- Kategori
- Siyaset
"Teşkilat" hakkında – 4

Hiç ders alınsa; tarih tekerrür eder miydi?
İSTANBUL’DA NELER OLUYOR?
Bu arada ABD bundan sonraki hedefler için organizasyonuna İstanbul’daki büyük sermaye çevrelerini de katarak bu çevrelerin maddi, ekonomik ve basın gücü sayesinde amaçlarını daha kolay saptırma gayretleri içinde idi. Bu gaye ile AP Genel Başkanlığı meselesi bahane edilerek bazı Masonlara Tepebaşındaki bağımsız Loca kurduruldu. Büyük Mason Derneği’nden farklı olarak üyelerinin çoğu; ekalliyetlerden ya da İstanbul’da yaşayan ve hepsi ateist olan sözde aydın ve iş adamlarından oluşmaktaydı. İşte Tepebaşında faaliyet gösteren bu Mahfil, ’’Teşkilat’’ın ilk yapılandırıldığı yerlerden biridir. Bu işler ya orada umumi olmayan toplantılarda ya da ‘’seçkinlerin’’ katıldığı av partilerinde konuşulurdu. Şu aralar Ulusalcıların arasında pek revaçta olan kimi iş dünyasının önde gelen isimleri, medya ve holding patronları kısaca İstanbul’un sermaye kesimleri katılırdı. Hatta bir büyük ulusal gazetenin patronu, gazetesini satmaya karar verince, müşteri olacak Holdingin itimadına şayan şahıs bile bu mahfillerde seçildi. Ve hatta o gazetenin başyazarı da ne tesadüf ki; satıştan hemen önce teröre kurban gitti. Tabii günün şartlarına en uygun hedef belirlenerek bu hedefin bazı üyelerini ajite edip bu cinayeti işletmeleri ise ‘’Teşkilat’’ın profesyonelleri tarafından kısa zamanda organize edildi. Zaten bunların şahsi menfaatleri için, ABD’ li ajanların hedef aldıkları kişinin çok yakınları bile olması önemli değildi. Örneğin 1986-88 yıllarında Hamas kurulumunda gayret gösteren Hiram Abas, çok itimat ettiği, ancak arka planından bihaber olduğu Teşkilattaki ağabeylerinin ispiyonu tarafından ve bazı sonuçlara ulaştığı için ‘’Teşkilat’’ın bilinen taşeronlarından DHKP-C tarafından katledildi. Şaşırtıcı yanı da; sonradan ‘’Teşkilat’’ın yazarlarından birisinin, Abas’ı sanki bir maceraperestmiş gibi resmeden ve neredeyse ölümünü haklı gösteren bir kitap yazmış olmasıdır. Hem bu yazar eski solculardan birisidir.!! Necip Hablemitoğlu’da kendisini emniyetli bir şekilde Cebeci gibi bir mahalde okutan, sonra akademik kariyer bahşedenlere sadakatle hizmet etmiş, içinden çıktığı Ülkücü yuvaya dahi sırt dönerek Ulusalcıların provakasyonuyla CHP’li olmuştur. Ancak günü geldiğinde ona yıllarca destek verenler bir an dahi düşünmeden onu harcamışlar, üstüne bir de yüzsüzce cenazesini provoke etmişlerdir. Bu konudan daha sonra bahsedilecektir.
DARBEDEN SONRA
ABD, ülke içinde şahsi servetlerinin ve kudretlerinin artmasının kendi gayeleriyle örtüştüğü ekalliyetten ya da soyunun Rum dönmesi olduğundan emin olunan büyük İstanbul sermayedarları ile işi pişirmeye ve adım adım kaosa sürüklediği Türkiye’de, eş zamanlı olarak da Teşkilatın faaliyetlerini yönetmeye devam etmektedir. Yapılacak ihtilalde çoğunluğu Güney Kafkasya kökenli TSK mensup ya da emeklilerine görev vermeleri tesadüf değildir. Bu dönemde bazı iş adamlarının da aniden büyük Holding sahibi olmaları dikkat çekicidir. Bunlar hem de özellikle askeri kökenden gelenleri eskiden bu yana manevi değerlere önem vermeyen ve Anadolu halkını küçümseyen kimselerdi. Hatta diğer Kafkas göçmenlerini bile (Abazlar, Çeçenler vs.)beğenmezler ve bunları cahil yobazlar olarak görürlerdi. Son seçimlerde CHP’nin kampanyasının açılışında Güney Kafkasya Derneği’nin bulunması yeni bir olay değildir. Ancak darbeye ulaştıkları, bilahare de ifade verip kendilerini ele vermelerinden korktukları için yurt dışına kaçırdıkları kendi adamları hariç bütün gençleri silindir gibi ezdikten sonra, bir de baktılar ki iki Devlet Kuruluşuna Genel Müdür yapılarak pasifize edilen Paşaları atıl hale gelmişler diğerleri de ordudan uzaklaştırılmışlardır, hatta bazılarına Başbakanlık dahi verilmiştir. Darbeyi sahiplenen TSK’nın üst düzey komutanları, yine bunların oyununa gelmemiştir. Bu kez 1983’ten itibaren Konsey üyelerine saldırmaya başlamışlar ve sırf bu sebepten, önce bazı partilerin seçime katılmalarının önlenmesi için ajitasyon yapmışlar ardından da hepsi ANAP’a destek vermişlerdir. Bazıları ANAP döneminde Milletvekilliği ya da Devlette üst düzey bürokratlık yapmış olan ve kökleri MHP ve AP’ye dayanan bazı şahısların son seçimlerde CHP’den milletvekili olmalarına şaşmamak gerekir. Bunlar ANAP dağılmaya yüz tutunca ya MHP ya da DYP arasında gidip gelmişlerdir. Hatta bu isimler kendilerinin desteklenmesi için eski Ülkücülerden hatta mafyadan bile güç desteği almışlardır. Çakıcı ve Çatlı gibilerin Dedeman Otelinde bunların lehine yaptığı baskıları hatırlamak gerekir. Dikkat edilirse bu gibi siyasilerin çoğunluğu yukarıda bahsettiğimiz gibi SBF, Hukuk ya da İdari Bilimler mezunlarıdır. Özellikle Mamak’daki davalardan herkesten erken tahliye edilen MHP’nin flaş isimlerine dikkat etmek gerekir. Türkeş bunların bir daha partiye dönmesini istememiştir. (devam edecektir)