- Kategori
- Aile
"Aile mahremiyeti ve utanma duygusu"

Yarım asırdan önce, bizim çocukluk yıllarımızda aile bireylerin birbirlerinin odalarına girerken, kapıyı çalarak ve izin alarak girmeleri alışkanlıktan öteye kural olmuştu.
Ebeveynin bu davranışı çocuklar üzerinde kendilerine değer verildiğinin göstergesi olup, özel odalara girerken izin alınması öğretilmekte idi.
Globalleşmiş dünyamızda aile mahremiyetini ihlal eden ve edebilecek kavram ve konuların kültürlerin %90'ında örtüştüğü kanaatindeyim.
Ailemiz, evlerimiz, sözün özü 'yuvamız mahremiyetin kalesidir' diyebiliriz.
Ancak kuşaklar sürekli yenilendikçe, Amerikalılar'ın 'New Age' 'Yeni Kuşak' diye adlandırdıkları 14 – 34 yaş grubundaki Dünyalılar, bilişim, inşaat ve teknoloji alanlarında 'fenomenler' ortaya koyarken; özellikle G – 20 ülkelerinde ev deyince 'emniyet,' 'huzur' ve 'güven' akla gelen yuvalarda 'mahremiyet' erozyona uğrarken, 'utanma duygusunun' sözlüklerdeki yeri unutulmuş olup, hiç kimse 'haddini bilmiyordu artık...'
Bu mekanlar çocuklarımız ve yakınlarımızla pek çok şeyi paylaştığımız; zaman gelip eğlendiğimiz, zaman gelip kabahatte bulunduğumuz, zaman gelip hatalar ettiğimiz yerlerdir.
Bencilliğin, sorumsuzluğun, açgözlülüğün dizboyu olduğu günümüz toplumları; 'vicdan' gelişimini tamamlayamamış olmasına bağlı olarak 'aile mahremiyeti' de olumsuz etkilenmiştir.
Bu nedenle insanın özel yaşamı,ailesi ile ilgili haklar insanın temel hak ve özgürlüklerindendir, aile bireyleri birbirine karşı öncelikle 'saygılı' olmalıdır.
Mahremiyet, yasaklılık, dokunulmazlık haline denir.
Türkçemizde 'mahremiyet' sözcüğü bu anlamda kullanılmakla birlikte, insanın 'özel alanı,' 'gizlilik' olarak da kullanmaktayız.
Tarihin sararmış yaprakları arasından İslamdan önceki Cahiliye döneminde insanlar ulu orta her zaman her mekanda istedikleri hanenin odasında 'aile mahremiyetine' bodozlama dalıyorlardı.
Cahiliye toplumunda 'özel alan' kavramı yer almıyordu.
Ancak 20. yüzyıl ortalarında ise vahşi kapitalizmin zirve yaptığı ABD'den tüm yeryüzüne yayılan ahlak yozlaşması 'utanma duygusunda' erozyona neden oluşturmuştur.
Günümüzde insanı insan yapan 'utanma duygusundan' yoksun insanlar 'haddini bilmez' varlıklar haline gelmişlerdir.
Utanma duygusundan yoksun toplumların bireylerinin en zor koşullarında bile yapamayacağı yüz kızartıcı davranış yok gibidir.
Bir kere ar damarının çatlaması ile'utanma duygusundan' yoksun kalan insanlar; insanlık niteliğini kaybettikleri için kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığı gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalır.
Böylece gördükleri ve yaşadıkları herşeye 'tevessül etmekten' kendilerini hiçbir güç alıkoyamayacaktır.
Diğer bir ifade ile, "Sakın ola ki; bir kere ar damarı çatlamaya ..."
Sabahilerden biri, "Ben annemin odasına girerken de mi izin isteyeceğim?" diye sordu.
Rasulullah (s.a.v) "Evet" dedi.
Aynı adam, "Benden başka anneme hizmet edecek kimse yoktur. Odasına her girişte izin mi isteyeceğim?" diye sordu.
Rasulullah (s.a.v), "Sen anneni çıplak görmek ister misin?" buyurdu.
Adam, "Hayır, annemi çıplak görmek istemem." deyince,
"O zaman her girdiğinde izin iste" buyurdu...
21.09.2015
Not: Fotoğraf Alıntıdır.