Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '11

 
Kategori
Sinema
 

"Aşk Tesadüfleri Sever"

"Aşk Tesadüfleri Sever"
 

Bugün de bitermi acaba dediğim günlerden biri, topuklu ayakkabı, içinde bir türlü rahat edemediğim şık elbise, yoğun bir iş günü, yüzümdeki polyanna maskesi...Çok bunalmıştım, bir an önce eve gitmeliydim ama orada daha çok iş vardı, ilgi bekleyen iki kuzu, yemek, iş... oooo yok yok ben önce bir sinemaya atayım kendimi. Hem biraz dinlenirim, hem de çok övülen "Aşk Tesadüfleri Sever" filmini izlerim dedim iç sesimle ve boğucu günün sonunda doooooğru sinemaya.

Son yılların en romantik filmi diyebilirim gönül rahatlığı ile dostlar. Sizi geçmiş yıllara götürerek nostalji yaşatıyor sık sık... Film Ankara'da başlıyor, İstanbul'da devam ediyor. Başarılı bir yapım, kız güzel, oğlan yakışıklı...bütün oyuncular birbirinden başarılı ve hiç biri sırıtmamış filmde, çok emek harcanmış belli, içi boş bir yapım olmamış, kutluyorum emeği geçenleri. Belçim Erdoğan'ı şaşırarak izledim, çok başarılıydı. Yer yer boğazınızın düğümlendiği sahneler de var, fakat final daha farklı olabilirdi. Müzikler müthiş etkileyici. Tesadüf sayısı biraz abartılı gibi geldi bana ama neyse. Çok detaya girmeyeceğim, keyifli bir nostalji yaşamak isterseniz, izleyin izlettirin dostlar.

Çıkışta harika bir hava vardı dışarıda, ince ince bir yağmur, ılık bir hava...ohhh be nefes almak ne güzel! Şemsiyemi açmadım, kapşonumuda geçirmedim karışık kafama, varsın ıslansın fönlü saçlarım, yüzüm, gözüm, aksın makyajım, zaten düğüm düğüm olmuş boğazım film izlerken, yaşlarda aksın gözümden ne olacakki!

Saatlerce yürümek istedim karanlıkta, ama o da ne! eve gelmişim bile, ahh keşke yol biraz daha uzun olsaydı diye iç geçirdim, bu güzel havanın biraz daha tadını çıkarsaydım dedim kendi kendime.

Eve girip anne moduna geçme zamanı şimdiiii. Ama önce bunları yazmalıyım. Asansörde açtım çizmelerimin fermuarını, sessizce kapıyı açtıııım (boşuna sessiz davranmışım) karşımda iki çift pırıl pırıl parlayan göz! Ayyyyy çok sıkıştım deyip attım kendimi banyoya elimde çantam, üzerimde montumla. Çantamda her daim hazır bulunan kalem ve kağıdımla buluştum önce, sıcağı sıcağına yazmalıydım..

Gözümün nurları iki dakikada bir kapıya vuruyorlar; önce ufaklık:

-anneeeeee ne zaman çıkacaksın

-geliyorum tatlımmmmm

az sonra karabiberim Efe'm:

- anneeeeeee hadi yaaa bişey anlatıcam sana

- oğlum tamam geliyorummm

sıra minikte:

-anneeeeeeeeee daha bitmedimi?

-10 dakikaya geliyorum çocuğum!

-neeeeee 10 dakikamı?ama ben çoook acıktımmmmmmmm!

Yeter bu kadar lüks Nezahat, hadi çık artık (iç sesim)

Gün yeni başlıyormuş gibi bir enerji bir enerji bende, gün içindeki bunalım halimden hiiç eser yok, sanırım çocuklarımın bitmek bilmeyen enerjileri bana yansıyan. Yemekti, dersleriydi, sohbet kahkaha derkennnn uyku saatleri gelmişti. Anneeee yanımda yatarmısın beş dakika, hayır önce benim yanımda yatıcak tartışmasından sonra ufaklığı ikna edip, önce abinin yanında yatak keyfi, ardından Bora'm ile. Bütün masumiyetleri ve mutlu suratlarıyla uykunun kollarında onları izledim ve koklayarak kocaman bir öpücük kondurdum bal suratlarına.

Alıştılar kuzularım çalışan anne ile yaşamaya, erkenden, minicik yaşta sorumluluk almaya, kapılarını kendi kendilerine açmaya, hep akşamları birlikte bişeyler yapmaya, her şeyi akşama saklamayı, özlemeyi, konuşmayı, sohbeti, paylaşmayı....

Ayaklarımı uzatıp kitap okuyacaktım, hiç halim kalmamış, kitabın sonunu da çok merak ediyordum ama neyse ...

Çok şükür Allah'ım, yaşattığın bütün güzelliklere, verdiğin vermediğin her şeye binlerce şükür...

Yukarıdaki yazdıklarımı okudum da; filmden çok kendimi, günümü anlatmışım neredeyse!

Sevgiyle, sevginizi hakedenle kalın dostlar...

 
Toplam blog
: 184
: 2109
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

1974 Bremen doğumluyum. Hayatın Med-Cezir'lerle dolu olduğuna inanırdım; yaşaya yaşaya anladım ki ö..