Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '20

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

29 Ekim 1923 Cumhuriyeti

29 Ekim 1923 Cumhuriyeti

Atatürk’ün “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in 97. Yıldönümü. Cumhuriyet, kutlu bir kuruluştur. Bu tarih ,bir ulusun yeniden doğuşudur. Bu tarih, çağdaş, laik, sosyal, hukuk devletinin kuruluşuyla yeni bir ufkun açılışıdır. Bu tarih, aklın ve bilimin rehberliğinde ulusun aydınlanmasıdır.23Nisan 1920’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ninaçılmasıyla Cumhuriyet’e giden yol açılmış; saltanatın kaldırılmasıyla da ülke tek kişinin yönetiminden kurtulmuş; egemenlik ulusa geçmiştir

Mustafa Kemal,19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Cumhuriyet’in temellerini atar.29 Ekim 1923 Türk ulusunun yeniden varoluşudur. Cumhuriyet devriminin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ tür. Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı, Samsun’a çıkarak düş evreninde oluşturduğu Cumhuriyeti ilmik ilmik dokur. Yoluna çıkan engelleri; bilimin, askeri yeteneğinin ışığında eritir, yok eder.19 Mayıs 1919’da Samsun’da bir kıvılcım çakarak, karanlıkları yırtar; Anadolu’yu aydınlatır. Bu aydınlıkta uyanır; yürür düşman üstüne eriyle, kadınıyla, kızıyla Anadolu insanı. Tutsaklıktan kurtulmanın yollarını arar. Kurtuluşa, Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal’in izinden giderek ulaşacağına inanır; çünkü Mustafa Kemal’e güvenmektedir. O, tutsak bir ulusu, bağımsızlığına kavuşturmak için emperyalizme savaş açan ilk Doğulu liderdir. Emperyalizmin olduğu yerde; nemelazımcılık, kadercilik her şeye boyun eğiş vardır. .Sivas ve Erzurum Kongreleri’ nin amacı, ulusu bu felsefeden kurtarmaktır. Mustafa Kemal, tutsaklığın Türk ulusunun yapısına aykırı olduğunun bilincindedir. Anadolu insanına ulus olma bilincini aşılamaya çalışır. Osmanlı, imparatorluktur. Uluslar vardır. Bu uluslar, imparatorun uyruğudur.

İnsanca yaşamak için yapılır; İnönüler, Sakaryalar, Dumlupınarlar...30 Ağustos 1922’de mezar olur düşmana Anadolu. Mehmetçik sel olur dokuz günde Afyon’dan İzmir’e akar. İzmir’e girişimiz, zaferin çabukluğu, geniş ve kesin neticeleri itibariyle bütün dünyada büyük hayret yaratan bir psikolojik ortama rastlar. Yunanlılar, bozgundan sonra Anadolu’dan çekilme koşuluyla ateşkes için İngilizler ’e başvururlar...3Ekim 1922’de Mudanya Konferansı başlar. Konferansta İngiltere’yi General Harrington, Fransa’yı General Charpy, İtalya’yı da General Mombelli temsil ediyordu. Ateşkes Sözleşmesini 11 Ekim 1922 sabahı saat 6’da imza ettik.(İsmet İnönü,Lozan Antlaşması,29-46)  Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli de Lozan’da atılır. Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 günü imza edilir.İmza törenleri uygar bir ölçüde ve Türkiye için onurlu bir biçimde düzenlenmiş ,neticelenmiştir.(ade.s.67)

Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yolunu açar. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurmayı,19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı tarihte tasarlamış; devrimlerini ve ilkelerini belleğine kazımıştır. Mustafa Kemal,28 Ekim 1923’te bazı arkadaşlarını (Fethi Bey, İsmet Paşa, Kazım Özalp Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Paşa, Fuat Bulca, Ruşen Eşref  Ünaydın ’ı...)yemeğe davet eder. Yemekte,” Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz !”der.29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in  bayrağı dalgalanır .tek başına, bağımsız bu gökyüzünde.

Türk toplumu, ulus olma bilincine Cumhuriyet’le erişir. Misak-ı Milli’ yle bağımsız, çağdaş bir devletin sınırları çizilir. Bu sınırlar içinde yaşayan tüm toplumlar, Cumhuriyet’in bireyleri olarak yaşamlarını sürdürür; ülkenin kalkınıp gelişmesine katkıda bulunurlar. Her birey, yasalar karşısında eşit haklara erişir. Osmanlının yıkılışıyla ağalık, şeyhlik tarihe karışır. Ağalık, şeyhliklerini sürdürmek isteyenlere de fırsat verilmez; çünkü Cumhuriyet, özgürlüğe, toplumsal uyanışa, değişime de yol açmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, dünyaya kapalı bir doğu ülkesini; cumhuriyete, aydınlanmaya, uygarlığa, çağdaşlaşmaya adım adım hazırlar. ”Ama  ya Atatürk’ün büyüklüğünü anlamayan vatan kardeşlerimiz ? Onların anlamaması yetişmelerinden, telkinlerden kaynaklanıyor. Böyle yetiştiriliyorlar. Oysa tarihimizi bilseler, düşünseler, kafalarına yerleştirilen önyargıları, yanlış bilgileri aşabilseler onlar da bu büyüklüğü benimseyecek, Atatürk’ün Allah’ın bir lütfu olduğunu anlayacaklar” (Özakman,2010,s.9) 

Egemenliğin ulusa geçmesi; demokratik, laik, sosyal, hukuk devletine giden yolun açılmasıyla Cumhuriyet kurulmuştur. Cumhuriyet ’in kurulmasıyla halifelik,03.03.1924’te kaldırılmış; 05.02.1937’de laiklik, Anayasaya girmiştir. Ne yazık ki laikliği içselleştirmeyenler, Cumhuriyet’i kuruluş felsefesinden uzaklaştırarak çağdışına itmeyi, eski kurumları yeniden canlandırmayı amaçlıyorlar.Sözgelimi,1924’te Medreseler kapatılmış; yerini modern   eğitim kurumları almıştır; ama medrese eğitiminin özlemi çekenler; modern, çağdaş, bilime dayalı eğitimden ülkeyi uzaklaştırarak Ortaçağ karanlığına götürmek isteyenler boy gösteriyorlar.

Cumhuriyet’ten önce eğitim, ne durumdaydı? Cumhuriyet’ten önce % 4’lerde olan okuma yazma 1Kasım 1928 tarihinde gerçekleştirilen Harf Devrimi ile Türkiye'de okuryazarlık için Latin kökenli Yeni Türk Alfabesi’nin kabul edilmesiyle hızla artmış, 2013’de okuryazarlık oranı %95.78.olmuştur

Atatürk'ün yaptığı devrimlerle bugünkü çağdaş Türk toplum düzeni oluşmuş ;çağdaş devlet düzenini temel alınan ilkeler yaşantımıza girmiş;  çağın ilerleyen devletlerindeki ilerlemeyi sağlayan sistemlerle ülkenin yönetilmesi uygulama alanına konulmuştur.

Atatürk ilkeleri,Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimlerinin temeli olan, Türkiye'nin çağdaş yönünü belirleyen düşünceler ve fikirlerdir. İlkeler, Atatürk'ün devlet anlayışını simgeleyen, tam bağımsızlık, ulus devlet, çağdaşlaşma ve ulusal egemenlik hedeflerinden doğmuştur.

Cumhuriyet’in sabır taşını çatlatacak bir kararlılık, olağanüstü bir savaşım ruhu ve bilinciyle kurulduğunu en iyi ortaya koyan yapıt, Nutuk’tur. 97. yılda bu büyük yapıta nasıl bakacağız?

Nutuk’ta Atatürk, akıl ve bilimi öneriyor, gelecek kuşaklara ve şöyle diyor: “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek değerler olduğunu ileri sürmek, aklın ve bilimin gelişimini yadsımak (inkâr etmek) olur... Benim Türk ulusu için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, benim manevi mirasçılarım olurlar. “

97. kuruluş yıldönümünü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti,”20.yüzyılın geniş kapsamlı birçok devrimsel atılımları içinde tek başarılı olanıdır. Bu devrimin öncüsü, mimarı, uygulayıcısı olan Mustafa Kemal Atatürk de başka devrimcilerle hiç karşılaştırılamayacak bir biçim ve ölçüde, yalnız kendi ulusunun değil, tüm uygar insanlığın kalıcı sevgi ve saygısını kazanan tek büyük kişilik olarak belirmiştir.Evet,20.yüzyıla damgasını vuran devlet ve siyaset adamı, hiç kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk’tür”(Ozankaya,1994,s.1).Cumhuriyet’e giden yolu, Kurtuluş Savaşı’nı başlatarak,  açar.

Ali Naci Karacan, antlaşmanın imza törenini ‘Lozan’ adlı yapıtında şöyle anlatmaktadır:

23 Temmuz sabahı Lozan Palas’ta uyananlar bir gece içinde  otelin, barış şerefine gelin gibi donatıldığını görerek şaşakaldılar. Büyük girişten holün sonundaki pencerelere, koridorlara kadar her tarafa bayraklar asılmıştı. En göze çarpan köşelere dostluk belirtisi olarak kırmızı-beyaz bir Türk armasıyla mavili beyazlı bir Yunan arması takılmıştı.

Atatürk İlkeleri Nelerdir?

Atatürk İlkeleri, çağdaşlaşma yönünü belirleyen ve Atatürk Devrimleri' ne temel oluşturan fikir ve düşüncelerdir. Bu düşüncede; tarikatlara, tekkelere yer yoktur. Türk Devrimini’ nin özü; laik hukuk, laik eğitimdir. Atatürkçü Düşünce Sistemi içinde birbirine bağlı bir bütün oluşturan Atatürk İlke ve Devrimleri, Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırabilmek için bilimsel düşünceyi esas alan aklın ve mantığın çizdiği yollardır. Bu nedenle Atatürk İlke ve Devrimleri’ nine temelinde yapıcı olup doğruya ve yararlıya yönelmek vardır. Atatürk İlkeleri, başlangıcından beri Türk Devrimi içinden doğmuş ve onun uygulamalarına yön vermiştir. Bu ilkeler, Atatürk'ün devlet anlayışına egemen olan ulus devlet, tam bağımsızlık, ulusal egemenlik ve çağdaşlaşma hedefinden kaynaklanmaktadır

Savaştan sonra, emperyalizmin kıskacından kurtulmuş, tam bağımsız bir devlet kurulur. Bu devlet, cumhuriyet ilkeleriyle gelişir, kalkınır, yücelir. Atatürk ilkelerinin genel anlamı, çağdaş Türkiye  ulusun egemenliği, bağımsızlık, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Atatürk ilkeleri temel ve bütünleyici ilkeler olarak değerlendirilebilir.

 Temel Atatürk İlkeleri: milliyetçilik, cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, devrimcilik temel Atatürk İlkeleri’dir. Bu ilkeleri bütünleyen akılcılık, çağdaşlık, ulusal birlik, ulusal bağımsızlık, ulusal egemenlik

Atatürk milliyetçiliği, ırkçılık karşıtı olmanın yanında, sınıfsal ayrımları ve mezhepsel farklılıkları reddeder.

Cumhuriyetçilik ilkesi, cumhuriyeti  koruyup  kollama, onu sevme ve yaşatmadır. Atatürk Devrimleri ’nin en önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıdır. Atatürk’e göre Cumhuriyet’i, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür kuşaklar yaşatacaktır.

 Türk toplumu, Cumhuriyet’te huzur bulmuş, ümmetçilikten uzaklaşarak ulus olma bilincine ulaşmış; olarak değerlendirilebilir. Cumhuriyetçilik ilkesiyle, tüm vatandaşlar , hak ve özgürlüklere, yasalar önünde aynı eşit haklara sahip oldular. Toplumsal ayrıcalık ve farklılıklar kaldırıldı. Zamanla siyasal erki ele geçirenler, yasaları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları nedeniyle cumhuriyetçilik ilkesi, işlevselliğinden uzaklaştı.

 Halkçılık ilkesine göre milli egemenlik esas alınır. Devlet, halk için vardır;  tüm işlerini ve etkinliler halkın yararına olacak şekilde yapar. Sosyal devlet. halkın ekonomik refaha kavuşması için çalışmalarını yürütür.

 Devletçilik ilkesi, ülkenin gelişimi ve ilerlemesi için izlenmesi gereken yöntemlerin belirlenmesine dayanır. Karma ekonomi, kalkınma programları bu yönde gerçekleşir.. O zamanın Türkiye'sinde Devletçilik İlkesi, ülkenin ekonomik politikası olarak kabul görmüştür.

 Laiklik, hukukun kurallarının dine değil, akıl ve bilime dayandırılması ilkesidir. Daha kısa bir tanımlamayla, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmış olmasıdır. Laiklikte, din ve vicdan özgürlükleri devlet tarafından güvenceye alınır. Her türlü inanca saygılı olunmalıdır. Türk milletine yepyeni yaşam biçimleri sunularak, çağdaşlaşmanın önü tamamen açılmıştır. Laiklik ilkesine göre devlet, dinle değil bilim ve akılla yönetilir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet, din ilkelerine göre değil; hukuk ilke ve yöntemleriyle yönetilir.   Özellikle bu ilke doğrultusunda ulus olma özelliğini kazanmış; teokratik yapıdan demokratik yapıya geçilmiş; böylece ekonomik ve politik bağımsızlığa erişilmiştir. Geniş anlamıyla Atatürk bağımsızlığı; siyasal, mali, ekonomik, adli, kültürel ve askeri bağımsızlıktır. Bu düşünceyle sömürülen yoksul Doğu insanına, yeni bir ruh, yeni bir biçim, yeni bir yön verilir.

İmparatorlukla birlikte, medrese ve ulema düşüncesi de tarihe karışır. Ne yazık ki günümüzde medrese düşüncesi yeniden filizlenmiştir. Genç dimağları şeriatçılık suyuyla yıkayıp ümmetçiliğe doğru kaydırmak isteyenler vardır. Medrese düşüncesinin egemen olduğu kimi çevrelerde Atatürk ilkelerinin yerini tarikat, cemaat ilkeleri almaktadır. Böyle yetişen gençler, elbette ekonomik emperyalizmin bir ahtapot gibi ülkeyi sardığını algılayamayacak, dünyadaki gelişmelerden ve yeni sömürü sisteminden habersiz olarak yetişecek, ülkenin ilerlemesini, kalkınmasını bir Ortaçağ görüsü olan ümmetçilikte arayacaktır. Şeriatçı yapı ümmetçiliğe yol açar. Demokrasiyle şeriat bağdaşmaz; çünkü şeriatta farklı düşüncelere yer yoktur. Dogmatiktir. Ümmetçi toplum, belli çerçevenin dışına çıkamaz; araştırmaz, incelemez, irdelemez. Düşünceleri, aklın süzgecinden geçirmez. Türkiye’yi diğer Müslüman ülkelerinden ayıran Atatürk’ün açtığı aydınlık yoldur. Bu yoldan sapmak, ülkemizi çıkmaz sokaklara taşır.

Devrimcilik ilkesinin temel amacı, çağın gerisinde olmama, yeniliklere ayak uydurmadır. Atatürk devrim anlayışına göre, ihtiyaçları karşılamayan kurumların ortadan kaldırılıp, yerine yepyeni kurumların açılmasına dayanır. Atatürk'ün yapmış olduğu bütün devrimleri kapsar. Amaç, sürekli yenilik ve ilerlemedir.

Atatürk'ün temel ilkeleri, akıl ve bilime dayanır. Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, insanların daha iyi koşullarda yaşayabilmesi, çağın gelişmiş ülkeleriyle; ekonomide, hukukta, bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta ilerlemiş, gelişmiş devletlerle aynı koşullarda olma. Atatürk ’ün de belirttiği gibi bilimin geliştirilmesi, eğitimin yaygınlaştırılması ve Türk halkının ileri medeniyetler seviyesine ulaşması, bilim ve aklın kurallarına dayanarak gerçekleşir.

Ulusal egemenlik ilkesine göre, milletin gücünün önünde hiçbir şey bulunmaz. Millet istediği her şeyi yapabilme gücüne sahip olarak değerlendirilir Ulusal birlik, Atatürk milliyetçiliğinin zorunlu sonucu olan ulus, bölünmez bir bütündür. Devleti yöneten gücün, herhangi bir kuruma, zümreye, aileye ait olmaması, diğer deyişle millete ait olması anlamına gelen ilke, ulusal egemenliktir. Kısacası, ulusun, yani milletin ülkeye egemen olması esasına dayanır.

Ulusal egemenlik, dinsel temelli değil; ulusal egemenlik, insanın aklını kullanarak özgür iradeyle kendi kendisini yönetmesidir. Cumhuriyet gücünü, kayıtsız, koşulsuz ulusal egemenlikten alır. Ulusal bilince dayanır. Laik olmayan, ulus bilincine dayanmayan cumhuriyetin demokratik olduğu düşünülemez..

Atatürk 30 Ağustos 1925 tarihli Kastamonu konuşmasında devrimlerin amacını; "Türk Milletinin son asırlarda geri kalmasına neden olan bütün kurumları kaldırarak yerine milletin karakterine, şartlara ve çağın gereklerine uygun ve ilerlemeyi sağlayacak yeni kurumlar kurmak ve Türkiye'yi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkartmaktır."(Vikipedi,4 Ekim 2020) şeklinde ifade etmiştir.

O dönemde yaşadığımız pek çok sıkıntı bugün de var. Vatan hainlerine, işbirlikçilerine, emperyalizmin kuklalarına karşı, Milli Mücadele devam ediyor aslında. Emperyalizmin bu topraklardaki emelleri aynen devam ediyor. Kendilerini şeyh ilan eden cemaatçilerle, tarikatçılarla devam ediyor. Kullandıkları tipler de aynı modelde. Televizyonlarda vatan, millet, din, imandan bahseden ama aslında emperyalizmin uşaklığını yapan tipler birebir aynı. Bu çerçevede baktığımızda Atatürk'ün Gençliğe Hitabe ‘de belirttikleri, bugün de devam ediyor. Seslenişinde “Bunlar başınıza gelecek” dedikleri başımıza geldi. Buna karşın, hiçbir yerden emir almadan gönüllü olarak Kuvayı Milli’ ye katılma cesareti ve duyarlılığını gösteren vatandaşların bugün de elini taşın altına koyduğunu görüyoruz.

Sonuç

Atatürk, Batıyıtaklit etmemiş; Batı’nın değerlerini Atatürk Devrimleri ve İlkeleri potasında eriterek  Türk ulusunun sosyal yapısına, erkine uygun duruma gelmesinde önderlik etmiştir. Atatürk, çağdaşlaşmayla Batı’ya benzemeyi değil; Batı karşısında; her alanda bağımsız bir ülkeyi amaçlamış; Cumhuriyet Devrimlerini bağımsızlık temeline oturtmuştur. Atatürk Cumhuriyeti; laik, çağdaş, sosyal bir hukuk devletidir. Türk Devrimi’nin ürünüdür. İnsan hak ve özgürlükleri temeline dayalı, bu yolda tüm uygar insanlığa örneklik edecek bir baş yapıt değerindedir. Bu baş yapıtı, her türlü sömürgeci, bölücü anlayış ve düşüncelerden korumak, Türk ulusunun hem de tüm uygar ulusların üniversiteleriyle, bilim ,düşün ve sanat çevreleriyle üzerlerine düşen bir insanlık görevidir.

Cumhuriyet; özgürlüktür, kardeşliktir, erdemdir. Tasada, kıvançta ortak olmaktır. Bu ülkede yaşayan her birey, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e gönülden bağlanmalı ;Cumhuriyet’in temel ilkelerinden, değerlerinden  sapmamalı ki  bu baş yapıt sonsuza değin yaşasın, ışığıyla ülkemiz aydınlansın. Gelecek kuşaklar, böyle aydınlık bir ülkede huzurlu, mutlu yaşasınlar.

 

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..