Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '17

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

“Leş Kargaları” /Fabl

Yaklaşık mayıs ayının ortasıydı. Ilık güneşli, hava sakin bir gündü. Tüm canlılar işinde gücünde hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Her tür kuş, böcekler, kelebekler, çekirgeler ve arılar kırların, çayırların üstünden keyfince şarkılar söyleyerek uçuyorlardı. Her canlı alışa gelmiş, hummalı çalışmasını sürdürürken birbirini selamlıyor, hâl hatır sormayı da unutmuyorlardı. Küçük kuşlar böcek larvalarını topluyor, leylekler kurbağa ve balık avlıyor. Kartallar ve baykuşlar sıçan, yılan, kertenkele ve tavşan yakalıyorlardı.

Dişi bir serçe aceleyle böcek larvalarını toplayıp, yuvalarında bekleyen yeni çıkmış yavrularını beslemek için de acele ediyordu. Serçeler sığırtmaçlarla iyi anlaşıyor ve birbiriyle arkadaş dost oluyorlardı. Bir serçe ile sığırtmaç yan yana bir taraftan böcek toplayıp, aynı zamanda serçece şarkı söylerken, sığırtmaçta ona eşlik ediyordu. Diyalekte olsa, hoş iki sesli bir nağme etrafa neşe katıyordu.

Serçe, - “Kusura kalma sığırtmaç kardeş acelem var. İki günlük yavrularım yuvarda yolumu gözlüyor. Geciktiğimde birbiriyle dalaşıyorlar. Onları fazla bekletmeyim. İşin bitince akşam üstü bizim mahalleye gel, bolca sohbet edip, paylaşırız. Seninle sohbet etmekten büyük bir keyif alıyorum. Sözlerin bana neşe ve umut aşıladığını da bilmelisin. Farklı da olsak, nihayetinde hepimizde kuşsuz. Aynı bölgede yaşıyoruz. Aynı suyu, aynı havayı ve benzer yemeklerimiz var. Dillerimiz farklı da olsa, birbirimizi de anlıyoruz. Yüzlerce farklı kuş türüyle, burada ki nimetleri paylaşıyoruz. Bu nimetleri ihtiyacım kadar tüketip diğer canlıların da yararlanmasına dikkat ediyorum. Nimetlerin tüm canlıların ortak değeri olduğuna saygı duyuyorum. Büyük doğa hepimize yetecek kadar türlü nimetler vermiş. Neyse sana kolay gelsin ürünün bol olsun.” Diyen serçe, Sığırtmacı selamlayıp, yuvasında taraf uçtu.

Sığırtmaç arkadan el salladı. - “Güle güle serçe kardeş, yolun açık olsun. İnan ki bende seni seviyorum. Senin gibi akıllı çalışkan bir kuşun arkadaşı olmak, benim içinde bir onurdur. Yavruların sağlıklı huzur içinde büyüsünler. İyi ki seninle arkadaşım.” Derken Serçenin arkasından hayranlıkla baktı. Sonra kanat çırptı.

Tam o sırada, bir güvercin yaklaştı. - “Bakıyorum da serçeyle iyi anlaşıyorsun. Ben de uzaktan size görünmeden imrenerek baka kaldım. Yanlış anlama sevgili sığırtmaç, öylesine içten sohbet ediyordunuz ki, keyfinizi bozmak istemedim. Bir dahaki karşılaşmada hep birlikte sohbet edip, paylaşır gönlümüzce şakalaşır eğleniriz. Ben de tüm kuş türlerimizi severim. Ne güzel! Çok farklı türde kuşlar olmak. Bir tek kuş türü olsaydı, hayat basit sıkıcı ve yeknesak olurdu. Her varlık birbirine benzeseydi, hayat çekilmez olurdu. Büyük Tabiat Ana’ya şükranlarımı bir kere daha sunuyorum. İyi ki bizi farklı yaratmış. Bu farklılık zenginliğimizdir.” Diyerek düşünesini sığırtmaçla paylaştı.

Sığırtmaç - “Sevgili güvercin bacı, ne güzel söyledin. Bende senden farklı düşünmüyorum. Bizler farklılıklarımızla birlikte var olmayla hayatı zenginleştiriyoruz. Hayat birlikte var olmakla güzel. Farklı renkte, farklı dilde, farklı kültürde, farklı inançta kuşlarız. Ben bu farklılığa büyük değer veriyorum. Bu çok türlü oluşumuzu, her koşulda korumamız ve sürdürmemiz sadece güzel değil. Bu aynı zamanda, yaşamın sağlıklı ve sağlam devam etmesi içinde gerekli. Evde canım sıkılınca ormana veya kırlara doğru uçarım. Değişiklikleri gördüğümde sıkıntım biter, tasalarım yerini iyimserlik alır. Adeta bana yeniden canlılık gelir, farklı güzellikleri görünce adeta âşık olurum.” Diyen sığırtmaç düşünce ve duygularını Güvercinle paylaştı.

Tam o sırada, keklik telaşlı ve kızgın bir şekilde sığırtmaç ve güvercine yaklaştı. Belli ki nahoş bir olay görmüş veya duymuştu. - “Hayrola komşu, nedir bu kızgınlık ve telaşlı halin? Önce derin bir nefes al, sonra anlatırsın.” diye sordu güvercin.

Keklik; - “Hiç sormayın, anlaşılan siz duymamışsınız. Bir çirkin, kocaman kuşlara çok benzemeyen kel, uzun koman burunlu, kabuklu boyunlu tembel yaratıkların yaptıkları küstahlığa ve pervasızlığa bakın.” Dedi kızgın ve öfkelice.

- “Bu anlattıklarına bende bir kez rastladım. Korkumdan fazla yanlarına yaklaşmadım. Hemen oradan uzaklaştım. Gerçekte çok çirkin ve kokuşmuş hayvan atıklarını zevkle yiyorlardı. Midem bulandı. Kustum. Kendilerini beğenen ve öven saçmalıklar yapıp, etrafa çalım atıp, korku salıyorlardı. Bende onları fazla tanımam. Ne söylediler ki seni bu kadar öfkelendiren?” Diye merakla sordu sığırtmaç.

Keklik; - “Bu sefer yaptıkları bağışlanacak türden değil. Şu tepenin arkasında, bir kurt leşi bulmuşlar. Üstüne üşüşmüş, oradan uçan kuşlara saldırıyorlar. “Bizden başka kuş yok! En üstün kuşlar biziz. Biz bütün kuşlara bedeliz.” saçmalığını tekrarlayıp duruyorlar. Dört beş bıldırcın, bir o kadar da kırlangıç, sekiz tane ördek yakalamışlar. Onları işkenceyle kendilerinde olduklarını söyletmeye çalışıyorlardı. “Şu an konuştuğun dillerinizi unutun. Bundan böyle kuş türleri yok. Sadece biz Takko kuşları varız. Hepiniz dilimizi konuşacaksınız. Tüm kuşlar bize hizmet edecek. Biz Takko Kuşları, tüm kuşların atasıyız. Aynı zamanda kuşların da sultanı olduğumuzu kabul etmek zorundasınız. Sizlerin ne konuştuğunuzu anlamıyoruz. Bundan böyle bütün kuşlar, bizim gibi leş yiyeceksiniz.” Bu türde benzer saçmalıklar… akla, vicdana, tabiata uymayan iddialarda bulunuyorlardı.” Diyerek keklik olanları özetledi.

Biraz sonra baykuş ta öfkeli ve kızgın bir durumda geldi. O da gördüğü benzer şeyler söyle. - “Bu pislikler herkesi kendilerine benzetmek istiyorlar. Bu kabul edilir bir durum değil. Daha fazla ileri gitmeden, çirkin yaratıkları durdurmamız gerekir. Tembel çalışmayan tiplere benziyorlar. Derhal kuşlar konseyini toplantıya çağıralım. Bu Takkolara hepimiz birlikte unutamayacakları bir ders verelim. Bir daha da bu türde, zorbalıkla ırkçı ve doğaya karşıtı savlar ileri sürmesinler.” Diyordu baykuş öfkelice.

Sığırtmaç, güvercin, keklik ve baykuş konuşmalarına devam ederken serçe geldi. O da üzgün ve öfkeliydi. Belli ki o da, Takkoların ne yaptıklarını duymuştu. Daha kimse sormadan, başladı olanları anlatmaya.

Serçe; - “Hiç sormayın kardeşler, silahlı on beş, yirmi Takko bizim kasabaya gelmiş birçok kuşu kasaba meydanında toplamış, “söylediklerimizi tekrar edin! Eğer tekrar etmezseniz, hepinizi boğup cesetlerinizi üst üste yığıp, çürümeye terk edeceğiz. Kokmaya başlayınca gelip yiyeceğiz. Şimdi başlayın. Biz kuş değiliz. Bizim özel dilimiz yok. Bizler Takko soyundan geliyoruz. Takkolar bizim atalarımız. Ayrı ayırı bölgelere düştüğümüz içinde, Takkoca konuşmayı unutmuşuz. Takkolar bizim sultanlarımız. Takkoların dostu, sadece Takkolardır. Şahinlerin sözüne uydunuz. Hepiniz vatan hainliği yapıyorsunuz. Hepiniz teröristsiniz!” Benzer saçmalıklar uyduma ve iftiralarla kuşlara işkence yapıyorlar. İnanılmaz saçmalıklar tekrar ettirmeye zorluyorlar kuşları. Onların sözlerini tekrar etmeyenlere inanılmaz işkenceler ve eziyetler ediyorlar. Yine de kuşlar direniyor. Ne kadar dayanacaklarını kestirmek te zor. Ben zorla kurtuldum. Yuvam ince ve yüksek bir dalda olduğu için de Takkolar oraya çıkamadılar. Aşağıdan içi boş palavralarla kendilerini avutmaya çalıştılar. Yavrularıma da dışarı çıkmayın diye tembih ettim. Anlayacağınız durum tahmin edeceğimizden de daha ciddi. Tek tek bu Takkoların üstesinden gelemeyiz. Güçlerimizi birleştirip, bu kendini bilmez çirkin yaratıklara unutamayacakları tarihi bir ders verelim. Öyle bir ders olsun ki, çocukları da benzer türde kuş suçunu işlemeye cesaret etmesinler. Bu ırkçılıktır. Tartışma götürmez bir kuş suçudur. Ben ne dilimi ve ne de serçe olduğumu inkâr ederim. Şuna inanıyorum ki, her biriniz bağlı olduğu kuş türüyle onur duyuyorsunuz. İyi ki bizler farklıyız. Farklılık, Tabiat Ananın tüm canlı varlıklara armağan ettiği sonsuz bir güzellik. O yüce varlığın bize armağan ettiği güzelliklere sayı ve sevgiyle sahip çıkacağız. Her birimiz bağlı olduğu türle kıvanç duyacağız. Diğer türlere de saygı ve sevgiyle birlikte paylaşacağız. Doğada hepimize yetecek nimet var. Sonsuz nimetlere herkes ihtiyacı kadar kullanıyor. Bizler birlikte güzeliz.” Serçe düşüncelerini anlatırken onurlu ve cesaretliydi.

Baykuş söz aldı. - “Bakın kardeşler, bende endişe ve düşüncenizi paylaşıyorum. Serçe kardeşimin de belirttiği gibi, gücümüzü birleştirmemiz gerekir. Birlikten güç doğar. O haklı güç, bizi amaca götürür. Derhal kuş konseyini toplantıya çağıralım. Bu leş yiyen çirkin ve sarhoş yaratıklara ebediyen unutamayacakları bir ders verelim. Kanımca bu çağrı işine en uygun olanı güvercin. Kendisi ve sizlerde uygun görüyorsanız. Derhal güvercin haber iletmeye çıksın! Bu benim önerim. Belki sizlerden daha farklı öneriler gelebilir.” Baykuş önerisini sundu.

Toplantıya katılanlar, Baykuş un önerisini yerinde bulduklarını beyan ettiler. Kendi aralarında bir “Girişim Komitesi” oluşturdular. Herkes söz verdi. “Bu Takkoların küstahlığını kırana kadar, hepimiz birlikte sadakatle çalışacağımıza söz veriyoruz. Sözümüzden dönersek, Takkolaşalım!” Komite heyetinde herkes, getirmiş olduğu zeytin dalına kanatlarını sürdüler. Komite heyeti, hangi mağarada bekleyeceklerini güvercine söylediler. Zaman kaybetmeden güvercin yola koyuldu. Tüm kuşları dolaştı. Bir gün sonra, hangi meydanda toplanacakları yeri bildirildi.

Baykuş, leylek, keklik, sığırtmaç ve serçe mağarada Güvercini beklediler. O arada serçe yavruları için, heyet üyelerine endişelerini söyledi. - “Hiç tasalanma. Şimdi seninle gidip yavrularını görelim.” Dedi Baykuş. Serçe bu davranış serçenin gözlerini yaşarttı. Bu soylu kuşça davranışa büyük bir değer verdi. Gözyaşlarını tutamadı. Baykuş’un boynuna sarıldı. “Sana sevgi ve saygılarımı sunuyorum bilge Baykuş!” dedi serçe. - “Lafımı olur güzel yavrum, benim görevim sana kılavuzluk etmek. Haydi zaman yitirmeden gidip yavrularını görelim.” Dedi Baykuş.

İkisi arkadaşlarından izin isteyerek, “Bize destur arkadaşlar tez elden döneriz.” Deyip, serçenin yavrularını görmeye gittiler. - “Sen beni takip et güzel serçem. Tüm olumsuzlukları kafandan sil at. Sadece güvenli uçmaya yoğunlaş. Tez elden gidip, güvenlik içinde döneriz. Güvercin dönmeden geliriz.” Baykuş ve serçe uçup gitti.

Yuvaya yaklaştıklarında, Baykuş bir çınarın yaprakları arasında gizlendi. Orada serçeyi gözleyecekti. Bir tehlike anında, yıldırım hızında hedefe saldıracaktı. Serçenin yuvası, bir ceviz ağanın üstünde idi. Serçe sık yaprakların arasında itinayla uçarak yuvasına vardı.

Annelerini merakla bekleyen yavrular annelerine öyle bir sarıldılar ki, bir daha bırakmayacaklarını söylediler. - “Tamam çocuklar endişe edilecek bir tehlike şimdilik yok. Bana kuşların en akılısı ve güçlü birisi kılavuzluk etti.” Anne ve yavrular bir ara öylece sarmaş dolaş olup kaldılar. Etrafta olacak bir tehlikeyi unutmuş gibiydiler.

Baykuş çınar ağacından serçenin yuvasını gözetirken, tam o sırada kayan bir ses duydu. Ve daha dikkatlice ceviz ağacını kökünden başlayarak, gövdesi yukarı taradı. Birde ne görsün, bir yılan ceviz ağacına tırmanarak yukarı doğru yükseliyordu. “Anladım, senin niyetin kötü. Bu niyetinin gerçekleşmesine izin vermeyeceğim yılan efendi.” Dedi.

Baykuş aniden yerinden öyle bir fırladı ki, tam yılanın başında yakaladı. Yılan kurtulmaya çalıştıysa da, fayda etmedi. Baykuş yılanı bir iki sallayıp, cevizin gövdesine çarptı. Yılan parçalandı. “Karanlığı fırsata çevirmek isteyen yılan, ava giderken kendisi avlandı. Bu hiç fena olmadı. Serçenin çocuklarına taze bir et ziyafeti oldu. Birkaç gün yavrular keyifle yesinler.” Dedi Baykuş. Yılanı alıp, serçenin yuvasının kapısını usulca çalmaya başladı. “Sevgili yavrum serçe, izninle çocuklarına küçük bir armağanım var.” Dedi.

Serçe sesi tanıdı. Bilge Baykuşun sesiydi. Onu buyur etti. Baykuş önce ağzındaki koca yılanı yuvaya bıraktı. Serçenin yavrularını selamladı. Üç yavrunun da başını okşadı. Onlarla sevgisini paylaştı. - “Çocuklar size küçük bir ziyafet getirdim. Yapabildiğim en iyi iş bu. Bu kez sizin için çalıştım. Helalı hoş olsun. Size yarasın.” Dedi.

Çocuklar güldü. Serçe tercümanlık yapıyordu. - “Anne bu büyük kuşa, dede diyebilir miyiz? Bizden farklı da olsa, bilge ve saygı değer bir kuş dedeye benziyor. Dedeliği kabul ederse, biz daha da mutlu oluruz.” Dediler. Serçe çocukların arzusunu Baykuşa iletti. - “Kuşkusuz, dede diye bilirler. On beş torunum vardı. Şimdi on sekiz oldu. Bende çok sevindim.” Dedi Baykuş. Yeniden yavrulara sarıldı. Onları kanadıyla okşadı. Annesi durumu çocuklara anlattı. Çocuklar Baykuş a olan güven ve sevgilerini yeniden belirtiler.

Ayrılacaklarını çocuklara söylediler. “Arkadaşlarımız bizi merak etmesinler. Hemen dönmemiz gerekir. Sizler yuvadan çıkmayın. Çabucak dönerim.” Dedi Serçe ve Baykuş dede. Baykuş ve Serçe sessizce yuvadan ayrılıp, arkadaşları ikisini bekleyen mağaraya doğru uçtular. Önce Baykuş arakadan serçe, yüksek bir güvenlik önlemi içinde mağaraya vardılar. Daha Güvercin dönmemişti.

Keklik, sığırtmaç, leylek gelip Baykuş ve Serçeye sarıldılar. Yolculuklarının nasıl geçtiğini anlattılar. Kuş konseyinin alacakları karar üzerine, nasıl hareket edeceklerini düşündüler. Konsey toplantısında, her kuş grubunun temsilcilerini çıkarıp fikirlerini söylemesini isteyeceklerdi. Bunları düşünürken tam o sırada Güvercin de geldi.

Herkes merak ve sevgiyle güvercine sarılıp, ziyareti nasıl karşıladıklarını sordular. - “Her şey tahmin ettiğimiz gibi geçti. Çok iyi karşıladılar. Birlikte karşı koymayı yerinde ve iyi düşünülmüş bir hareket olacağı fikrinde birleştiler. Sabahleyin öğlene doğru gölün yanındaki meydanda toplanacaklarını kabul ettiler. Komitede olan kuşlar tekrar güvenlerini belirttiler. Fazla beklemeden uyumaya başladılar.

Herkes deliksiz bir uyku çekerken, Baykuş ve Serçe birbirinden habersiz uyumadan nöbete kalmışlardı. Baykuş Serçenin uyumadığını anlamıştı. “Küçük fedakâr yavrum!” dedi Baykuş. Serçenin yanına yaklaştı. - Sessizce “neden uyumadın ki, yavrum?” Diye sordu. Kanatlarıyla serçeyi okşadı Baykuş. - “Sen neden uyumadınsa, beni de o yüzden uyku tutmadı.” Dedi serçe.

Sabah yaklaşıyordu. Doğuda aydınlık giderek yayılıyordu. Biraz sonra kocaman lekesiz turuncu Güneş yükselmeye başladı. Her taraf altın sarısına boyanmıştı. Göz kamaştıran bir güzellik. Diğer kuşlarda uyandı. Hep beraber Güneş e doğru sıraya girdiler. Her biri ayrı, ayrı dualarla kendi dillerinde Büyük Ateşi selamlayıp, saygılarını sundular.

Baykuş Komite arkadaşlarından bir gücük görev için izin istedi. “Değerli Komite yoldaşlarım. Bana bir fasıl izin verin, kahvaltı için göle uğrayım.” Dedi. “Zahmet etme, hepimiz birlikte gidelim gölün kenarına.” Dedilerse de Baykuş dinlemedi. “Çabuk dönerim. Bu arada, sizde Konsey Toplantısı için unuttuğumuz bir durum varsa, onu tamamlayın. Hazırlıkları bir daha gözden geçirin.” Diyerek uçup gitti. Baykuş.

Biraz sonra Baykuş koçman bir taze bir balıkla geldi. Hep birlikte oturup, balığı afiyetle yediler. Doğa Anaya şükranlarını bir daha sundular. Güneş bir hayli yükselmişti. Hava güzel ve sakindi yine. Baykuş, Leylek, keklik, Güvercin, Sığırtmaç, Serçe ve Bülbül hep beraber uçup, toplantının olacağı kayalıklara gittiler. Daha onlar gitmeden bazı kuş türleri çoktan yerlerini almışlardı bile. Ortada olan bir kayayı kürsü seçtiler. Hangi kuş delegelerinin nerede oturacakları yerleri belirlediler. Küçük boyda olan kuşlara ön sıralarda yer ayırdılar. Yine Kuş türlerine göre bitki ve ağaç yapraklarıyla her türün yerlerini belirlediler. Bu yer belirleme yerleri işaretlenirken kuşlar gelmeye başladı. Her yer kuşlarla dolmaya başladı. Yüzlerce kuş temsilcileri katıldı Konseye. Hiçbir tür ihmal edilmemişti. Çağrılanların tümü de toplantıyı görev sayıp, gelmişti. Artık toplantı, başlayabilirdi.

Önce bülbül, Keklik, Bıldırcın ortak bir şarkıyla toplantının başladığını duyurdu. Arkadan Serçe Kürsüye gelip, Baykuş un açılış konuşmasını duyurdu. Baykuş Kürsüye çıktı. Toplantının amacını ve Takkolara gereken ortak bir dersin verilmesini vurguladı. “Değerli kuşlar! Hepiniz neden toplandığımızı kısaca biliyorsunuz. Şimdiye kadar duymadığımız bilmediğimiz bir saldırı ve barbarlıkla karşı karşıyayız. Kendini bilmez çirkin geri zekalı, tembel yaratıkların gülünç ve inanılmaz çirkin iddialarını hepiniz duymuşsunuzdur. Bunları kabul etmek imkânsız. Neyse fazla utmadan, sözü küçükten başlayarak toplantıya katılan değerli delegelere bırakıyorum. Alacağımız ortak alacağımız karar hepimizi bağlayacak. Birde rica da bulunmayı gerekli görüyorum. Konuşmalar kısa öneri, arzularınız ve Takkolara ne tür bir ceza vermemiz biçimde olsun. Unutmayın, bu tüm kuşları bağlayan en büyük konseydir. Burada alacağımız karar sonsuza kadar devam edecek. Hepinize selam ve sevgiler.

İlk söz bülbüle verildi. “Sevgili büyüklerim, değerli kardeşlerim. Takkolara hak ettikleri cezayı vermeden çekinmeyelim. Ben bir bülbülüm. Dilim, rengim, inancım farklı. Bunların hiçbirinden vazgeçmem düşünülmez. Biliyorum binlerce kuş türü büyük bir ailedir. Birlikte farklılığımızla güzeliz. Bu çok türdeşlik, bizim zenginliğimiz. Takkolar hakkın da ki kararım, onlar yaşadıkları sürece bizden ayrı bir yiyecekleri olsun. Başka bir kuş onların yemeklerini yemesin. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Herkese kolay gelsin.” Deyip lafı uzatmadan kuş delegelerini selamlayarak kürsüden ayrıldı.

İkinci konuşmacı, serçe delegesi kürsüye çıktı. “Sevgili delegeler. Bende lafı dolandırmadan, nutuk atmadan kısa ve öz konuşacağım. Bu çirkin kuşa benzemeyen Takkolar kimden cesaret ve güç alıyor, bunu öğrenmeyi beklemeye zamanınız yok. Hemen öncelikli önlem ne ise onu yapalım. Bu kuş düşmanı saldırganlığa hemen son verelim. Ben bağlı olduğum serçe türüyle onur duyuyorum. Bu beni diğer kuşlardan üstün olduğumu göstermez. Bizler birlikte farklıklarımızla var olmalıyız. Güzel olan farklılığımız. Bu Tabiat Ananın bize armağan ettiği bir güzellik… kısada gelim. Bülbül ün önerisine katılıyorum. Biraz da katkı yapalım. Takkolara yeni bir isim verelim. Bu isim yiyecekleriyle uyumlu olsun. Sizleri yürekten selamlıyorum. Ne bu kadar çok türümüz var.” Diyerek kürsünden indi.

Üçüncü konuşmacı Sığırtmaç oldu. “Takkoların kuş türüne yaptıkları zulmü ve düşmanlığa daha fazla müsamaha edemeyiz. Bunlara yaptıklarıyla uyumlu bir ceza olsun. Kıyamete kadar o adla çağırılsınlar.” sığırtmaçta söz uzatmadan kürsüden indi.

Dördüncü konuşmacı güvercin oldu. “Takkoların saçma ve doğa karşıtı iddialarını onaylamak ve sessiz kalmak hiçbir kuş türü kabul etmez. Bizler uçan özgürlük tutkunu bir canlı türüyüz. Bütün türele karşı saygımız var. Bu farklılığa büyük saygı duyuyoruz. Takkoların ideaları saçma olduğu kadar bir barbarlık ör eneğidir. Önerim bunlara verilecek ceza daim olsun, ona uygunda yeni bir ad olsun. Saygılar sevgiler. Hepinizi seviyorum.” Diyerek Kürsüden indi.

Beşinci konuşmacı delege Keklik oldu. “Gerçekten bu Takkoların yaptıkları mantıksız ve bir o kadar da tehlikeli terör saldırılarını bırak kabul etmeyi, onları duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Bana göre her farklı tür kuş güzeldir. İyi ki böylece farklı olmuşuz. Büyük Doğa Anneye sonsuz şükranlar ki, bizi böyle çok faklı ve güzel yaratmış. Takkolara verilecek ceza, ebedi olsun ki, bir daha hiçbir yaratık bu türde, doğa karşıtı savda bulunmasın. Bunlara yiyecek olarak, uygun bulacağımız bir yiyecekle adları aynı olsun. Hepinize Sevgiler saygılar.” Diyerek kürsünden indi.

Sırasıyla tüm kuş delegeleri çıkıp, Takkolara karşı ortak hareket edilmesinden yana düşüncelerini belirtiler. Hiçbir koşulda takkoculuğu kabul etmeyeceklerini bildirdiler. Bunlara karşı ortak savaşmamın gerekliliğine vurgu yaptılar.

Bin beş yüzüncü sırada da Kırmızı Yeleli Beyaz Kartal kürsüye çıktı. Bütün kuşlar coşmuştu. Adaletli Sembolik krallarını alkışlıyorlardı. “Değerli Büyük kuş ailesi. Bende sözün nutuk kısmına girmeyeceğim. Burada yüzlerce öneri görüş ve dilek dinledik. Özetlersem yaklaşık tümü bir noktaya vurgu yapıyordu. “Bu Takkolara yeni bir yiyecek ve bu yiyeceklerine uygun yeni bir isim.” Bence bu ortak aklın yaratıcı önerisi beni de heyecanlandırdı. Girişim komitesi tüm öneri, görüş ve dileklerin orak yanını bulup, bana getirdiler. Üzerinde mutabık olduğumuz bir görüş ortaya çıktı. Bu sizlerin yüzlerce ortak kararıdır. Size sunacağımız yine de sadece bir öneri. Oylamadan sonra kesinlik kazanacak. Takkoların yeni yiyecekleri kokuşmuş hayvan leşi olsun. Bunlara başka yiyecekler de yasak. Adları da Leş Kargaları olsun. Çevrenin çöpçüleri, bunlar tembel uyuşuk ve kendi kendine de böbürlenip dursunlar. Kıyamete kadar leşten başka bir şey yemeleri yasak! Şimdi Sevgili baykuş gelip, bunu oyunuza sunacak. Hepinizi kucaklıyorum, sevgilerimi kabul edin. Değerli Büyük Ailem!” Kartal kürsüden indi.

Tüm kuşlar yerinden havalanıp, Kırmızı Yeli Beyaz Kartalı saygıyla selamladılar. En son olarak yine Baykuş kürsüye çıktı. “Büyük Ailem Kartalın söylediği ortak aklınızın bir ürünü. Bunu oylarınıza sunacağım. Kabul veya ret etmekten tamıyla özgürsünüz. Özgür kuş iradenizle hiçbir etki altında kalmadan karar verin. Şimdi Takkoların yiyeceğini ve adını sizlerin adil oyunuza sunuyorum. Bunların adı “Leşkargaları ve yiyecekleri kıyamete kadar leş olsun!” Kabul ediyor musunuz?” Bütün kuşlar havalanarak, kabul ettiklerini beyan ettiler. “Adları Leşkargaları ve yitecekleri leş olsun. Bu isim kıyamete kadar yaşasın. Diğer canlılara da ibret olsun!”

Takkoların adları ve yiyecekleri karara bağlandıktan sonra, bir devrimci birlik hazırlayıp, Takkolara yeni adlarını ve yiyeceklerini kabul ettirmek için havalandırıldı. On iki en seçkin kartal, On iki en Seçkin Şahin, yedi en Seçkin Baykuş, on altı Martı, sekiz Leylek, yirmi Karga. Otuz Ağaç Kakan…tünden devrimci bir birlik oluşturuldu.

Birlik Takkoların yanına vardığında onlar ölmüş bir kurdu yiyorlardı. Avcı bir Şahin iletti. “Bakalım ne yapıyorsunuz ey Takkolar! Hala Tüm kuşların sizin soyunuzdan ve bir Takkonun tüm kuşlara bedel olduğu ve diğer saçmalıklarınızdan kararlı mısınız? Bizde size yeni uygun bir isim ve yeni bir yiyecek layık gördük. Bundan böyle sizler hep ölmüş hayvan ve diğer hayvanların atıklarını yiyeceksiniz. Başka yiyecek yasak. Ya bunu kabul edeceksiniz veya sizi yok edeceğiz. Kabarmaya kalmayın. Sizin o kel başınızı delik deşik ederiz. Çabuk karar verin!” Bazıları kara itiraz etti ise onlar anında Kartallarca havaya kaldırılıp, bin fersahtan kayalıklara bırakıldılar. Parçalanıp, leşleri diğerlerine verildi. Sonunda hepsi de yeni adlarını ve mesleklerini kabul ettiler. Kıyamete kadar hayvan atıklarını ve leş yiyecekler. Adları da Leşkargaları oldu. Bulundukları bölgenin çöpçüleri oldular.

Bahattin Seven Külekli Köyü 28 Aralık 2017 Perşembe ibret alınacak bir masal.

 
Toplam blog
: 17
: 178
Kayıt tarihi
: 24.03.15
 
 

Sivas ın Kangal İlçesi Külekli köyünde dünyaya merhaba dedim. İlkokulu köyde, ortaokulu Sivas'ta,..