"B" Planı, "C" Planı ve "Allah ile Aldatmak"

“B” Planı varmış ta, “C” Planı varmış ta vs. vs.

Kur-an’ı Kerim, Mülk Suresi 29. Ayet:
De ki: "O, Rahmân'dır. O'na iman ettik, yalnızca ona tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!". Yine Kur-an’ı Kerim Maun suresinde, Allah: “Dikkat edin şeytan sizi Allah ile aldatmasın.” buyuruyor.

Şimdi durup dururken neden bu Kur-an Ayetleri ile başladım?.

Biliyorsunuz yaklaşık 13 yıldır Türkiye’yi AKP Hükümetleri ve başbakanları RTE yönetiyor.

Ülkenin durumu ortada, insanlar benden ve benden olmayan diye bölünmüş, kutuplaşmış. Mezhep çatışmaları körüklenmiş, çeşitli mezheplere inanan insanlar arasına nifak sokulmuş. Hadi kestirmeden söyleyelim. Ülkemizde, tarihin hiç bir döneminde görülmemiş bir Alevi-Sunni ayrımcılığı ateşi fitillenmiş ve bu sayede siyasi bir rant elde edilmeye çalışılmıştır. Bu kaos durumu halen acımasız bir şekilde devam etmektedir. Tüm bu mezhep ve benden-senden ayrımcılığı yetmemiş, ülke Okyanus Ötesi Emirlerle bölünme ve parçalanma eşiğine getirilmiştir.

Bu durumun en güzel örneklerini ülkemizin özellikle Güney Doğusundaki son on günde yaşananlara bakarsak görebiliriz.

Bakalım:

TSK açıklama yapıyor “Biz savunmadayız, PKK taarruz da.” Yani TSK, PKK’ya karşı operasyon yapamıyor, sadece kendisini savunuyor. Diyarbakır-Bingöl Otoyolundaki PKK Kontrollerine karşılık yapılması gereken TSK Operasyonları, Bölge Valilerinin, “çok ölçülü ve itidalli yaklaşımları” ile engelleniyor. Ülkenin Güneydoğusu kaynıyor, PKK yol kesiyor, yurttaşların araçlarının anahtarlarını alıyor, araçlarını yakıyor, yollara barikatlar kazıyor. Askerler ve memurlar kaçırılıyor, hizmet araçları yakılıyor. Başta Diyarbakır, Bingöl olmak üzere çeşitli illerde özel güvenlik birimlerini kuruyor ve asayişi “kontrol” ediyor. Kısaca kimlik sorma, yollarda rutin kontrolleri yapma, hatta ve hatta vergi toplama gibi TC Kurumlarının yapması gereken “görevleri” yapıyor. Ve “aslanlar” gibi çıkıp postasını koyuyor. “Sıkıysa gelin engelleyin.”

Kaç gündür Tv ekranlarında izliyorsunuzdur: Çocukları kaçırıyor PKK ve “Özerklik Savaşında” kullanmak üzere hazırlıyor. Yazının yazıldığı saatlerde Diyarbakır Belediyesi önünde toplanan çocuğu kaçırılmış ailelerin sayısı 21’i buluyor. Aileler çocuklarını istiyor, PKK“kaçırmadık, onlar gönüllü olarak dağa çıktılar” diyor. Peki başbakan ne yapıyor?.“Gidin o çocukları getirin.” diyerek adeta PKK’ya yalvarıyor.

Acizliğe bakarmısınız?.  

PKK ne diyor?, Eşbaşkanları kanalı ile: “Sıkıysa gelin birlikte gidelim ve o çocukları alalım.”

Sadece o kadar mı sevgili dostlar, sadece PKK  terörü ve bölgede adım adım gerçekleşen “Özerk PKK Cumhuriyeti mi”  mesele?.  

Ülke diğer sorunlarla da boğuşmuyor mu?. Ülke Ekonomisi batak içinde değil mi?. Merkez Bankası’nın gerçekçi yaklaşımları AKP Kabinesin de çatlaklara ve çatışmalara yol açmış  değil mi?. Bir bakanın dediğini öbür bakan, RTE’nin dediğini Ekonomiden sorumlu Bakanlar yalanlamıyor mu?. Gerçekçi Ekonomik politikaların gereği olan yüksek faiz politikaları nedeni ile, konut satışlarının durması yüzünden değil mi, Başbakan’ın Düşük Faiz naraları?.

Dünya da hiçbir ülkede görülmeyecek seviyede olan TOKİ yolsuzluklarının, baş aşağı olan  konut alımları ile işlevini yitirmesi, telaşlandırmıyor mu RTE’yi.

Telaş var telaş. Telaş ve korku yan yana olmuş halkımızı esir almaya çalışıyor.

Bakın ne diyor hazret?. “Gidin o çocukları getirin, yoksa “B” ve “C” planlarımızı devreye sokarız.” Sanki herhangi bir B,C Planını devreye sokacak gücü varmış gibi. Bu “B” ve “C” planlarının ne olduğunu biz bilmiyoruz. Ama anlaşılıyor ki bu planları devreye sokarız diyen RTE ve bu şantaja muhatap olan PKK-BDP Kurmayları çok iyi biliyorlar. İmralı’da kağıda dökülen ve altına imzalar atıldığı iddia edilen bu anlaşmanın dilinden en iyi PKK-BDP ve RTE Ortaklığı anlar.

Buraya kadar güzel.

RTE satmış savmış kandırmış. Tamam da nasıl yapmış bu işi?.

İşte yazımızın başında verdiğimiz Allah Kelamı Örnekleri’ne burada ihtiyacımız ortaya çıkıyor.

Din ile aldatıyor, Maun Suresinde belirtildiği gibi “Şeytan Allah ile aldatıyor.”  Yine Allah kelamı: “Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz.” Öğrenecekler.

Bu telaş ve korkudur işte meydanlarda “polisin tahammülüne hayret eden.”

Bu telaş ve korkudur işte. İki madenci eşini hedef göstererek: “ Aslında bu kadınların başı açık. Üstü Şişhane altı kaval. Sırıtıyor. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Nedir bu hal?.” diyerek insanların kapanma özgürlüğüne müdahale eden sapkınlık içindeki anlayışı dile getirmek, yani din ile, yani Allah ile aldatmak.

Hatırlayın daha önce de bu tür Allah ile aldatmak yollarına başvurmuştu, Gezi Direnişinde “Cami ye ayakkabı ile girdiler, cami de içki içtiler.” ve “Baş örtülü bir kızımızı belden yukarısı çıplak 70-80 kişi kucağındaki çocuğunu yerlerde sürükleyerek darp etti.” gibi sokakta bilye oynayan çocukların başvurabileceği basit yalanlara sarılmıştı.

Bu Muaviye anlayışıdır. Neden mi?.

Bakın şöyle bir Hadis’i Şerif’in olduğu pompalanmıştır yıllarca bu Allah ile aldatılan insanlara: Güya Peygamber Efendimiz demiş ki: “ İstanbul bir gün elbette fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne mutlu kumandandır.” Halbuki bu yalanı: Yerine getirmek istediği oğlu Yezid’i İstanbul’un fethine göndererek onun“o mutlu kumandan” olacağını halkına inandırma telaşı içinde  olan Muaviye uydurmuştur. (Yaşar Nuri Öztürk, Kur-an’ı Kerim’de Lanetlenen Soy.. Sayfa 96)  

Dün Halk TV’de Hakan Aygün (bir çok görüşüne karşı olsam da) çok doğru bir laf etti. Ekranlara bakarak ve RTE’yi kastettiği çok iyi anlaşılacak bir şekilde: “Sen Muaviye’sin.” dedi.   

Din ise din, Allah ise Allah hiç birinin yanında itibarları olmayan bu Muaviye bozuntularından kurtulacağımız günler yakındır.  

Saygılar..

28 Mayıs 2014

Saat: 22.50