Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '08

 
Kategori
İnançlar
 

2008..... ve Fetva

2008..... ve Fetva
 

Yıl 2008 ..ve FETVA

Dinimizin gelişinden bu yana yaklaşık 1500 yıl geçmesine rağmen hala bazıları fetva veriyor, bir çoğu da itibar ediyor. Hayret etmemek elde değil.

Kuran-ı Kerim’in ilk ayeti “yüce yaratanın emri ile oku” bu her halde o kutsal dinimizi öğreten kitabı ekstra kılıflara sarıp el uzanamayacak yüksek bir yere as demek değil. Okumak, öğrenmek, inandığı ve anladığı gibi yaşamak olsa gerek. Bu düşünceyi yine Kuran “size ayetleri okuyup anlayasınız diye Arapça gönderdik” diyerek destekliyor. Bu durum apaçık ortada iken çoğumuzbu gün her kitapçıda rahatlıkla bulunabilen, kendi dilimizde yazılmış o muhteşem kitabı alıp okuyacağımıza, bir tane Arapça (anlamadığımız dilde) edinip duvara asıyoruz. Sonrada şundan bundan dinimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Sanırım çoğumuzun Müslümanlıkta ruhban sınıfın olmadığından, dinin kul ile Allah arasında olduğundan haberimiz bile yok.

Bu konuya yıllarını vermiş saygı değer ilahiyatçılara bir diyeceğim yok. Ancak ne zaman televizyonda birkaç ilahiyatçı bir araya gelseler bir çok konuda farklı düşünceler ortaya koyuyor. Belki de haklılar. Kendi anlayışlarını savunuyorlar.

Bildiğim kadarı ile Kuran da ki bazı ayetler kesin, bazıları da günün şartlarına göre uyarlanabilir. Sayın ilahiyatçı Prof. Hayrettin Karaman boşanma hakkının kocaya ait olduğunu savunuyor. Günümüzdeki erkek- kadın eşitliği, bireysel hak ve özgürlükler kavramları ile bu fikir nasıl bağdaşır ki? Azıcık kitap okumuşlar bilir ki İslamiyet, Kadının insan değil mal sayıldığı, her türlü ahlaksızlığın normal sayıldığı bir toplumun yaşadığı coğrafyaya gönderildi. O günün şartlarında, kadına Kuran da adı geçen olanakların sağlanması bile inanılmaz bir devrim di. Bu tabii ki eşitliğe gidecek yolun açılması idi.

Bir de laiklik ile Müslümanlık bağdaşmaz deniyor. Bildiğimiz kadarı ile laiklik kısa tarifi ile din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır ki, son derece de doğrudur. Zira devletin yönetim kuralları günün koşullarına göre her an değişebilir. Bu kuralları ise halk içinden seçilmiş meclis düzenler. Halbuki din kuralları kesindir. Bundan daha önemlisi de din birey ile Allah arasında bir konudur. Üçüncü şahıslara bu konuda tek söz söylemek bile düşmez. Bu bağlamda laiklik din özgürlüğünün teminatıdır denebilir.

Bu yüzden de ülke yönetiminde dini egemen kılmak en başta dine zarar verir. Sevgi ile kalın….

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..