Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '08

 
Kategori
Çocuk Sağlığı
 

“ Yedi kocalı Hürmüz'ün asil çocukları ”

“ Yedi kocalı Hürmüz'ün asil çocukları ”
 

Dikkatttttt!....


Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşının altındaki her insan çocuk sayılır" ve çocuk istismarı suçtur.

Çocuk İstismarları kendi aralarında sınıflandırılırken beş bölüme ayrılmış.:

Fiziksel istismar, Cinsel istismar, Ekonomik istismar, duygusal ve çocuk hakları istismarı…

Ve küçük yaşta karşılaşacakları istismarlar, yaşamları boyunca karşılaşacakları bütün istismarların başlangıcını teşkil etmektedir…

Bu yazımda kısa da olsa sadece “Cinsel istismarın bir dalı olan “pedofili” den bahsedeceğim…

Araştırdığım kadarıyla “pedofili” bir hastalıktır, açılımı ise bu hastaların tabiriyle,

“saflığa, temizliğe, duruluğa duyulan sevgi” yani hedefleri çocuklar olan sınırsız saplantılar çamuru… Bu kişiler hastalık kılıfı altına gizlenerek her türlü suçu işleyip, kanıt yetersizliğinden ceza dahi almayarak sinsi simsarlar gibi ortalıkta dolaşıyorlar.

Cinsel taciz için pusuya yatmış bu yaratıklar çocuklarımızı evlerde, sokaklarda, internetlerde, okullarda, hastanelerde, hapishanelerde, yurtlarda vs. köşelerde kıstırıp çoğu iğrenç emellerine ulaşıyorlar… Kandan kana bulaşan bir zehir gibi önlemi alınmadığı takdirde, gerekli psikolojik tedavileri yapılmadığında, sözlü ya da bedensel tacizlere uğrayan çocuklarda ileride oluşabilecek sorunlar korkunç bir lâbirentin iç yüzü…

Kendilerini kirli hissedip, hiç bir işe yaramayan, öz güveni çökmüş, içine kapanık, insanlara güven duygularını yitirmiş, intikam ve kin duyguları gelişmiş, intiharı düşünen hatta ileride diğer istismarcıların aralarında yer almışlardır... Yazılacak olduğu zaman satırlara sığmayacak kadar çok kapsamlı bir konu anlayacağınız... İşte bu hafta bu konuyu yazmamdaki temel gerekçelerden sadece bir tanesi…

Nasıl bir can yakmadır bu…

13 Ocak sanırım saat 9:45 Sibirya soğuklarının misafir geldiği Sivas, şehrin göbeğinde yüzlerce evin, birbirini izlediği dar arada bir sokak. Hafta sonu ve soğuğun verdiği ürpertiye nispeten evlerdeki sıcaklığın rehavetiyle, dershaneli çocuklarımız hariç çoğu insanlarımız yuvalarında ve hatta derin uykuda… Benim gibi.

Dışarıda bir feryat ki sormayın, bir çığlık anne kalbimi ve ciğerlerimi yerinden söken…

Uykumdan nasıl sıçrayıp nasıl terasa koştuğumu hatırlamıyorum o an dedim ki

“Herhalde ya ölüm var ya da trafik kazası…”

Küçük bir kız çocuğu sanırım 11-12 yaşlarında başı örtülü okul çantasını sırtına takmış büyük ihtimalle dershaneye gidiyor veya geliyor… İki metre kadar uzağında yaşı 29-30 civarında siyah montlu siyah bereli siyah pantolonlu ellerini ceplerine sokmuş bir adam özür dilerim adam diyerek adamlığa hakaret ediyorum ucube bir yaratık o an için gördüğüm… Küçük kız adama dönmüş çıldırmışçasına bağıra bağıra bir şeyler söyleyerek ağlıyor inanın abartmıyorum sanki dersiniz çocuğun etinden et kesmişsiniz…

Ben ömrümde böylesine bir acı ses daha duymadım ve asla unutmayacağım.

Uyku sersemliğiyle önce algılayamadım sadece anne yüreğimden gelen koruma içgüdüsüyle

“Orda neler oluyor “diye bağırdım. Kız çocuğu elleriyle kendi yüzünü tırmalıyor, yumruklarıyla kendi kafasına vuruyordu korkunç bir şoktaydı adeta…

Söz konusu çocuk olunca anneler bir anda canavar dönüşüp tırnaklarını çıkarttığı gibi hangi kelimeleri sarf ettiğini nereye saldıracağını bilmez…

“Çekil çocuğun yanından, polis yok mu” diye küfürle karışık bağırmaya başladım,

O arada karşı apartmandan bir bayan da açtı penceresini

“Kimse yok mu sapık var” diye “Çocuğum korkma” diye çırpınıyorduk…

Beşinci katı inmem mümkün değildi o an içerdeki çocuğuma

“kapının otomatiğine bas “ diyordum…

Ben “Bırak çocuğu şerefsiz” derken Pazar sabahına düşen kara hayalet kaçmaya başladı, hızla arka sokaklardan birine döndü… Çocuksa sokağın ortasında kendi ekseninde ağlaya ağlaya dönmeye devam ediyordu… İki kadın birden “Buraya gel kızım “diye bağırıyorduk.

Karşı apartman daha yakındı önce bana baktı sonra diğer eve yöneldi şokun etkisiyle kapıyı bulamadı ve kadının tarifiyle aldılar çocuğu içeri… Ta köşedeki daireden içeride olduğu halde ağlamalarını duyuyordum…

Çok kötü olmuştum sinirlerim adeta çökmüştü... Ortada acizliğiyle taciz edilmiş masum bir kız çocuğu vardı ve ben bir anneydim… Üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen yazıya dökerken dahi kanım donuyor böylesi kansızlıkları düşündükçe…

Çok af buyurun ben böylelerine ruh sağlığı yerinde olmayan yedi kocalı Hürmüz’ün asil çocukları demek istiyorum...

Öfkem tacizciye olduğu kadar, karşı apartmanlarda çoğu erkeklerin tülleri açarak, pencerelerini dahi açma gereği duymadan dışarı çıkmaya üşenmiş demeyeceğim korkmuş babalaraydı… Elleri cebinde kaçan sapığın arkasından bakan kapıcıya diyebilecek hiç söz bulamıyorum zaten… Yakalanabilecek tacizciye müdahale etme gereği duymadıkları gibi sesleriyle korkutmayı dahi denemediler açıkçası hassasiyetleri beni çok duygulandırmıştı ağlayabildim sadece kadın başıma…

İki annenin, bir çocuğun çırpınışı tınmayanlara kısaca diyebilirim ki “Adamlık ölmüş”

“Heyyy kadınlar, çocuklarınıza ve başınızın çaresine bir şekilde bakın”...

Emniyet Genel Müdürlüğü, halka verdiği birçok seminerde çocuk istismarı ve önlemleri hakkında önerilerde bulunmuşlar, dikkate almanızı önemle rica ediyorum…

"Çocuğa önce iyi ve kötü, milli ve ahlaki değerlere göre telkin edilmeli, öğretilmeli. İyi fiilde bulunma aleni olarak takdir edilmeli, kötü fiil, başkalarından misal verilerek kötülenmeli. Çocuk hataları sebebiyle devamlı azarlanmamalıdır “denmiştir... Ve devam ederek; “Aileler; tanımadıkları şahıslardan para veya hediye almamaları, yabancı şahıslarla herhangi bir yere gitmemeleri, yardım talebinde bulunan yabancılara yardım etmemeleri ve kesinlikle arabalarına binmemeleri konusunda çocuklarını uyarmalı. Çocuklar, evde yalnız kaldıklarında, tanımadıkları kimseye kapı açmamaları, telefonda yabancı kimselere bilgi vermemeleri, ıssız parklar, yollar ve yerlerden uzak durmaları, toplu olarak oynayan çocuklardan ayrılmamaları ve tek başına oynamamaları, kendilerinden küçük çocuklara da dikkat etmeleri konusunda uyarılmalı” uyarısında bulunmuşlardır…

“Çocuklara da; takip edildiklerini hissettiklerinde büyüklerinden yardım istemeleri ve bu durumlarda ıssız yerlere değil kalabalığa doğru gitmeleri isteniyor.
Çocukların tehlikede olduklarını hissettikleri anda bağırmaları, kaçmaları ve kendilerini savunmaları gerektiği, kendilerine zarar vermek isteyen kişilere iyi bakıp onları teşhis etmeleri ve araçlarının plakalarını almaları, anne babaların çocuklarına, kendilerine veya arkadaşlarına bir şey yapıldığında derhal ailelerine veya polise haber vermeleri gerekmektedir” diye vurgulanmıştır…

Çoğu yazımda önemle üzerinde durduğum gibi çocuklar kötülüğü ve iyiliği temelden alır…

Onlar duru bir avuç sudur, her istismar suya atılan bir çamur, bulanık ruhlarla dolu bir dünya “savaş ve kan” -demektir… Bir çocuk kolay yetişmiyor ve kolayda harcanmamalı…

Yedi kocalı Hürmüz’ün asil çocukları kara kışta dahi uyumuyor.

Gönlünüzün ve gözünüzün kapılarını dört açın lütfen…

Saygılarımla

Esra Kaya

 
Toplam blog
: 21
: 615
Kayıt tarihi
: 04.02.08
 
 

sessiz..ada..esra kaya(Şiir düştü)1971 Sivas doğumlu üç çiçeğin annesiyim...Sağı, solu iki kolum far..