Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

“Kayış”ın Attığı Anlar

“Kayış”ın Attığı Anlar
 

Günlük yaşamın her alanında bir şekilde kayışımız atıyor.

Kişisel, toplumsal, kurumsal ya da devletler olarak bir şekilde kayışı attırıyoruz.

Nedir, ne zaman nasıl atıyor.

Öncelikle kayış, yakın tarihimize kadar  harmanları kaldırmak, değirmenleri çalıştırılmak ,  su pompaları ile su basmak için kurulan  düzeneklerde kullanılırdı. Şu an yok denecek kadar az.

Günümüzde  otomobillerde çok daha farklı sistemlerle kullanılıyor.

Kayış  gücün aktarma organı.

İki  kasnak arasındaki iletişimi sağlayan ölçülere dayalı düzenek.

Hesaplı kitaplı. Yani bilimsel verilere dayanarak kurulu bir düzenek.

Hesaplanmış  çapları ve yüzeyleri, belirli hızlarda, belirli bir güce kadar  motorun gücünü kullanma sistemi.

Belirli bir gücü elde etmek için, her şey normal iken düzgün çalışan sistem.

En uygun güç, hız, çap ve yüzey bileşeni.

Peki uymazsa ne olur?

Kayış atar.

Tıpkı insanlar kurumlar, devletler arasındaki   ilişkilerde olduğu gibi kayış atar.

Mesela dünyanın en modern ülkesi, en sistemli devleti, en düzgün devleti  dediğimiz Amerika;

Ülke menfaatlerimiz diyerek insanlığa dair dünyadaki her türlü adalet, demokrasi , yönetim adına sergilediği güce dayalı davranışları ile  evrensel değerler karşısında kayış atmıştır.

Afrika, Orta doğu ve Suriye’de yaşanan olaylar nedeniyle göçler karşısında göstermiş oldukları duyarsızlıklarla medeniyet temsilcisi olarak medeni yaşamda kayış atmışlardır.

Yani iki kasnak arasındaki güç dengesi ya da güç iletim dengesi bozulmuştur.

Yani düşük seviyede düzgün çalışan kayışın güce binince attığı gibi  gerçekler karşısında Mehmet Akif’in tek dişi kalmış canavar misali gerçekler karşısında kayış atmışlardır.

Düzen güzeldir, ama  gerçekler karşısında işlememiştir.

Kayış ve kasnaklar belli bir ayarla kurulabilirse uzun süreli kayış atmadan çalışabilir.

Sistem çok yönlüdür.

Devletimizin belki de son üç yüz yılda sürekli kayış atmasındaki en büyük sebep kendi ayarımızı bulamamızdandır.

Kendi ayarımızı bulmaya başlayınca da dost sandığımız ülkeler kayış atmaya başladı.

Karşılıklı sorumlulukları harekete geçirince , kendi kasnaklarının çapsızlığını  ayarlamakta zorlanır oldular.

Siyasi hayatımızda da sıkça kayışlar atılıyor.

Mesela muhalefet  iktidara karşı demokrasi havarisi kesilirken, kendi içinde bile ayar tutturmakta zorlanıyor, kayış atmaktan kurtulamıyor.  Kongrelerdeki kavgalarla devlet çarkını düzgün çevirecek bir iradeden yosun olduklarını göstermekten ileri gidemiyor.

Ani güç artışlarında da kayış çabuk atar. Mesela  on birinci Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül,  en çok görüşüne ihtiyaç duyduğumuz,   bir bakış açısı olarak değerlendirmelerini beklediğimiz anlarda sesi çıkmaz iken  birden sistemin merkezine oturuvermiş, zamansız bir güç tahriki ile misyonlarının kayışı atıvermiştir.

Bundan sonra polemiğe girmemek için; ‘’Önemli konularda görüşlerimi halkla paylaşma da tabi ki bir sorumluluk benim için’’ bundan sonra tecrübelerini  milleti ile daha düzenli paylaşacağı yönünde ümit vermiştir.
Açıkçası bir vatandaş olarak bir çok olayda görüşüne ihtiyaç duyduğumuz anlarda, yıpranmayayım, belki bir gün aday olurum ruh haletini sezinlediğim, Cumhurbaşkanımızın, bundan sonra kendi deyimi ile,  halka görüşlerini paylaşma sorumluluğunu daha çok kullanacağını düşünüyorum.

Kayış atmak yüke dayanmamak, kaçınmak,  yan çizmek, su kaynatmak gibi asıl sorumluluk anında bahaneler üretmek olarak da düşünülürse;

Okulda öğrencilerin dersi asması,

Sınav zamanında uykusunun gelmesi, temizlik yapmaya başlaması,

İş yerlerinde iş zamanında kaytarmak,

Ödeme zamanında ağlamak,

Kendisine ihtiyaç duyulduğunda bir kişinin hastalanması, vaktinin olmaması,

İşine gelmeyince insanların bilmem kaç kere yakınlarının hastalanması bahanesi,

Bir  randevuya gelmeyince, en yakınlarının bilmem kaç kere ölmesi,

Kendi sorumluluğu olduğu alanlarda kaytarma, kıvırma halleri,

İhmal, erteleme, özensizlik, üşengeçlik sözünü tutamama gibi sebeplerle olmadık bahaneleri sebep olarak sunma,

Hatta, sanki kayış atıp da bunu çaktırmadan, mantıklı bir sebebe dayandırmayı  bir beceri bir zeka ürünü olarak kabullenme biçimini,  toplumsal olarak da bir uyanıklık halimizi ifade etmek için kullandığımız bir gerçek.

Bireyden, en sorumlu devlet adamına ,aileden  devletlere kadar kayış atma hallerimiz yaşamımızın bir parçası.

Bunu çaktırmadan, güzel kamufle edebilirsek akıllı oluyoruz !

Eğer yüzümüze gözümüze bulaştırırsak da ele güne mahcup oluyoruz.

Koca koca devletlerin günümüzdeki halleri  , medeniyet makyajı dökülmüş uygarlık temsilcileri gibi.

Birey olarak bizler için belki de kayış atmadığımız an yok gibi.

Okumayı seviyoruz okumuyoruz.

Sigaradan nefret ediyoruz, bırakamıyoruz,

Adalet istiyoruz, adaletli davranmıyoruz,

Trafik düzenli olsun diyoruz, kendimiz ilk kayış atan taraf oluyoruz.

Bireyden devlete, mutlu olmak istiyoruz, adalet istiyoruz, medeniyet istiyoruz, doğal çevre istiyoruz yaşam içerisinde ilk kayış bizim taraftan atıyor.

 

 
Toplam blog
: 51
: 106
Kayıt tarihi
: 29.09.09
 
 

Her yerliyim. AÜ. SBF İşletme Bölümü mezunuyum. Değişik sektörlerde düzey yönetici olarak çalıştı..