Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '15

 
Kategori
Deneme
 

05 Ocak 1982 de ben dünyaya gözümü açtım ama henüz daha nefes almadım..

05 Ocak 1982 de ben dünyaya gözümü açtım ama henüz daha nefes almadım..
 

İnsanoğlu için hayat çok tuhaf... Çocukken zaman çok yavaş geçer sonra bir bakmışsın otuz küsür yaşına girmişsindir ve çocukluğundan ne kaldıysa bir kutuya sığmıştır. Eski ve  tozlu bir kutuya...

Işıkları söndürüp bir mum yakmış, gözlerini kapatmış, yaşadıklarını düşünmeye başlamışsındır, geçmişinin hatrına. Oysa daha dün gibi hatırlıyorum köydeki evin bahçesinde çamurdan pastalar yaptığımı, evin balkonunda şeftali yediğim günleri. Okulun bahçesinde  kızlı-oğlanlı karışık oynadığımız futbol maçlarını, attığımız golleri. Maç sonunda çıkan kavgaları sakinleştirmeyi...

En önemli hatırladığım beş yaşlarında oturduğumuz evin yoldan tarafa bakan dış cephe duvarına kazıdığım küçük ev resmiydi. İki pencere bir kapı bir çatı ve dumanı tüten bir baca. Öyle kazımışım ki aradan geçen onbeş sene sonunda bir komşumuzun kızının düğününe gittiğimizde gözüm hemen o kazıdığım resme ilişmişti. Bina tekrar boyanmış ama "küçük ev" hala oradaydı. Hayatın henüz hatıralarımın üzerinden geçip silemediği yıllar. Ah o yıllar. 

Üç yıl önce o evin iki daire karşılığı bir müteaahite verilip yerine yeni bir bina yaptırıldığını duyduğumda yüreğimin sızladığını hissettim. O evle birlikte "küçük evim" çocukluk anılarım, kapıda babasının okuldan gelmesini bekleyen o küçük kız da gitti. İstanbul dan Balıkesir'e gelirken yolumuz üzerinde olmasına rağmen Karacabey e uğramayı istemeyişim de bu yüzdendi.

Seneler geçmiş ve ben, herşeye rağmen, anılarımda sırdaşım olan kiraz ağacının dalları üzerinde ve yaprakları arasına gizlenerek, geçmişimi gözlerimin önüne getiriyorum. Bir nevi hesaba çekiyorum kendimi.  Acemiliğimin toyluğumun verdiği bir şeyle yaptığım yanlışlarım ve sonuna kadar ardında olduğum doğrularımla ben buyum. Çok seviyorum ama ne kadar seviliyorum bilmiyorum. Şunu biliyorum yine en sevdiğim ilk olarak kutlayacak doğum günümü.

Her gece yastığa başımı koyduğumda açarım o günün hesap defterini önüme ve sorarım kendime "bugün ne yaptın, ne öğrendin, ya da mutlu olabildin mi?" mutluluktan kastım, öyle kocaman şeyler değil... Bir arkadaşımla güzel bir sohbet yapmak, küçük bir çocukla oyun oynamak ve onun hayal dünyasında kaybolmak, sevdiğin birine çikolata almak, çok özlediğini fark ettiğin bir müziği ansızın radyoda duymak, kaçıracağını düşündüğün otobüse son anda yetişebilmek,parasız kaldığın zaman eski montunun cebince para bulmak,güzel bir film izlemek, güzel bir yemek yemek,yeni şeyler öğrenmek,yeni bir yer keşfetmek, tam da seni anlattığını düşündüğün bir yazı okumak.

O kadar çoklar ki. Küçük mutluluklarım var benim sevdiğim değer verdiğim, değer verildiğimi hissettiğim insanlar var.

Annem...

Anneciğim...

Babam...

Babacığım...

Allah uzun ömürler versin...

Versin ki...

Ödeyeyim borcumu.

Olabildiğince ödeyeyim.

Yetmez her şeye rağmen ama...

Yine de...

ödeyebileceğim kadar ödemek isterim...

Sevdiceğim,

Senmişsin sevdiceğim,

Senmişsin hikayemin sonu.

Gökten düşen elmanın sahibi.

Bir senmişsin.

Bir de ben.

Bir de dualarını esirgemeyenler...

Bu yıl için çok rica ettim doğum günümün kutlaması olmasın diye. Ben bu hastalıktan kurtulduğum gün, okuluma döndüğüm gün yeniden doğacağım. İşte o gün benim doğum günüm olacak ve bundan sonra hep o gün hafızama kazınacak.

Evet 05 Ocak 1982 de ben dünyaya gözümü açtım ama henüz daha nefes almadım. 

 
Toplam blog
: 146
: 762
Kayıt tarihi
: 02.05.14
 
 

İnsanları ve yaratılmış tüm canlıları severim. Yazmak amatörce de olsa hayatımda bir süredir var...