Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '21

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

15- Ekolojik Problemler:

15- Ekolojik Problemler:

 

           Ekolojik problemleri çözmenin tek yolu doğanın ilk kanunu olan “denge kanununu” anlamaktır.

 

           İkinci anlamamız gereken şey ise yaratılıştaki cansız seviyenin, bitkisel seviyenin ve hayvan seviyesinin denge içinde içgüdüsel olarak mevcut olduğudur.

 

              İnsan ise içgüdüsel olarak tümüyle dengesizdir.

 

           Bu iki gerçeği anladığımızda yapmamız gereken tek şey, bu iki zıt koşulu mutabakata nasıl getireceğimizi ve dengeyi nasıl bulacağımızı öğrenmek olacaktır. Bu da inanın zor değil!

 

           Öncelikle insan doğasını inceleyecek olursak insanın sürekli mutlu olmak ve haz almak, bir nevi doyum almak derdinde olduğunu görürüz. Toplumun farklı katmanlarında haz ve doyum farklı olsa da özümüz haz almak üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla haz alamazsak hayatı karanlık ve yaşamaya değmeyen bir yer olarak algılarız. Dünyayı, amaçsız ve anlamsız olarak görmeye başlarız. Bu yüzden arzularımızı tatmin etmeye çalışarak yaşar, ne pahasına olursa olsun mutluluktan mutluluğa koşar ve arzularımızı egoistçe tatmin ederiz.

 

           Bu yüzden haz almak için dünyanın bize sunduğu her şeyi kendimizi tatmin etmek için kullanırız. Buna doğa da dahildir. Dolayısıyla doğadan her zaman ihtiyacımızdan daha fazlasını almaya yönelerek doğayı sürekli yok ederiz. Ediyoruz da... Daha fazla altın, daha fazla maden, daha fazla kereste, daha fazla ve çok daha fazla satış ve kazanç için... Hep daha fazlası için...

 

              Bu şekilde ilerleyen insanoğlu da maalesef yüzde yüz bağımlı olduğunu anlamadığı dünyayı artan bir hız ve tempo ile yok etmeye devam etmiştir.

 

 Doğanın ikinci kuralı ise: “Her eyleme denk, karşıt bir güç vardır.” kanunudur. Bu yüzden hayat gündüz gece, güzel çirkin, tatlı acı vb. şeklinde inşa edilmiştir. İnsanın yaptığı her dengesiz eyleme karşı da doğa tarafından bir denge eylemi meydana gelmektedir. Buna aynı zamanda doğal afetler de diyebilirsiniz. Doğal afetlerin giderek artması sizi şaşırtmasın! İnsanın egoizmi her nesilde arttığı için ve insan hem insanı, hem de doğayı sömürdüğü için doğa sürekli dengeyi muhafaza etmek amacıyla karşıt eylemler yapmak zorunda kalmıştır. Doğanın kanunlarını değiştiremezsiniz!

 

 Şimdi ister buna doğa deyin, ister Yaradan ya da ne diyecekseniz deyin! Sonuç itibarıyla insan hiçbir zaman kontrol sahibi değildir! Olamayacaktır da... Her zaman son söz doğanın olacaktır. “Son gülen her zaman iyi güler.” kanunu da değişmeyecektir.

 

 İnsanoğlunun ekolojik felaketlerden kurtulabilmesi için öncelikle kendi kendisine zararı olan egoistçe haz alma sevdasını anlaması gerekir. Bu sevdanın bizi içten içe yediğini, hatta tüm bedensel ve ruh sağlığı hastalıklarımızın nedeni olduğunu anlamamız çok önemlidir. Çünkü doğamız bir şeyin kötü olduğunu anlarsa kendisini ondan uzak tutar. İşte hayatın da bize anlatmak istediği budur. Yani bize zarar veren şeyin egoistçe haz alma arzusu olduğunu anlamamız gerekiyor. Gerçek mutluluğun aslında bu şekilde var olmak olamayacağını anlamalıyız. Elbette anlayana…

 

 Peki, insanoğlu anlamazsa ne olacak?

 

 Bunun için de elbette doğanın bir çözümü var. Yaramazlığının önüne sözle ve anlatmalarla geçilemeyen bir çocuk, şüphesiz hayatını ızdırapla geçirecektir.

 

 Hayat da insanoğluna bunu hazırladı. Önce Covid-19 ile bizi evlere tıkadı. Böylece doğayı hemen dengeye getirdi. Birden Boğaz’da ve Venedik’in o pislik dolu kanallarında yunuslar yüzmeye başladı. Bu durum bize şunu gösterdi ki, insanın olmadığı her yer hemen doğal hâline geri dönüyor. Yani hayat, insana bir mesaj veriyor: “Bu şekilde devam ederseniz ben sizin üstenizden gelmesini bilirim!”

 

 İnsanoğlu maalesef biraz inatçı ve anlayışı dar bir varlık! Bu yüzden de kontrolü birden kaybedince hemen “Eski hayat tarzıma nasıl dönerim?” diye çare arıyor. Neye geri dönecekse? Her gün iki ya da üç saate yakın çekilen trafik, ekmek için insanlarla kavga ve savaş hâli, zengin olunsa da olunmasa da sürekli tatsız bir hayat... Buna geri dönmeye çalışıyor insanlar hâlâ... Anlayışımızın yetersiz olduğunu görüyoruz. Aslında hayat bize: “Durun ya! Böyle saçma sapan yaşanır mı?” diyor. Biz de: “Biz yaşarız abi, sorun yok!” diyoruz.

 

 Her neyse... Ama hayat hem fikir değil bizimle... Bu yüzden doğal afetler, bizlere bu şekilde yaşayamayacağımızı idrak ettirene kadar artan bir tempo ile devam edecektir. Bizler insan ile insan ve insan ile doğa arasındaki tüm ilişkilerimizi yeni bir yaklaşım dediğimiz toplumsal sorumluluk ile değiştirmediğimiz sürece, egoistçe hem birbirimizi hem de doğayı kendi menfaatlerimiz için yok etmeye devam ettikçe, göreceksiniz ki hayatın acımasızlığı üzerimizde olacak!

 

 Hepimiz bu kısa hayatın bizlere neye mal olduğunu bir düşünelim. Koşturmacalarla geçen bu sayılı günlerin aslında kime faydası var ki?

 

 Anlamalıyız ki, hepimizin mutluluğu birbirimize bağlıdır. Bu doğa kanununu anlamadığımız sürece, insanlara ve hayata yaklaşımımızı değiştirmediğimiz sürece, hayatın ızdırapları üzerimizde giderek artacaktır. İnsan, doğanın tek dengesiz varlığıdır. Aynı zamanda da bu dengeyi kurabilecek tek varlığıdır. Bu yüzden yaşadığımız süreç insanoğlunu daha yüksek bir bilinç ve varoluşa doğru itiyor da diyebiliriz. Çocukların büyümeleri kaçınılmazdır. Bu durum bir yetişkin olup hâlâ çocuklar gibi davranan bireyler için de söz konusudur. Umalım ki gönüllü olarak hayatı anlamayı öğreniriz. Kendi kendimizi değiştiririz. Yoksa hayat bizi tokatlarıyla mecburen yola sokacaktır. Hayat dizini dövmez. Bunun yerine insanı döveceğinden de emin olabilirsiniz!

 

 
Kayıt tarihi
: 04.02.17
 
 

Ashburton High School (Londra), John Ruskin College (Londra), ODTÜ İşletme (Ankara), Macquarie Univ..