Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '14

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Var mısınız el ele verelim, Karadenizi gezelim.

 Var mısınız el ele verelim, Karadenizi gezelim.
 

Nice yıl sonraki kiralık evimiz. Sapsağlam ve ayakta.


 

 

“Gittik, gördük, yendik

Bu sözü, birileri söylemiş vaktiyle. Şimdileyin ben de tekrar ediyorum.  Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği memleket. 60 yıl önceki  Bartın’daki kiralık ev, aynen duruyor.

Okuldan geliyormuş gibi yapıp, evimizin yolunu tuttum. Eskisi gibi  evimizin kapısını çaldım. Ses seda yok. “Annemgiller, kim bilir hangi komşuda “ deyip, her zamanki  anahtarı koyduğumuz  kapı üstündeki gizli çıkıntıya uzandı elim. Yokladım, baktım. “ Aaaa, anahtar aynen eskisi gibi duruyor”

Sen tut, 60 yıl sonra aynı yere gel. Aynı anahtarını, aynı yerde,  uzanıp buluver.

Nihayetinde kapı açıldı. İhtiyar bir adam çıktı. “Değnekten atımı aramağa geldim” deyiverdim. Adam sahici sandı.  Kapının sağına soluna bakmağa başladı. “ Arayalım bakalım, bir yere gitmemiştir, buralardadır” dedi. Başladık kıyı bucak aramağa.

Adam evin sahibiymiş. Döndü bana “ Sen bu evi, benden iyi biliyorsun”  dedi. Düştüm önüne. Tahta gıcırtılı merdivenlerden çıktık. Meseleyi anlattım. Ve de gülüştük. Ama, çıkarken evden,  evin arkasındaki duvar çıkıntısına , atımı bağladığım çiviyi hatırladım. Ben çakmıştım

O çiviyi. Elimle koymuş gibi buluverdim. Gözlerimden yaşlar geldi.

Atımız söğüt dalındandı. Kamçımız da öylesi. Anamızın hoşaf tasını başımıza giyerdik. Zırhlı şövalyelere benzemek için.

Bu yazı, bir “POTPORİ’dir. Şarkılar nasıl ki harmanlanarak  öyle anlatılır. Ben de Potpori yapıp, resimleri harmanladım.  Şu on günlük Bartın seyahatimin özetini vermek istedim.

Hani bir cam kavanoza, ağzı geniş, fanus gibi olanlarına çiçekler koruz. Goncalar yerleştiririz yeşillikleriyle. Biz de sayfamızla, çeşitli zamanlarda çekilmiş fotoğrafları bir araya getirerek, güzellikleri bir daha yad edelim, yaşayalım, paylaşalım istedik.

Resim vardır çok konuşulur. Resim vardır, tebessüm eder. Resim vardır, fısıldar insana.

Her türün, “albenisi” vardır. Bize, sadece  renk vermek düşer. Bakıp iç geçirmek düşer.

İşte biz bu “potpori (Potpourri) ile, hep güleç olanlarını seçtik. Nasıl olsa herkes kendisini tanıyacak resimlerden.

Resimler, önümüzden rap rap geçecek. Biz de onlara ayak uydurarak takılacağız çaresiz. Ne vakit ki: “ Kıt’a dur” diye bir komut verildiğinde, rap diye duracağız. Ama, gurubun içinde Kandıralı varsa, ona da ayrıca “Kandıralı, sen de dur” diyeceğiz. Kandıralılara yıllardır böyle eziyet neden edilir acaba? Laf mı sokuşturuluyor böylelikle veya sempatik oldukları için mi uydurulmuş bu laf, bilinmiyor.

Bizim bildiğimiz, “nerede kalmıştık? “ olur. Başka n’olur ki?

                                               HALET ÇAMBEL, ROMANCIMIZ  YAŞAR KEMAL İLE

Türkiye, asırlık mimarı Halet Çambeli kaybetti. Akyaka’da bu gün toprağa verilecek. O’nu keşfeden Osmaniye’nin eski Valisi Küçük, bu yüzden İstanbul’a gitti. Halet Hanımın, Kadirli’nin Karatepe’sindeki kazılarda, “Hitit Sisi” ile karşılaşması, kariyerini belirleyici olmuştur. Hollanda kendisine Prens Claus ödülünü verir. O, bir efsaneydi. O’nu ilk, Osmaniye Valisi İsa Küçük keşfetti. Kendisini plaketle ödüllendirdi. Halet Çambel sonraları bu olay için şöyle diyecektir: “Bir  valimizden, 40 yıl sonra fark edilerek ödüllendirildik” İsa Küçük, daha sonraları “Halet Abla Destanı” isimli bir kitap yazacak, o’nun memleketi Akyaka’!da da sahnelenecektir.

İsa Küçükten sonra değişen validen sonraki Bartın Valisi Çınar ile tanıştık. “Benim iki hüviyetim var” diyor ve ekliyor: “ İlki, Vali Ali Çınar, ikincisi de, vatandan Ali Çınar.” Zaten kartvizitine de aynen böyle yazdırmış. Kendisini, geldiği Muş’tan beri takip ediyoruz. Hakkında anlatılanlar doğru.  Kendisi hakkında izlenimimiz, bir “Durgun akan Volga” görünümünde olmasıdır.. “ Laf arasında da ne yapacağı da belli olmaz hani.”

Kendisi,  fotoğraf isteklerimizi kırmadı. “Hay hay” dedi. Kendinden önceki vali ise, aynı isteğimize “ Gogool’dan al” diye bana komşu kapısını gösteriyordu.  O zaman anladık ki, o valimiz, objektife bakmak, resim vermek istemiyordu. Halbuki o objektif, Bartın’ın ta kendisiydi. Bartın’a ve Bartın’lılara bakmak demekti. Anladık ki, kendileri Bartınlılara bakmak, yüz yüze gelmek, haşir neşir olmak istemiyordu. İstenmeyen insana siz olsanız n’aparsınız? Kapıyı gösterirsiniz. Ve ona da kapıyı gösterdiler. Bartın’da hazin bir sonlanmaydı onunki. İşte bu “hazin” durum, bir idareci için, acıydı.

Bir Vali Yardımcısı Hanım tanıdık. İsmi Sibel Tursun. Ricamızı kırmadı. Örnek bir, geleceğin hanım valisi olarak ön planda göstermek için resimlemek istedim.  Kırmadı, kabul etti. Resim çekmek için Amasra’lara kadar uzandık. Zaten orada onun bir toplantısı varmış.

Bartın, başarılı bir Kitap Fuarı yaşadı. Tanınmış yazar-çizerler gelip, konferanslar verdi. Fatih Portakal’dan, Saygı Öztürk’e kadar ve daha pek çok tanınmış yazarlar, Bartın’da buluştu.

Çevreyi dolaştık. Sanatla, edebiyatla iç içe geçmiş bir Bartın şehri. Kitap Fuarı etkinlikleri 17 yıldan beri devam ediyor. Bartın pek çok yazarı tanıyor ve ağırlıyor. Belediye, iyi bir  başarı sergiledi, basını ile, sözü ile, duruşu ile.

Eski Vali İsa Küçük’ü, bir gurup okullu ziyaret etti. Minik öğrencilerin yüzleri ışıl ışıldı. Kitap Fuarında, Bartınlıları yalnız bırakmak istememiş. Valilerini çok seviyorlar. Sade onlar mı? Bartın’da herkes, İsa Küçük denilince, gözleri parlıyor.

“Güzelcehisar Beldesine” gittik 16 Km.lik yol. Hopa’ya kadar uzanan “LAV Kayalıklarını” gördük. Kendisi burada, Halk Eğitim Semineri görevlisi eşi dolayısıyle bulunuyor. Bu kayalıklarla İspanya para kazanıyor.  Turistler bizdekileri görmeli” diye yırtınıyor. Mehmet Gölbucaklı   “Göreyim” diye beni çağırmış buraya. Turizme inanmış. İstiyor ki, Bartın’daki ilgililer de inansın.

Lafı uzatmak istemiyoruz. Resimler, yazının aynasıdır diyoruz. Herkes kendisini” bu resimlerde bulacaktır diyoruz.

 

 

BARTIN' IN TANINMIŞ İNSANLARINDAN DİLEK GENÇ SOMAKLI  ÇİFTİNİ ,  KIRTEPEDEKİ  MEŞHUR ŞELALE' DE   RESİMLEDİK.

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..