12 Haziran seçiminin düşündürdükleri

12 Haziran milletvekili seçimine, onaltı gün gibi, kısa bir süre kaldı. Ülkenin yangın yerine dönüştürülmesi için, herkes elinden geleni yapmaktan geri kalmıyor. 

Siyasiler ve parti liderleri birbirlerine etmedikleri hakaretler ve aşağılayıcı söylemlerle çirkinlikleri körüklüyorlar. Dürüst ve adil bir seçim ortamından uzak her çeşit dolapların döndüğü, seçim propagandalarının yapıldığını görüyoruz. İşin vahameti ise organize bir iş olduğu anlaşılan kaset skandalının ortaya çıkmasıdır. 

Bileşim teknoloji uzmanı CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, 20 milletvekilinin ev ve çalışma ofislerinde yaptığı aramada kameralar bulduğunu söyledi. Aynı özelliğe sahip kameralar kullanılmış, bunların yerleştirilmesi, dinlenmesi, görüntülerinin kaydedilmesi, yurt dışına çıkarılması ve yurt dışından Türkiye'ye servis edilmesi 15-20 kişilik bir ekip tarafından yapıldığını gösteriyor. 

Başbakanlığa bağlı (TİM) Telekominakasyon İletişim Merkezi'nin ve İstihbarat Teşkilatının, bu olaylardan haberdar olması gerekmez mi? Siber suçları teşkil eden bu çalışmalar ülke güvenliği açısındanda bir handikap değilmidir? Bu olaylara anında müdahale edilemez mi? 

Devletin bu olaylara açıklık getirmesi beklenirken, iktidarın bunu seçim malzemesi yapması doğru bir hareket kabul edilemez. Muhalefetin bu durumda hükümeti suçlamasıda doğal karşılanmalıdır. 

Eğer, kontrol edilemiyen bir güç, güvenlik birimlerinin içinde örgütlenmiş ve bağımsız kendi idealleri için partileri dizayn etmeye çalışıyorlarsa bundan kuşkusuz iktidar partiside birgün zarar görecektir. 

ABD'nin İslam ülkelerini dizayn etme formülü çerçevesinde, bu olaylar yaşanıyorsa, ülkenin geleceği hiçte parlak görünmemektedir. O zaman ülke ihanet çemberiyle çevrilmiş demektir. Mossad, CIA ve içteki işbirlikçilerle müşterek çalışılıyor demektir. 

Ülkeyi bekliyen çok önemli meseleler varken, herkes ağzından çıkanı ve attığı adımı tartmasını bilmesinin zamanı geldi de geçiyor bile..