- Kategori
- Deneme
“İmkansızlarınızın sınırlarını genişletmeyin”

“YAŞLANMADAN YAŞAYIN”
“İmkansızlarınızın Sınırlarını Genişletmeyin”
Hepimizin bir dönem severek izlediği ya da kitabını okuduğu bir sürü farklı versiyonu olan “Alice Harika Diyarında” serisinin temel öğretilerinden biri imkansız olarak düşündüğümüz şeylerle ilgilidir.
Alice her sabah kalktığında kendisine Harikalar Diyarı’nda başından geçmiş 6 imkansız şeyi sayar çünkü küçükken yaşadığı bu mucizevi yolculuk sonrasında, her gün bunları tekrarlamak ona, her şeyin inanmakla değişebileceği gerçeğini hatırlatmaktadır çünkü büyümek bize masallarımız terk ettirir.
Tavşan deliği…
Yürüyen iskambil kağıtları…
Hiç bitmeyen çay saatleri…
Duvarın tepesinde şarkı söyleyen bir yumurta…
Yaşlanmış cümlelerimle ben sizin gibi soruyorum;
“Masallar ne kadar garip olabiliyor değil mi? Kimin aklına geldi bu saçma şeyler?”
“İmkansız diye bir şey yoktur” ancak bir masal cümlesi olabilir zaten.
Bunlar masal… çünkü imkansız diye bir şey vardır.
Evet imkansız vardır ancak kendi “imkansız”larımızın sınırlarını genişletmek büyüdükçe yaptığımız en büyük hatamızdır.
Alice Harikalar Diyarı’nda orijinal adıyla “Alice’in yeraltındaki maceraları” (Alice’s Adventures Under Ground) ortaya çıkışı anlattığı öğretiyi doğrular nitelikte çünkü yazarının büyük hayalleri ancak imkansıza inanmasıyla gerçekleşmiş. Alice adında küçük bir kızın, kendisine özel bir masal istemesiyle başlayan hikaye Charles Dodgson’a hiç beklemediği bir başarının kapılarını aralamıştır.
Bizler büyüdükçe imkansıza dair sınırlarımız genişler. Öncelikle periler silinir rüyalarımızdan, gece kendi başımıza uyumaya başlarız; öyle ya canavarlar yoktur ki korkalım. Sihirli çubuk yok olur gider; tabi ya her istediğimiz gerçek olacak değildir azıcık mantıklı düşünmemiz gerekir çünkü artık büyümüşüzdür. Sonra sadece” olabildiğini gördüğümüz güzel şeylere” inanmaya başlarız.
“Çok çalışırsak harika bir kariyer yapabiliriz”
“Bir anda iki çift muhteşem bakan göze aşık olup, musmutlu bir evlilik yaşayabiliriz”
“Hayalimizdeki işi kurup, kolay yoldan hızlıca zengin olabiliriz.”
“Emekli olunca o büyük gemilerle aylarca sürecek dünya turuna çıkabiliriz”
Tamam belki perileri yoktur ama çok güzel şeyler vardır bu hayatta ve onlar hep bizim başımıza gelecektir.
Sonra emin adımlarla inançlı bir şekilde yürümeye başlarız yaşamın engebeli yollarında… Engebeler çizmeye başlar yüzümüzü gözümüzü, Biraz yoga biraz bioenerji ye sığınırız. Yoldaki taşlara takılır düşeriz, her düştüğümüzde bir daha kalkarız ama yavaş yavaş heyecanımız kaybederiz, inancımız silinip gitmeye başlar.
Sonra isyanı ve ısrarı bir kenara bırakır, kabul etmeye başlarız bize sunulanı… inandığımız cümleler değişir “Fazla beklentin olmazsa fazla hayalkırıklığı yaşamazsın” benzeri kelimeler dolanmaya başlar beynimizde…Hayal kurmadan işe gidip gelmeyi, otobüsün camına kafamızı dayadığımızda güzel şeyler düşlemeyi unuturuz… o kadar yorgunuzdur ki; sadece uyuruz. Hayallerimizin sınırları iyice daralmış, imkansızlarımızın sınırları gereksiz bir şekilde genişlemiştir.
Öğrenilmiş çaresizliğin içine düşmüş buluruz kendimizi… oysa biz mucizelerle dolu tavşan deliğini beklemiyor muyduk?
Yaşadığımız hayal kırıklıklarından edindiğimiz en işe yaramaz tecrübeler hayallerimizin önüne geçenlerdir oysa…
O yüzden ölene kadar her sabah uyandığımızda “imkansız 6 şeyi” saymayı unutmamız gerekir.
Çünkü sadece böyle YAŞLANMADAN YAŞAYABİLİRİZ.
İmkansız gördüklerinize umudunuzu kaybetmemeniz dileğiyle...
_____________________________________________________