğru seyir izler...

"Bir kavmin(Ayni etnik kökten gelen (Cemaat)) tetkikinde takip olunacak usul"

Klan; Farklılaşmamış cemaatlerin incelenmesi...

Feodal biçimde, ana nitelik din ve akrabalık bağlarının esas olması...

Korporatif toplumlarda, milli netlik vardır...

Durkheim ve Gökalp'e göre, toplumların yoğunluk ve hacminde ortaya çıkan değişmelerin kaçınılmaz sonucu, uygarlıktır.

Gökalp; kültür yaratıcısı olan toplumdur, derken...

Durkheim; uygarlığın kaynağı ve koruyucusu toplumdur, der.

Tönnies, kültür; üyelerinin dayanan ve heyecansal nitelikleri yansıtan cemaat veya organik toplumun ürünüdür. Ancak, yarattığı yapay toplum ise uygarlıktır.

Tönnies'e göre kültür; gelenek, din ve sanatı; uygarlık ise hukuk ve bilimi yansıtır. Toplumlar cemaatların gelişmesinden doğmuşlarsa, kültür de uygarlığı yaratmıştır.

Buraya kadar, Gökalp'in bakışının, ana hatlarını yakalamak mümkün.

19.yy dan itibaren Fransızlar uygarlığı, Almanlar da Kültürü kullanmaya başladılar...

Uygarlık, Fransa ve İngiltere de kültürden daha eski bir kelimedir...

Gökalp'te bir yandan kültür-uygarlık zıtlaşması Tönnies'i hatırlatırken, diğer taraftan Durkheim'in çerçevelenmiş ve çerçeveden sıyrılmış kavram çiftinin etkisini düşünmek olasıdır.

Çerçevelenmiş kuruluşlar cemaata, çerçeveden sıyrılmış olanlar da cemiyete benzer bir hayat akışı içerisindedirler.

Gökalp'te, Kroeber (Antropolog) gibi, ulusların karşılaştırılmalı tarihlerinde, uygarlık kaynağını birinci derecede kültürde buluyor.

Her toplum kültürle var olur, geliştikçe uygarlık doğar!

Gelişen kültürle doğan uygarlık, etkileşen toplumlarda yükselen uygarlığa sebep olur. Uygarlık, kültürler, gelişim, etkileşim, birleşim sonucu oluşur.

Kültür ve uygarlık tartışması ile millet ve milliyetçilik üzerindeki görüşleri, Gökalp'in sosyal felsefesinin temel ilkelerini teşkil eder.

Modern Antropolojiye göre; Kültür uygarlığı kapsar. Bu bakımdan uygar ve uygar olmayan (halklar) arasında bir ayırım yapılamayacağı gibi niteliksel açıdan kültürden farklı bir uygarlık da düşünülemez.

Gökalp’le uyuşan bir yaklaşım.

Gökalp’te vicdan; cemiyetteki hür irade de, akıldır.

Vicdan kültürü, akıl da uygarlığı temsil eder.

Bir toplum, kültür alanında geliştikçe, uygarlık seviyesi de yükselir. Sürenin hızlanması, kültürü yıpratır.

“Kültür ile uygarlık arasındaki bir ilişkide şudur; her kavmin (cemaat) yalnız kültürü vardır. Bir kavim, kültürce yükseldikçe siyasetçe de yükselerek kuvvetli bir devlet vücuda getirir. Diğer taraftan da kültürün yükselmesinden uygarlık da doğmaya başlar.

Uygarlık, ilkin ulusal kültürden doğduğu halde bilâhare komşu ülkelerin uygarlığından da bir çok kurumlar alır. Fakat bir toplumun uygarlığında (medeniyetinde) fazla bir gelişimin hızla ortaya çıkışı zararlıdır.”

Ribot diyor ki; “Zihin fazla bir gelişmeye mazhar olunca seciyeyi (Karakteri) bozar. Ferd (Kişi) de zihin ne ise toplumda da uygarlık odur. Bununla beraber, zihnin fazla gelişmesi ferdi seciyeyi bozduğu gibi, toplumda da kültürü bozar. Milli kültürü bozmuş olan milletlere dejenere milletler namı (san/unvan) verilir.”

Gökalp yaklaşımı! (Kötümser-Pesimist)

1-Kültürü kuvvetli fakat uygarlığı zayıf

2-Kültürü bozulmuş, fakat uygarlığı yüksek.

İki tip millet vardır.

Bu bakışı galip-mağlup olarak değerlendirdiğimizde...

Kültürü kuvvetli fakat uygarlığı zayıf, kültürü bozulmuş fakat uygarlığı yüksek olanı mağlup eder.

Örnekleme...

Eski Mısırlılar, uygarlıkta yükselince kültürleri bozuldu. Yeni oluşan Fars devleti uygarlıkta yeni ve geriyken kuvvetli bir kültüre sahipti. Mısırlıları mağlup ettiler.

2-3 yy sonra, İran’da uygarlık yükseldi, kültür zayıflamaya başladı. Yunanlılara, kültürü henüz bozulmamış yunanlılara, mağlup oldular.

Osmanlı İmparatorluğu..?

Gökalp; Kültür, bağımsızlığını sürdürmesi için, uygarlığı temsil etmekle yükümlüdür. Eğer, bir kültür, çevresindeki uygarlığı temsile çalışmazsa, çevredeki uygarlık o kültürü bozar, yok eder.

Gökalp’in kültürel sikloit (devirsel) teorisi!

1-İlkin, uygarlık kaynağını kültürde buluyor. Yani toplumlarda kültür başlamadan uygarlık doğmaktadır.

2-Uygarlık yükselince kültürde bozuluyor. Bozuk kültürlü milletler de uygarsız toplumlara yenilmektedirler.

Bu yaklaşım dengeyi yakalamak içindi...

Milletleri güçlendirmek için kültür ve uygarlık zıtlaşmasını “tevzin” (dengeleştirme) haline getirmek gerekir. Barbarlık, uygarlığa (yenmek, utku, zafer, galibiyet) galebe çalmaktadır. Tersine kültür, uygarlığa üstün gelemiyor. Çünkü, uygarsız bir kültüre sahip olan millet sağlamdır. Fakat buna karşılık, kültürsüz uygarlığa sahip bulunan bir millet de, hastadır.

Kültür-uygarlık arasındaki denge, milletin geleceğinin göstergesidir, demek yanlış olmaz herhalde..?

Eğitimin amacı nedir? Milli birey/Kişi yetiştirmektir.

Milli birey/kişiden amaçlanan nedir? Millet oluşturmaktır.

Birey/kişinin kaynağı ne olmalıdır? Kültür!

Birey/kişide milli şuur gelişmesinin faydası nedir? Şahsiyet/kişilik oluşumunda maksimum verim.

Gökalp; Uygarlık, bilim ve fenne dayanır. Bunlar sız millet yüksek hayat yaşayamaz.

Seçkinlerin dolaşım teorisi..?

Uygarlık ortada satın alınabilendir, kolayca alınabilen bir maldır. Bir toplumda Kültür yoksa, dışarıdan alamaz, ısmarlayamazsınız.

Gökalp; Kültür bir toplumda bozulsa bile ancak “aydın” sınıfta bozulur, çünkü bunlar uygarlıkla temas halindedir. Aydın sınıfın bu duruma karşılık, halk, sağlam kalır. Bir toplumda “aydın” Milli kültürden uzaklaşmışsa, tekrar halka dönmek ile bu değerleri elde edebilir. Halk “Kültür”, aydın “Uygarlık” (Güzide, seçkin, elit) sahibidir. Aydın; yüksek öğrenim, bilim ve eğitim görmüş olmakla halktan ayrılırlar. Çünkü; yetiştikleri okul Milli değildir.

Sonuç; aydın halka yabancılaşır, sorunlarından habersizdir.

Çözüm; Kültür-Uygarlık dengeleştirmesi..!

Aydın Millileştirilmesi...

Aydın, uygarlığın taşıyıcısıdır. Kozmopolittir.

Halk, Kültüre, Milli değerlere sahiptir.

Yani, Aydın, Halka gitmelidir.

İki sebepten!

1-Halktan, Kültürel bir eğitim almak için halka gitmek.

2-Halka, Uygarlık götürmek için halka gitmek.

Olmadığında ki hali..!

Pareto, elitlerin dolaşımı (sirkülasyonu)

1-Her toplumda idareyi elinde bulunduran elitler grubu vardır.

2-Çoğunluğu kapsayan aşağı sınıflar vardır.

Kısa/uzun vadede çöker.

Bu bir boşluk doğurur.

Yüksek güce sahip aşağı sınıf içinden en mahir olan/olanları öne sürer.

Boşluk doldurulur.

Gökalp; Kültür-Uygarlık dengesi için, aydın-halk dialoğu vardır. Seçkinler/aydınlar halka gittiğinde kültür alır, uygarlık aktarabilirse, öncelikle, kendilerindeki deformasyon ortadan kalkar.

Bu gerekli midir?

Gerekmediğine inananlardan sebep doldurulan boşluk, dolduruluş şekli, içeriği, sonuçları itibariyle memnuniyet verici ise, böyle bir düşünce sahibi iseniz, gereğini tartışmak, gereksiz olacaktır...

Gökalp; Milleti bir insan kabul edersek, dimağını, zekasını, ideolojisini de seçkinlere benzetebiliriz. Hükümet/hükümetler dimağ değildir. Hükümet, seçkinlerin attığı fikirleri kabul eder, uygular. Hükümet/hükümetlerin aslı seçkinlerdir. Demokrasi, avam ve cahillerin egemenliği değil, seçkinlerin egemenliğidir.

Aslında sorgulanması gereken, Demokrasi gereklimidir, olmalıydı, sanırım...

Gökalp; Elit Millileşmeden, Demokrasiden milli sonuç almak hayalciliktir, gerçekçilik değil.

Gerekli midir, diye mi sorgulamıştım...

Gökalp, Süs Milliyetçiliği değil, gerçek milliyetçilik, derken, bunu kast etmiş olmasın..? Ama elit ne diyor?

Karl Marks, Engels...

Taklit, uyduruk uyku pozisyonu!

Pardon, uzaydan gelenleri atlamamak lazım..!

Elit, uygarlığı tarifte ne diyor?

Batı...

Yani, karasal, yönsel, coğrafi, materyal...

Kültür, farklı karasal, tarihsel değerler, öz, özün tarihi, özün kültürü, özün kültürüne yakın olanlar..?

Eee, onun için halka gitmek gerek.?!?

E, giiiit!

Ben/biz bir “batı”’ya danışalım, bakarız...

Fesüpanallah...

Gökalp; Türk toplumu iki defa uygarlık çemberini değiştirmiştir. İslâmiyet’in kabulü öncesi Uzak Doğu Uygarlığı çemberine mensuptu. Müslüman olduktan sonra, Doğu Uygarlığı çemberine girdi. Girmeye çalıştığı nihai çember batı, lâik bir uygarlık çemberine girmeye çalışıyor. Böyle bir alın yazısından Osmanlı Devleti de kurtulamazdı. İmparatorluk, diğer İmparatorluklar gibi, geçici bir topluluktan (camia) ibaretti.

Oysa ki; ebedi yaşantıya sahip olan gruplar arası camialar değil, toplumlardır. Toplumların ayırt edici özellikleri de milletlerden ibaret oluşlarındandır. Avrupa’da, ezilen milletler, milli benliklerini kazanmak için kültürel bağımsızlıkları ve siyasi egemenlikleri için mücadeleye giriştiler. Böylece milli devletler doğdu. Bunun sonucu olarak da Batı Uygarlığı yükselerek, Doğu Uygarlığının yerini aldı. (Gökalp’e göre, Doğu Uygarlığı, İslâm Uygarlığı değildir, kaynağı itibariyle Doğu Roma İmparatorluğunun mirasçısıdır.)

Kaçınılmazın tarifi...

Bennet Japonlar için ne demiş?

“Modern bir toplum için elzem olan sosyal davranış ve biçimlerinin çoğunu içine alan iyi gelişmiş bir milli feodal sistem”

Gökalp; Bugün bizim için uygarlaşma demek, Avrupalılar gibi zırhlılar, otomobiller, tayyareler yapıp kullanabilmek demektir. Modernleşme (Çağdaşlaşma veya asrileşme) şekilce ve maişetçe batıya benzemek değildir. Japonlar, Avrupai bir millet sayıldıkları halde, biz hala Asyai bir millet addolunmaktayız. Bunun sebebi de Avrupa Medeniyetine tam bir surette giremeyişimizden başka ne olabilir. (Kast ettiği Avrupa Birliği değil) Japonlar, dinlerini ve milliyetlerini muhafaza etmek şartıyla batı medeniyetine (kast ettiği) girdiler. Bu sayede, her hususta Avrupalılara (hedefi) yetiştiler.

Rasyonel toplum..?

Berlan “Bir toplumun ilim ve tekniği anlamaktaki büyük bir sürat ve intikal yeteneğidir” der...

Çin, Rasyonel Topluma örnek olabilir mi?

Çin, Batıda mı?

Çin, bizim yakın-uzak doğumuz, Avrupa’nın uzak-uzak doğusu, Japonya’nın yakın batısı, Amerika’nın uzak batısı/uzak-uzak doğusu...

Çin, rasyonelliğe nasıl adım atmış olabilir ki?

1952! “Bilim Akademisi-Merkezi Kütüphane”

3000/üstü Rusça Metin-Müracaat kitabı çevirisi.

Yüksek öğrenim; 85 enstitü-2.700 öğretim görevlisi, Teknolojik alanda 1.200, bilimde 600, beşeri ve sosyal bilim 380 eser çevirisi, kültür seferberliği.

1953! 281 eser çevrildi. % 62 teknik alan!

1957! 12.400 Rus çevirmen bu görevde çalıştı.

1967! 10.500 en yüksek seviyede bilim adamı ile 2 milyon teknik uzman yetiştirme için yola çıkıldı.

Çin 2007’yi bilmeyeniniz var mı?

Çin, Avrupa Birliğinin üyesi mi?

Komünist/Sosyalist mi olalım?

Gökalp; Ekonomik sistemin temeli Solidarizm, yani paylaşımcılıktır. Yalnız, toplumsal dayanışma hizmeti olmayan ferdi mülkiyetler varsa bunlar meşru sayılmazlar. Ferdi mülkiyet gibi, toplumsal mülkiyette olmalıdır. Toplumun bir fedakarlığı veya zahmeti sonucunda husule gelen ve fertlerin hiçbir emeğinden hasıl olmayan fazla kazançlar, topluma aittir. Fertlerin bu kazançları kendilerine hasretmesi meşru değildir. Fazla kazançların toplum namına birikmesiyle ortaya çıkacak büyük meblağlar, toplum hesabına açılacak fabrikaların, kurulacak büyük çiftliklerin sermayesi olur. Bu umumi teşebbüslerden ortaya çıkacak kazançlarla fakirler, öksüzler, dullar, hastalar, kötürümler, körler ve sağırlar için özel bakım evleri açılır, umumi bahçeler, müzeler, tiyatrolar, kütüphaneler kurulur, işçiler köylüler için sağlık evleri inşa edilir.

Birisi Sosyal Demokrasi mi dedi? Evet!

Gökalp, 1923 yılında Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçimleri sırasında Doğru Yol adlı bir dergi çıkarmış, Türkçülük ilkelerinin, Gazi Mustafa Kemal’in siyasi fikirlerine uyduğunu açıklamış, Halk Partisinin programının açıklamasını yapmıştır.

Kızıl Çin Komünist idiyse, uzaya fırlattıkları ilk uydu niçin “Doğu kızıldır” marşını çalıyordu? Yoksa Milliyetçi Komünist midir Çin?

Rasyonel bir toplumda, Milliyetçi Komünist bir akımı, Sosyal Demokrasi mi yeşertmiştir?

Son İmparatorlarına mı sorsak, ne yapsak?

Biliyorum, dünyayı tersine çeviren 50 gerçekte, yansıma Sosyal Demokrasinin çok uzağında.

Solidarizm olabilir mi?

I-ııııh...

Mutlak doğruyu bulmak, insan hayatında, sosyal düzende, belirleyici ekonomik etkenlerde hiçbir zaman kolay olmamıştır, belki de bulunamamıştır demek daha doğru(?) olur!

Değil mi bir anasın sen, değil mi Almansın,

O halde fikir ile vicdana sahip insansın;

Bilir misin ki senin şarka meyleden nazarın

Birinci defa doğan fecridir zavallıların.

Mehmet Akif Ersoy bu şiiri kaleme alırken, Alman Emperyalizmini mi destekliyordu?

Hayır!

O günün, güncel siyasi ve ekonomik gerçekleri üzerinden mazlum halklara destek olduğuna inandığı yere(?) sesleniyordu..!

“Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”

“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar

Benim iman dolu göğsüm gibi ser haddim var”

O günün güncel siyasi-ekonomik-milli-kültürel-sosyal gerçekleri üzerinden ülkesi, halkı, milleti için, öncesinde de, bu güncelde de, samimiyetinden hiç bir şey kaybetmeden, inandığı doğruyu savunuyor, sesleniyordu, yer doğruydu..!

“Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celal. Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal”

Alman ırkı için dile gelmiş mısralar değil, Türk ırkı için dile gelmiş mısralardır.

Mehmet Akif Ersoy, ırkçı, kafa tasçı mıdır?

Hayır!

Namık Kemal!

Vatan öyle bir galibin kılıncı, veya bir katibin kalemiyle çizilen mevhum hatlardan ibaret değil, milliyet, menfaat, kardeşlik, tasarruf, egemenlik, ecdada hürmet, aileye muhabbet, gençlik hatırası gibi bir çok yüksek duyguların toplamında meydana gelmiş bir kutsal fikirdir.

22 Mart 1873

Namık Kemal, bakış açısı bugün için, bu günkülerden güncel!

Gökalp, yıl 1920’ler, bakış açısı bugün için, bu günkülerden güncel!

Mehmet Akif Ersoy, bakış açısı bugün için, bu günkülerden güncel!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, söylenebileceklerin bittiği yer...

Niçin Gökalp?

Ziya Gökalp (1876-1924)

Mesleği: Yazar, Türkolog, Siyasetçi

Ziya Gökalp, (1876-1924) özellikle milliyetçilik ve Türkçülük üzerine kaleme aldığı eserleri ile ünlenmiştir.

23 Mart 1876’da “Diyarbakır’da” doğdu. 25 Ekim 1924’te İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Bugün, “Diyarbakır” bu bakışın ve yaklaşımın neresindedir?

Uzak-Uzak-Uzak batısında..!

Sizlere, el imkan, göz izin, gönül destek, dimağ ölçüsünde, olabildiğince dengeli(?) bir yaklaşımla aktarmaya çalıştığım metni, müsaade ederseniz bir genel bakış/benzetme ile tamamlamak istiyorum...

Bunu benden yapmamı isteyen içimdeki çocuk!

Büyümeyen, hiç susmayan, hep sorgulayan, olmasından mutlu olduğum, içimdeki çocuk...

Diyor ki; çocuk parkındayım... Koşuyorum, kaydıraktan kaymak için tırmanıyorum, anlıyorum ki yer çekimine tabiiyim, olsun, tırmanmaktan vaz geçmiyorum, hedef keyifli bir sonla ödüllendirilecek, dik açının tepesindeyim, oturuyorum, hafif bir itme, etkime tepki alıyorum, yerçekimi yardımcı oluyor, aşağı hareket ediyorum, basınçla tanışıyorum, kontrol kaybı yaşıyorum, düşüyorum, tedbir alınmış, kum var, asgari hasarla kurtarıyorum, gülüyorum, başardım, oynadım, öğrendim, keyif aldım, yaşadığımı hissettim, mutluyum, çocuğum, hakkım olanda bu değil mi?

Devam ediyor!

Hııım! Şu güç parkurunun tadına bakmalıyım, tırmanmalı, yürümeli, bardan sarkmalı, kendi ağarlığımı taşımalı, refleks geliştirmeli, ilerlemeliyim, karşıya varıp, döner kuleden, spiral iniş yapmalı, kuma düşmeli, keyif almalıyım, hadi...

O, ne diyor? Oturuyor...

Hııım! Ayaklarım yerden kesildi, ileri ve geri hareket edebiliyorum, iten olursa güç başkasından destekli, kendimde güç vererek başarabiliyorum, nereye bağlı, merkeze, merkezde ne var, makara, onun sayesinde ileri geri hareket ediyorum, aslında sabitim, ama değişken sabitlik yaşıyorum, olsun, keyif alıyorum, öğreniyorum, dengenin önemini öğreniyorum...

İçinizdeki çocuğa kulak verin, çocuklara, ister sizin çocuğunuz, ister yeğeniniz, ister torununuz, komşunuzun çocuğu, tanımadığınız bilmediğiniz insanların çocukları, dünyada yaşayan tüm çocuklar, onlara da kulak verin, yetişkinlerin dünyası, çocukların dünyasını duymadığı, uygarlık, duyarsızlık olduğu sürece, umarsız kültürler, yitirilen değerleri, anma günleri yapmaktan öte bir ilerleme kaydedemeyecekler gibi görünüyor...

En iyisi bir çocuk parkına gidin, içinizdeki çocuğu da alıp gidin, giderken orada size yardımcı olacak, rehberlik edecek bir çocuğu da eksik etmeyin..!

Niçin? “Tahterevalli” için tabi ki..!

Dengeleştirmeyi sağlamak için, Uygarlık ile Kültür arasındaki çatışmayı, uzlaşmaya dönüştürmek için, farklılıklar arasındaki gelişmeyi yeniden yapılandırabilmek için, Halk ile Aydını, Kültür ile Uygarlık alışverişinde bulunmaları için, sizin için, bizim için, hepimiz için...

Biraz önce değişken sabitlik demiştim ya, şimdi de sabit değişkenlik diyorum, tahterevalli diyorum, değerlerden, kültürden, özden vazgeçmeden uygarlığı kültüre, kültürü uygarlığa dengeleyelim diyorum, merkezi bilinen sabit, üstündeki paralel değişkende dengeyi yakalayalım diyorum...

Avrupa Birliği, kendi içinde sabiti belirli, değişkenliği içine kattığı ülkelerle, aldıkları ve verdikleri ile ortada iken, Türkiye’nin de sabiti belirli, değişkenliği içine kattığı kültürlerle, aldıkları ve verdikleri ile ortada iken, kapsayan değil, kapsanan olduğumuzda, ağırlığımızın, dengedeki öneminin, kültürümüz ve uygarlığımız kadar olacağını, bu günkü şartlarda çok hafif kalacağını anlamak için, diyorum ki; çocuk parkına gidin...

Saygılarımla

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..