Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '15

 
Kategori
Güncel
 

'Dünya Kuru Gürültü Günü' teklifimdir. Gerekçem aşağıdadır.

'Dünya Kuru Gürültü Günü' teklifimdir. Gerekçem aşağıdadır.
 

Bir yılı daha geride bıraktık,
 
Veya bir yıl daha yaşlandık.
 
Kimimiz barıştık, kimimiz küstük,
 
Kimimiz birleştik, kimimiz ayrıldık,
 
Kimimiz seviştik, kimimiz dövüştük,
 
Kimimiz doğduk, kimimiz öldük....
 
Sonunda, bir 8 Mart Kadınlar Günü'ne daha eriştik.
 
Marjinallere, iş yapıyorum sanısı ve inancıyla oradan oraya koşturan etkinlik meraklılarına hayırlı olsun!
 
"Gün" adı altında yürütülen, bazılarına ruhi tatmin sağlamaktan öte bir yararı olmayan, dostlar alışverişte görsün kıvamındaki kuru gürültü faaliyetlerle işimin olmadığını/ olamayacağını daha önce de yazmıştım.
 
"Susma, sustukça sıra sana gelecek" sloganı ve "arkadaşımı aldılar sustum, kardeşimi aldılar sustum, sonunda sıra bana geldi" hikayesiyle "çok ciddi bir işmiş" havası verilmeye çalışılan bu kutlu (!) "gün"lerle problem çözdüğüne inanan mantığa kökten karşı olduğumu bir kaç kez ifade ettim.
 
Böylece, her zaman ve daima aynı yolda devam edeceğimi, bu konudaki fikrimin ölene kadar da değişmeyeceğini tekraren açıklamış oldum.
 
Geçen yıl da aynı şeyleri yapmıştınız. Mitingler düzenlemiş, sloganlar atmış, bağırıp çağırmış, ellerinizdeki pankartları zalim ve cahil erkeklerin gözüne gözüne sokmuştunuz. Konferanslar düzenlemiş, nutuklar atmış, kadına kalkan elleri kırmış; sövmenin, dövmenin, öldürmenin kötülüğünü haykırmıştınız. Müzik eşliğinde kalça sallayıp göbek atarak, kendinize şiddet uygulayan erkek milletini telin etmiştiniz. Bilmiyorum belki de vahşi erkeklerin akıllarını başlarına almalarını sağladığınıza inanmıştınız!
 
Peki tüm bunların bir faydası oldu mu?  Geçen yıldan bu güne bir şey değişti mi? Bir bakalım:
 
"Resmi olmayan rakamlara göre .... 2014 yılının ilk 9 ayında 207 kadın, erkek şiddetine maruz kalarak yaşamını yitirdi. Sadece eylül ayı içinde 23 kadın, erkek şiddetinin kurbanı oldu." (1)  2013 yılındaki tablo da bundan pek farklı değil:
 
"Erkekler 2013’te 214 kadın ve 10 çocuğu öldürdü. 167 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti/tecavüz girişiminde bulundu. 241 kadın ve kız çocuğuna şiddet uyguladı. 161 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu. 2013’te her 10 kadından biri şiddet gördüğü için kolluk kuvvetlerine, mülki amirlere ve savcılara defalarca şikayette bulunmasına ya da koruma tedbir kararı çıkartmasına rağmen ağır yaralandı." (2)
 
Ülke genelindeki duruma gelince:
 
Evli ve birliktelik yaşayan kadınların;
 
Yüzde 39’u fiziksel,
 
Yüzde 15’i cinsel,
 
Yüzde 44’ü duygusal şiddete, maruz kalıyor.
 
Eğitim düzeyi yüksek olan kadınlar arasında ise bu oran 10 da 3 oluyor. (2)
 
Halbuki siz her yıl, Kadınlar Günü'nü arzu ve iştiyakla kutluyorsunuz değil mi? Böyle özel "gün"lerde iyi ve yararlı işler yaptığınızı düşünüyor; kadının şiddete maruz kalmadan, dövülmeden, hakarete uğramadan, öldürülmeden özgürce yaşamasına yardımcı olduğunuzu sanıyorsunuz değil mi? Belki siz öyle sanıyorsunuz ama yukarıdaki bilgiler bunu doğrulamıyor. Yaptıklarınızın hiç bir etkisi olmadığını anlatıyor.
 
Doğrusu kadınlar için istenenlerin makul ve haklı talepler olmadığını kimse iddia edemez. Evet kadın veya erkek, kim olursa olsun birilerinin baskı, sindirme ve şiddetine maruz kalmadan hayatını serbestçe sürdürebilmelidir. Ancak etkinlikle, yürüyüşle, sloganla, dilek ve temenniyle işler düzelmiyor. Problemler çözülmüyor. Hayal ve tasavvurlar hayata yansımıyor.  Açıkçası "gün"ler, mesele çözmüyor, derde deva olmuyor. O zaman, karanlığa salvo atmayı (küfretmeyi) bırakıp, bir şeyler yapmamız, (mum yakmamız) gerekiyor. Başka bir deyişle, etkinlik veya gün adı altında her yıl tekrarladığımız gösterilerin bir işe yaramadığını anlamamız ve artık onlardan vazgeçmemiz icabediyor
 
Afrika vahşi hayvanları her yıl dönüşümlü olarak, Tanzanya ve Kenya sınırları içinde bulunan Serengeti ve Masai Mara düzlükleri arasında gidip gelirler. Bu işi yani eylemi yaparken de Mara Nehri'nin en berbat yerinden geçerler. Engebesiz, sığ ve kolay geçiş yerleri varken neden nehrin zor yamaçlarıyla derin yerini seçerler bilmiyorum. Bildiğim, bu hayvanların nehri geçerlerken yaptıkları akılsızca seçim yüzünden timsahlara kolayca yem olmalarıdır. Bir de başta liderleri olmak üzere geride kalanların, bu kayıpları hiç umursamadan ve hiç bir tedbir alma ihtiyacı duymadan aynı eylemi biteviye tekrar etmeleridir. 
  
Görüldüğü üzere ister şehrin göbeğinde, isterse Serengeti Ovası'nda olsun sürekli aynı şeyleri tekrarlamak birey veya topluluk için yararlı sonuçlar getirmiyor.Biteviye tekrar, nehrin derin sularında veya şehrin kuytu köşelerinde kurban bekleyen timsahların işine yarıyor .  Öyleyse, önlem almadan, taktik geliştirmeden, eğitip öğretmeden potansiyel tehlikelerden korunmak mümkün görünmüyor.
 
Ben acaba içimizdeki marjinaller, etkinlik sevdalıları, "meseleler bu yöntemle çözülmüyor, başka yollar bulmalı" derler mi, diye düşünürken yeni bir durumla karşılaşım. Oluşumun amaç ve yöntemini okuyunca da dünyayı saran bu tantanacı zihniyet karşısında havlu attım desem yalan olmaz.  Adı ingilizce ve şöyle yazılıyor: One Billion Rising Revolution.
 
Konu hakkında bilgi veren siteden öğrendiğime göre bu, V-Day'de (Sevgililer Günü) kadınları direnmeye, dansetmeye ve ayaklanmaya çağıran bir oluşummuş. Aşağıdaki kısım, oluşumun amacını ve yöntemini özetleyen bir alıntıdır.
 
"Bir Milyar Kadının Dans Etmesi Devrimdir"
 
"Şiddete, tecavüze, enseste, sünnete ve seks köleliğine dikkat çekmeye çalışan V-Day hareketi, "One Billion Rising" kampanyası dahilinde dünyanın tüm kadınlarını ayaklanmaya çağırıyor: Direnin, Dansedin, Ayaklanın! "(3)
 
Sitedeki açıklamadan anladığım kadarıyla, V-Day'in 'V'si, Victory (zafer/galibiyet), Valentine (Sevgililer Günü) ve Vagina (vajina) kelimelerini temsil ediyormuş. Bu duruma göre, "One Billion Rising" kumpanyası dahilinde kadınlar V- Day'de dansedince şiddete, tecavüze, enseste, sünnete ve seks köleliğine dikkat çekmiş; bunları yapanlara karşı zafer kazanmış, (ve galiba) vajinalarını da kutsamış (!) oluyorlar! Saçmalığın bu denlisine de "pes" desem gün, etkinlik, miting benzeri faaliyetleri hayat biçimi, gerçeklik veya kültür sanan tipler beni cehaletle ilzam edeceklerdir. Varsın etsinler, ben sözümü tekrarlıyorum. Saçmalığın, basitliğin, seviyesizliğin bu denlisine de pes yani.
 
Bana göre bu tür etkinliklerin, kendini hasta sanan sağlam insanın doktora çıktıktan sonra iyileştiğini sanmasından bir farkı yoktur. Yani durum psikolojiyle alakalıdır. "Gün"ler, içi sıkılanlar için rahatlama ihtiyacına karşılık düşen yol veya yöntemlerdir. Kadının hak ve hukukuyla, tacize ve tecavüze maruz kalmasının önlenmesiyle hiç bir alakası yoktur.
 
Zira kimse göbek ve kalça hareketleriyle, şarkı türküyle, pankart ve sloganla sorunların çözüleceğine inanacak kadar aptal değildir. Madem bazı insanlar için arada bir dağıtma gereklidir. Madem onlar için bu bir ihtiyaçtır
 
O zaman yılın dört gününü mesela, 8 Mart, 30 Eylül, 20 Aralık ve 15 Ocak tarihlerini, "Dünya Kuru Gürültü Günleri" olarak ilan edelim. O günler gelince kuru gürültü ve tantana meraklıları, içlerini döküp rahatlamaya bahane arayanlar sokakları, caddeleri, meydanları doldursun. Gülüp oynasın, hoplayıp zıplasın, bağırıp çağırsın, ne kadar lüzumsuzluk varse hepsini yapsın. Kimsenin bir şeyi düzeltmek, bir olaya dikkat çekmek gibi bir amacı olmasın. Kadın vs. ilgili problemler eğitim, öğretim gibi daha ciddi platformlara taşınsın.
 
Yukarıda da belirttiğim gibi Kadınlar veya Sevgililer Günü'nde cinayetlere, taciz ve tecavüzlere; dansla, gülüp oynamakla dikkat çekmek, pek mantıklı durmuyor. Hatta pek değil, hiç mantıklı durmuyor.
 
Öyleyse dikkat çekme, telin ve protesto amacı  taşımayan sadece oyun ve eğlenceden ibaret olan, "Dünya Kuru Gürültü Günü"nüz kutlu olsun. 
 
(1)- http://www.milliyet.com.tr/kadina-siddet-katlanarak-artiyor-gundem-1953547/
(2)- http://hu-wgs.org/2014/03/kadina-yonelik-siddet-ve-kadin-cinayetleri-bildirisi/
(3)- http://www.bianet.org/bianet/dunya/141958-bir-milyar-kadinin-dans-etmesi-devrimdir
 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..