Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '09

 
Kategori
Felsefe
 

“Ben-kıvancı”

“Ben-kıvancı”
 

Son zamanlarda elimde olmadan güncel siyasete ilişkin hışımla yazmış buluyorum kendimi, bu beni dahi bayıyor, ancak bu kadar yoğun değişimin yaşandığı buna ilişkin çatışmaların olduğu bir ülkede susmak ise vicdansızlık…

Şimdi tam bu yazıyla uğraşırken sevgili mor lale'nin bol gülümsemeli yorumları geldi, tetikledi, sıkıntı falan kalmadı, artık peşpeşe şu muhterem gibi adını çıkaramadım üçlü salvolara başlayıp hemde MB işleyişini test etmeye karar verdim..

İçimde de sıkıntı olduğu zaman da bu sıkıntıyı yazmadan aşamıyorum, peş peşe yazıyorum.. Öyle günlerin eşiği sanki.. Önceleri yatağımın kenarında birikmiş kitap dergi yazılmış temize çekilmemiş yazılar arasında eşeleniyor bayağı bi temizlik yapıyorum.. Kafam iyice karmakarışık hale geliyor, elime Kant’ı alıyorum, rastgele sayfalarını karıştırıyorum altını çizdiğim yerleri kenara yazdığım notları tekrar okuyorum. O gece genelde uykusuz geçiyor yada üç, dört saat uyku, ertesi sabah çantam kitap dergi dolu işten başka her şeyle işe gidiyorum..

“Ben-kıvancı” kavramına da böyle rastladım.. Kant ben-kıvancı kavramını mutluluktan alınan bir tat gibi değil ancak kendi varlığından duyulan kıvancı da ifade eden ve erdem bilinci ile yan yana yürümesi gereken mutluluk benzeşiği bir sözcük olarak kullanmış. İyi ahlaklılığın yarattığı sezgisel; mutlu ve kendinden hoşnut olmak şeklinde açıklayabiliriz. Bu hoşlanmada insan başka herhangi bir nesneye gereksinim duymadığının bilincindedir.

Özgürlük ve “genel egemenliği olan ahlak yasası”na uymak ustalığı anlamında, bu özgürlüğün bilinci eğilimlerden bağımsızlıktır. En azından varlık biçimini belirleyen toplumsal süreçlerin bütünündeki eğilimlerden bağımsızlıktır.

Birey genel bir yasa olmasını isteyebileceği bir ilkeye göre davranırken; bütün insanlığı kendinde ve başkalarında bir araç değil erek olarak görerek davranırken; bu ahlak maxsimlerine uyarken bu özgürlüğün bilincindedir. Bu özgürlük zorunlu olarak bu bilinçle bağımlı, hiçbir özel duyguya dayanmayan, değişmez bir kıvancın tek kaynağıdır. Bu kıvanca bu nedenle düşünsel denebilir.

Eğilimler us taşıyan bir varlık için her zaman yüktür. Eğilimler değişir insan onlara ilgi duydukça çoğalır, doldurulası düşünülenden daha büyük bir boşluk bırakır. Us taşıyan varlık bu eğilimlerden kurtulmaya çalıştıkça eğilimler onun bu isteğini etkisiz bırakabilir. Örneğin iyilikseverlik eğilimi ahlak maksimlerinin etkinliğini kolaylaştırabilir, ancak bir maksim ortaya koyamaz. (Değişebilen bir niceliğin varabileceği en yüksek olan durum ama son durum olmayan, niteliği de esas alınan: maksim)

Bir eylemde sadece yasallık değil, ahlaklılık da olacaksa her nesnenin belirleme nedeni olarak yasa tasarımına dayanması gerekir. İyi türden olsun olmasın; eğilim kör ve kölecedir, ahlaklılık söz konusu edilince usun eylemin bekçisi olmakla kalmaması, onu göz önünde bulundurmadan, salt pratik us olarak yalnızca kendi çıkarını düşünmelidir. Acıma ve yufka yüreklilik yüzünden başkasının üzüntüsüne katılma duygusu ödevin ne olduğunu düşünüşten önce gelerek, belirleme nedeni olursa sağlıklı düşünen kişiler için bile yüktür; onların düşünülmüş maxsimlerinde anlam karışıklığı yaratarak, onlarda bu duygulardan kurtulup yalnızca yasa koyucu usa bağlanma isteğini doğurur.

Oysa özgürlük mutluluk adı verilemeyen bir tadın kaynağıdır. İstenci belirleyen kendini bunlardan uzak tutabilen, eğilim ve gereksinimlerden bağımsız olmadığı gibi en yüce bir varlığa yüklenebilir nitelikte bir kendi kendine yetebilirlik hali…

Pratik ilkelerde ahlaklılık bilinci ve bu bilinçle orantılı; onun sonucu durumunda olan mutluluk bekleyişi arasında doğal ve zorunlu bir bağın en azından olanaklı olduğu düşünülebilir. Buna karşılık mutluluğu istenmenin ilkelerinde ahlaklılığı ortaya çıkarma olanağı da görülmüyor.

Bu durumda en yüksek iyinin ilk koşulu en üstün iyi ahlaklılıktır. En yüksek iyinin ikinci öğesini oluşturan mutluluk ise ahlak koşulunu yerine getirip ahlaklılığın zorunlu sonucu olunca, böyle bir nitelik kazanır.

En yüksek iyiyi gerçekleştirmek isteyen eylemler duyular dünyasına özgüdür.

İçimizle dışımızla bir olmak, yaşamda her koşulda tek standartlara sahip olmak, bencilliğimizi yenmek, eğriye eğri doğruya doğru demek konusunda hiçbir tereddüt taşımamak, kendimize yeter olmak varolmak..

Kaynak: Pratik aklın eleştirisi. E. Kant

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..