- Kategori
- Şiir
"Perde Arkasında Oyunlarımız Oynanıyor, Kimimiz Hacıvat'ız, Kimimiz Karagöz.
Çocukluğundan beri şiiri seviyor Seyhan Keserci. Kendisini Bartın’ın dillere destan uzun soluklu “21 nci Kitap Fuarında tanıdık. Kitaplarını sermiş. İmza günündeydi. Fırsat buldukça konuştuk.
Taa, Orhan Veli’den bu yana ne varsa okuyor şiir kitaplarını. Şiir hevesi, Orhan Veli Kanık ile başlamş. Varsa da şiir, yoksa da şiir. Aklını şiirler almış. Lirler denizinde boğulmuş. Bata çıka her seferinde sahile çıkmış sapsağlam. Atılan can kurtaran simidi üzerinde bile şiir yazılı imiş.
Gencecik. Çiçeği burnunda, hanım hanımcık bir kız bu. Tokalaşırken fark ettim. Elleri buz gibi. “Neden?” dedim, “Hep öyle” dedi. Ben de bilirdim ki, şairlerin her yanı fırının ağzındaki alev kapağı gibidir. Kapağı açsan da açmasan da içi dışı alevlidir şairlerin.
Alev, alevi yakar mı? Bal gibi yakar. Bunu kimyacılara sorsanız, formüllerle izahını yaparlar. Geçiniz efendim, geçiniz. İçi dışı alev olan, aşk olan bir ateş, yeter ki, şiir tüten bacayı sarsın. Ondan sonra deme gör. İşte böyle şair olursun, kitap bastırırsın. Alev alev satırların olur, Aşk kokulu, mis kokulu .
Seyhan Keserci’nin bu “Saflanma Sanatı” 140 sayfalık. İçlerinde en beğendiği şiir var. O da iki satırlık. Ama, hayatın özünü çarpıcı biçimde ortaya koyuyor: Şiirin başlığı: “KUKLA”
“Perde arkasında oyunlarımız oynanıyor,
"Kimimiz Hacivat, kimimiz Karagöz”
Kendisi, Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi halen. Çok çok şiir kitabı olsun istiyor. Bir heves, bir heves, deme gitsin. Gözleri pırıl pırıl. Konuşulanları dalgın ama, dikkatli dinliyor. Bir yandan da hayalhanesini işleterek, aklına takıldığı dizelerin hayalini yaşıyor. Onun için duruşu dalgınca. İçi fıkır fıkır.
Romancılardan İclal Aydını ve Murat Menteş’i seviyor. Edebiyatçı olmasaymış, müzisyen olmak istermiş. Ve araya “Tiyatrocu da olmak istedim” diye ekleyiverdi. Eh, biz de fazla mal göz çıkarmaz diye, bu son cümlesini de ekledik.
Beş yıllık, bir maden mühendisi ile evli, demeğe kalmadan, yakışıklı bir adam çıkıp geliverdi. Tanıştık da.
Bartın’da en çok Amasra’yı seviyor. Her zaman cebinde kağıt kalem taşıyor.
Ne mutluluk değil mi? Her an bir şiir hazinesinin üstünde oturuyorsunuz. Arazide izi bile yok bu hazine nereye gömülü diye. Ama siz, hissederek bu gömü’nün üzerine oturduğunuzda, onun kapağını açıp, içine giriyorsunuz. Hissettiğiniz için tabi. Şairlik de hissetme sanatı değil mi?
Bu arada, Bartın Belediyesinin Basın Şefi, güzel isimli Emircan Sulu geldi. Meğerse bizim şairin arkadaşı imiş. Birlikte resimledim onları. Ve dedim: “Arkadaşın çok yaman” dedim. O da, o kimin arkadaşı. Tabii ki, benim arkadaşlarım öyledir “ dedi.
GENÇ ŞAİR SEYHAN KESERCİ
SEYHAN KESERCİ VE BARTIN BELEDİYESİNİN BASIN ŞEFİ EMİRCAN SUCU BİRLİKTELER.