- Kategori
- Çocuk Oyunları
''Değer'' değmez, ''değmez'' değer

“Boyranaltı” değer…
“İnebolu” değer…
“Kastamonu” değer…
“Ankara” değmez…
“İstanbul” değer…
Bu akşam yürürken birden aklıma geldi ve 12 yaşındaki yeğenime “değer-değmez” oyununu bilip bilmediğini sordum, duymamıştı. Biz 4 büyük, her gördüğümüz, her aklımıza gelen sözcüğü “değer”, “değmez” diye sınıflandırıp söylüyorduk. Sık sık
“Değer “ değmez, “değmez” değer
diyorduk, zaten en çarpıcı yeri de buydu…
“Ben” değerim, “sen” değmezsin…
“Kitap” değer, “defter” değmez…
“Burun” değer, “dudak” değmez…
“Değer-değmez” çocukluk yıllarımızın en güzel oyunlarından biriydi. Henüz duymamış birini bulduğumuzda bilenler hep beraber üzerine giderdik. Kimisi hemen bulur, kimisinin bulması uzun zaman alırdı ya da hiç bulamazdı. Kimisi aklına takardı, kimisi çabuk bıkardı.
Bu akşam Boyranaltı'nda çay bahçesinden eve doğru yürürken aklıma gelince oyuna başladık. Öncelikle “m” harfine takıldı ve yürüyüşümüz henüz bitmeden neyin değdiğini neyin değmediğini buldu.
Eski oyunların yeni kuşaklara aktarılması eskiye göre daha zorlaştı. Şimdinin alışkanlıkları ve yeni teknolojiler çocuklarla büyüklerin iletişimini çok azalttığı için böyle oyunlar oynanmıyor.
Bu akşam yeğenim Sıla ile oynayarak eski bir oyunu yeni kuşağa aktardık. Eğer Sıla da arkadaşlarıyla paylaşırsa sürüp gidecek.
“Değer “ değmez, “değmez” değer…
“Ben” değerim, “sen” değmezsin…
Not: İlk kez duyanlar varsa onlara oyunu açıklayayım: Sözcüğü söylerken dudağın değmesidir oyunu tanımlayan…
İnebolu, 29 Temmuz 2009