Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '11

 
Kategori
Doğa Sporları
 

"Kuzey Ege" bisklet turu - günlük - 8

"Kuzey Ege" bisklet turu - günlük - 8
 

Bitiş Noktamıza ulaştık.


Ören, “ Gizli Cennet “ olağan üstü güzellikte bir şirin tatil yeri… Tertemiz, masmavi denizi, uzun ve geniş kumsalı ile tatilcilerin gözde yeri. İnce kumu harika. Her taraf Palamut ağaçları ve asırlık ağaçlarla çevrili. Orman bakanlığı koruma altına almış. İnsanları yardımsever ve çok anlayışlı. Sokakları, çok temiz ve düzenli. Biraz pahalı, ama istediğiniz her şeyi bulabiliyorsunuz. Sosyetik bir görünüm kazandırılmış. 

 

 

 

 

 

Kendimi Avrupa sokaklarında sandım. İnsanların davranışları, hareketleri, giyimleri inanın çok farklı. Sanki bir defileye çıkar gibiler. Sabah kahvaltısını yapmak üzere bir cafe restorana girdik.  

 

Zengin bir kahvaltının ardından çok az bir hesap ödeyerek kumsalın yolunu tuttuk. Fikri hocama nerde bu deniz diyecek oldum… Karşımda çay bahçelerinin arkasında beliriverdi. Kumsala indiğimizde, ayaklarımı yere basamadım. Kumlar çok sıcaktı. Güneş alabildiğine sıcak yüzünü gösteriyordu, buna rağmen hafif bir rüzgâr vardı. İnsanlar şezlonglara uzanmış güneşleniyor, kimileri de o tertemiz denize girmenin tadını çıkarıyordu. Kumsalı o kadar uzundu ki Altınoluk sahili ile ileride birleşiyordu. Ben kendimi hemen denize attım. Dalıp çıkmam bir oldu. Çünkü deniz suyu çok soğuk idi ve irkilmiştim. 

 

Ama bir süre sonra, yüzdükçe insan alışıyor. Özlemiştim ve denizden hiç çıkmıyordum. Arkadaşım soğuk olduğu için girmedi. Üsteledim, alışırsın dedim, inat etti girmedi. Ben ise doyasıya tadını çıkardım. Fikri hocam da kumsaldaki kafelerin birine oturdu. Deniz seyrederek keyif yaptı. Denizin tadına varmış, güneşlenmiş ve biraz da yanmıştım. Artık yeter diyerek arkadaşımın yanına gittim. Kendisini uzun süre yalnız bıraktığım için bana biraz bozulmuştu. Özür dileyerek gönlünü aldım ve ben de oturarak onun keyfine katıldım. Sohbet ederek, gülerek vaktimizi birlikte geçirdik. 

 

Sıcaktan bunaldığımız an kalktık ve öreni gezmeye karar verdik. Her yer insan kaynıyor. Cadde boyunca sıralanmış bir sürü dükkânlar. Ne ararsan var. Her kesin giyim kuşamı farklı. Her çeşit insan var. Gezinti boyunca bazen satıcılılarla sohbet ettik. Çoğu ören dışından. İstanbullu, İzmirli, Ankaralı çoğunlukta. Hem ticaret yapıyorlar hem de tatil. Merkeze doğru ilerlerken caddenin her iki tarafında da sıralanmış kafeteryalar, restoranlar, büfeler mevcut. Hoş vakit geçirdik, güneşin batışını izledik. Tertemiz kaz dağlarından gelen havayı teneffüs ettik. Artık akşam olmuştu. 

 

Pansiyonumuza gidip, temizlendik, giysilerimizi giyip akşam yemeği için dışarı çıktık. Kaldığımız yer öğretmenler evi mevki idi. Ören’ e kadar yol boyunca yürüdük. Her yer ışıl ışıl… İnsanlar sokaklarda, barlardan gelen müzik sesleri eşliğinde merkeze ulaştık. Güzel bir yer bulup akşam yemeğimizi yedik. Ardından tekrar cadde de, diğerleri gibi gezintiye çıktık. Büyük üstadımız, yazarımız Sn. Cezmi Öztürk beyin kitaplarının tanıtım standına gittik. Kendisine başarılarının devamını dileyerek, biraz sohbet ettikten sonra ayrıldık. Gezilecek pek bir yeri olmadığından, erkenden pansiyonumuza geldik. Yarına yolculuk için hazırlık yapmalıydık. 

Eksiklerimizi tamamladıktan sonra zinde olmak için erkenden yattık. Sabah erkenden uyandık. Son kontrollerimizi yaptıktan sonra, pansiyon sahibi ile vedalaşarak yola çıktık.  

Hedefimiz ve Turumuzun bitiş noktası Ayvalık. Çanakkale – İzmir karayolu üzerinde, yaklaşık 35 kilometrelik bir yolumuz var. Haritada, yol güzergâhımız üzerinde mola verebileceğimiz harika yerler tespit edip, işaretledik. Gideceğimiz yol, hafif yokuş olmasına rağmen genelde düz bir yoldan gideceğimiz için mutluyduk. Fazla zorlanmayacaktık. 

 

Bisikletlerimizin son bakımını yaparak hareket ettik. Ören den çıktıktan on kilometre sonra mola vermek için, çok güzel bir dinlenme tesisinde durarak, kendimize köşe kuytu bir yerde masa bulup oturduk. Çaylarımızı ve sularımızı söyledik. Karadenizli bir aile işletmesiydi. Çok cana yakın kimselerdi. Yabancı ve gezgin olduğumuzu anlayıp bize yardımcı oldular. İkramda bulundular. Çok sık ağaçlarla kaplı, ufak bir süs havuzu olan bir yerdi. Rüzgâr estikçe ağaç yapraklarının hışırtısı bize ninni gibi gelmeye başladı. Hafif bir uyku bastırdı ikimizi de. Ben hemen kendimi iki ağaç arasında kurulan hamağa attım, uzandım. Biraz kestirme yaptım.
 

Arkadaşımda işletme sahibi ile sohbet ediyordu. Bir müddet sonra tekrar çaylarımızı söyledik, fotoğraflarımızı çektik. Bu yer çok hoşumuza gitmişti. Ayrılmak istemiyorduk bir türlü… Dönüş yolunda tekrar burada mola veririz diyerek oradan ayrıldık. 

 

Ayvalık sapağına geldiğimizde, kendimizde bir mutluluk huzur bulduk. Amacımıza ulaşmıştık. Günler süren yorucu yolculuktan, tehlikelerden sonra bitiş noktamıza varmamızın heyecanı ile bisikletlerimizi daha büyük bir istekle sürdük. Şehrin merkezine geldiğimizde öğlen üzeri idi. Aynı mahalleden dostumuz olan Kenan ağabeyimizi cep ten aradık. Kendisine sürpriz yapmış olduk. Bizleri beklemiyordu. İlkönce inanamadı ama sonradan buluştuğumuzda hayretler içindeydi. Şaşkın bir görünüş içeresindeydi. Kendisi yıllar önce İstanbul’dan emekli olup ayrılmış, Ayvalık’a yerleşmişti. Buluşacağımız yeri telefonda söyledikten sonra hareket ettik. 

 

On dakika sonra karşısındaydık. Uzun zamandır birbirimizin yüzünü görmemiştik. Kucaklaştık, hasret giderdik. Hemen aç olup olmadığımızı söylediği an, fikri hocam ve ben bir ağızdan açız diyerek bağırdık. Bizleri, denizde tekne üzerinde bir balıkçıya götürdü. Arkadaşı olduğu için bize de samimi davranarak, sardalya balıklarımızı pişirerek, salata ve soğanla birlikte önümüze getirdi. O kadar çok yapmıştı ki , yarısından sonrasını ekmeksiz , sade yedim hepsini. 

 

Hasret giderip, yemeğimizi yedikten sonra bizi arabasıyla çevreyi gezdirmeyi önerdi. Bizde kabul ettik, bisikletlerimizi emanet edip yola çıktık. İlk önce Belediye plajına bizi götürdü. Her yer halka açık ve çok temiz. Ucuz da… Denizde pırıl pırıl, ince kumlu ve git git hep sığ… Çocuklu aileler için tam bir tatil yeri. Ben durur muyum, hemen denize atladım. Bol bol yüzdüm ve güneşlendim. Sanki , o zor yolculuğun acısını çıkarıyordum. Çaylarımızı içip dinlendikten sonra, Cunda adasına ( Alibey adası )gitmek için oradan ayrıldık. Buram buram tarih kokuyor buralar. Her yer eski rum kalıntıları ile dolu. 

 

Her Yer eski Rum evleri ve değirmenleri ile çevrilmiş. Bize miras bırakmışlar. Tepeye çıktığımızda bir takım küçük adalar ve biraz ileride yunan adası Midilli gözüküyor. 

 

Elini uzatsan sıkacaklarmış gibi yakın. Etrafı gezdikçe, denize girilebilen bakir koyların sayısı az değil. Ormanla, deniz birleşmiş… İç içe bir şekilde denize giriyorsun. Kayalık ve sık orman, her yer ağaçlarla kaplı. Sit alanı… Bina yapmak yasak. Denizi de çok temiz. Berrak ve soğuk. Bu koylardan birin de mola verdik ve o güzel yerin, denizin tadını bolca çıkardık. İç kesimlere merkeze doğru gezdikçe, eski yapıların mükemmelliği karşısında bakmaktan kendimizi alamadık. Her yer tarih dolu. 

 

Fotoğraflarımızı çekerek adadan memnun bir şekilde ayrıldık. Tekneye geri geldiğimizde, nerede kalabileceğimizi söyleyecekken, Kenan ağabeyimiz bize, bu akşam misafirimsiniz… İtiraz yok sözü ile, sevinçten birbirimize sarılmamız aynı anda oldu. Bizleri bırakmayacağını biliyorduk. Sözleşerek, bisikletlerimize binip oradan ayrıldık. Akşama daha vakit varken biraz ilçeyi gezelim dedik. Merkeze, sahile gittik… Çok kalabalıktı. İlçe içinde yol yapımı olduğundan trafik problemi vardı. 

 

Araçlar çok yavaş ilerliyordu. Ama biz bisikletle olduğumuz için fazla zorlanmadık yollarda… Limanı boydan boya dolaşarak, geri döndük. Yolda bizim gibi Engellilere destek için imza ve bağış toplayan arkadaşlarla karşılaştık. Bizleri görünce bir hayli ilgilendiler. Oradaki çay bahçelerinden birine oturup, tanıştık, çaylarımızı içerek sohbet ettik. Biraz dinlenerek, izin isteyerek oradan ayrıldık. Çünkü ev halkı bizi bekliyordu… 

 

Ayvalık, Türkiye’ nin en önemli turizm merkezlerinden biri. Zeytin ve çam ormanları açısından çok zengin bir ilçemiz. Bir adalar topluluğu. Ayvalık ilçesine bağlı irili ufaklı 22 kadar ada var. Kaşık, Poyraz, Kamış, Büyükkuruada ve Güvercinada bunlardan bazıları ve en tanınmışları. Turizm alanında büyük bir potansiyele sahip olan ilçede başta Şeytan Sofrası olmak üzere çeşitli doğal güzellikler olmakla birlikte, özellikle eski Rum evleri ve yapılarına dayanan kültür turizmi de gelişmiştir. Özellikle Sarımsaklı plajları ve Alibey Adası'nda deniz turizmi gelişmiştir. Gelen ve konaklayan teknelerden anlayabiliyorsunuz.  

İlçeye özgü en önemli yiyecek sosis, sucuk, kaşar, turşu, mayonez ve ketçap gibi malzemelerle hazırlanan Meşhur Ayvalık tostudur. Diğer önemli bir yiyecek yaygın olarak yapılan höşmerim tatlısıdır. Devamı var… ergun-oskay.blogspot.com/ 

 
Toplam blog
: 37
: 553
Kayıt tarihi
: 03.07.10
 
 

Uzun Yol Tur Bisikletçisi. ..