- Kategori
- Haber
3. sayfa haberleri, gerçekte 1. sayfa haberidir...

Üçüncü sayfa haberleri..
Bu tanımlamayı bir türlü kabullenemiyorum.. "Üçüncü sayfa haberleri" söyleminde suçu olduğu kadar, mağduru küçümseme yaklaşımı olduğu kanaatindeyim. Daha çok sıradan insanlarca oluşturulan insanların hayatları, yaşamları ve uğradıkları saldırılar küçümseniyor; başka bir deyimle önemsenmiyor duygusu vermiyor mu sizlere de bu tanımlama?..
Çocukluğumda, yani 40-45 yıl önce bir cinayet işlenseydi akabinde destanlar yazılır; ağıtlar yakılır, bu destanlar ve ağıtlar en küçük yerleşim birimine kadar ulaşırdı. Hiçkimse bir başkasını tehdit edemez, korkutamaz veya yaralayamazdı. Cezalandırılacağını biliyordu.
Toplumun huzuru sıradan insanların huzurunu sağlamakla başlar. İster adına varoşlar deyin, isterseniz ötekiler; hatta ötekinin ötekisi deyin, sıradan insanlar eğitilmeli; kültür, sanat ve edebiyatla buluışturulmalı, kaliteli bir hayat sürdürmeleri sağlanmalıdır.
Adi cinayetler, adi suçlar en aza ve bir yeniden yapılanma planıyla da sıfıra indirilmelidir.
Koca koca kentlerimiz koskocaman korku kentleri oldu. "Efendim benzer Batılı kentlerden, bizim kentlerimiz daha huzurlu, suç oranı daha az." yaklaşımı da çok üzücü. "Suimisal, misal değilidir."sözünü unutmayalım.
Toplum huzurunu sağlamak için, en basit suçu ve suç türlerini yok etmekle işe başlamak gerekir.
Şimdi bugün tarihli Milliyet'te yayımlanan 3. sayfa haberlerine birlikte gözatalım:
"5 KİŞİ ÖLDÜREN TURİZMCİYE 1.9 MİLYON TL TAZMİNAT
AYDIN'ın Didim ve Söke ilçelerinde 5 yıl önce 9 aylık hamile eşi ve annesinin de aralarında bulunduğu 5 kişiyi öldüren turizmci işadamı Selim Tuntaş'ın 1.9 milyon TL tazminat ödemeye mahkum edilen yerel mahkeme kararı Yargıtay tarafından da onandı. Halen Aydın Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selim Tuntaş’ın, tazminatı mirasına düşen paydan ödeyebileceği belirtildi.
Annesini ve eşini öldürmek suçundan suçundan iki kez ağırlaştırılmış müebbet, diğer 3 kişiyi öldürmek suçundan da 24’er yıl hapis ile 3 yıl geceli gündüzlü hücre cezasına çarptırılan Selim Tuntaş, ceza davasından sonra bir de tazminat şoku yaşadı. Selim Tuntaş, öldürdüğü 9 aylık hamile eşi 28 yaşındaki Sultan Tuntaş'ın ailesine 450 bin TL, apartman kapıcısı 42 yaşındaki Mustafa Kalender’in ailesine 500 bin TL, sahibi oldukları otelin müdürü 47 yaşındaki Yılmaz Özsoy’un ailesine 450 bin TL, otelde çalışan garsonlardan 25 yaşındaki Muharrem İlhan’ın ailesine 500 TL tazminat ödemeye mahkum oldu. Aydın Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği rekor tazminat tutarı karşısında Tuntaş'ın avukatı temyiz için Yargıtay'a başvurdu. Ancak Yargıtay 3'üncü Hukuk Dairesi kararı onadı. Selim Tuntaş’ın tazminatı, ailesinden kendisine kalan mirastan ödeyebileceği belirtildi.
SÖKE'DE SOK YAŞATMIŞTI
Söke’nin tanınmış ailelerinden Tuntaş’ların en küçük oğlu Selim Tuntaş, 30 Temmuz 2004 tarihinde ilçede şok yaşattı. İddiaya göre alkol ve uyuşturucu aldıktan sonra Söke İlçesi’nde 9 aylık hamile eşi Sultan Tuntaş ve apartman kapıcısı Mustafa Kalender’i tabancayla vurarak öldürdü. Ardından otomobiliyle gittiği Didim İlçesi’ndeki, kendilerine ait otelde annesi 51 yaşındaki Müjgan Tuntaş, otel müdürü Yılmaz Özsoy ve garson Muharrem İlhan’ı da kurşun yağmuruna tutarak öldürdü. Cinnet getirip 5 kişiyi öldüren Tuntaş, daha sonra saklandığı arkadaşının evinde yakalanıp, tutuklandı.
3 YIL HÜCRE HAPSİ
Aydın 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, eşini ve annesini öldürmek suçundan iki kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis, 3 kişiyi öldürmek suçundan da 3 kez 24 yıl hapis cezası istemiyle yargılandı. Olayla ilgili hiç ifade vermeyen ve akli dengesinin yerinde olduğuna dair rapor düzenlenen tutuklu sanık Selim Tuntaş, son duruşmada, annesini öldürmekten, ‘ağırlaştırılmış ömür boyu’, eşini öldürmekten ‘ömür boyu’ ve diğer 3 kişiyi öldürmek suçundan 3 kez 24’er yıl hapse mahkum edildi. Ateşli Silahlar Kanunu’na Muhalefet suçundan da 2 yıl hapse mahkum edildi. Mahkeme heyeti daha sonra tüm cezaları birleştirip, Tuntaş’ı, 3 yılı geceli gündüzlü hücrede olmak üzere, ağırlaştırılmış ömür boyu hapse ve 440 TL para cezasına çarptırdı."
(Bahri KARATAŞ/İZMİR, (DHA)(24.03.2009 Milliyet)
"FİDYEYİ ALAMAYINCA ÖLDÜRDÜLER!
DİYARBAKIR’da iki hafta önce fidye için kaçırıldığı ileri sürülen lise öğencisi 17 yaşındaki Yaman Ensarioğlu, başına tek kurşun sıkılarak öldürülmüş halde bulundu. Diyarbakır’da müteahhitlik yapan Mahmut Ensarioğlu’nun oğlu Özel Rekabet Kurumu Lisesi son sınıf öğrencisi Yaman Ensarioğlu, iki hafta önce okulun önünden kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldı. İddiaya göre, kaçıran kişiler Yaman Ensarioğlu’nun cep telefonundan babasını arayıp 300 bin TL fidye isteyerek, “Polise haber verirseniz oğlunuzu öldürürüz” tehdidinde bulundu. Aradan 4-5 gün geçtikten sonra, ne yapacağını bilemeyen ve oğluna zarar gelmesinden korktuğu için polise başvurmayan baba Mahmut Ensarioğlu’nu tekrar arayan fidyeciler rakamı 600 bin TL’ye çıkardıklarını belirterek, “Bu parayı bizim dediğimiz yere getireceksin. Polise haber verirsen oğlun ölür” dedi. Bunun üzerine Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne başvuran Mahmut Ensarioğlu, oğlunun kaçırıldığını ve kendisinden fidye istendiğini bildirdi. Diyarbakır’da Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde ortak bir ekip kurularak fidye için kaçırılan Yaman Ensarioğlu’nu bulmak için çalışma başlatıldı. Polisin aramasının sürdüğü sırada, dün gece merkeze bağlı Güzelköy Mevkii’nde bir ceset bulan köylüler, durumu jandarmaya bildirdi. Otopsi yapılmak üzere Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan cesetle ilgili yapılan incelemede Yaman Ensarioğlu’na ait olduğu belirlendi. Polis, fidyecileri yakalamak için başlattığı soruşturmayı genişleterek sürdürüyor." (DHA) (Milliyet; 24.03.2009)
"İŞ GÖRÜŞMESİNDE FELAKET
TEKİRDAĞ’ın Çorlu İlçesi’nde annesi Necla Karagöz’ün iş aramak için dışarı çıktığı sırada evde sobadan sıçrayan kıvılcımlardan çıktığı tahmin edilen yangında 8 aylık Mutluhan bebek yanarak can verdi.
Evde bulunan 6 yaşındaki Şebnem’in ise yüzü ve saçları yandı. Yangın, dün akşam saatlerinde Çoban Çeşme Mahallesi Mustafa Kemal Caddesi 1'inci Sokakta bulunan 4 katlı apartmanın zemin katında meydana geldi. Eşinden 1 yıl önce boşanan ve çocuklarıyla birlikte yaşayan 32 yaşındaki Necla Karagöz işsiz olduğu için ilk eşinden olan 13 yaşındaki oğlu Murat Gökmen Arap, 6 yaşındaki kızı Şebnem Arap ile ikinci eşinden olan 8 aylık bebeği Mutluhan Karagöz’ü evde bırakarak iş görüşmesine gitti.
Evde bulunan ağabey Murat Gökmen ise oyun oynamak için dışarıya çıktı. Bu sırada Şebnem ve Mutluhan’ın bulunduğu odada yanan kömür sobasından sıçrayan kıvılcım halıyı tutuşturdu ve alevler kısa sürede odayı sardı. Bunun üzerine odada bulunan 6 yaşındaki Şebnem korkuya kapılarak kendisini dışarıya attı.
Yüzü ve saçları yanan Şebnem çevredekilerin yardımı ile hastaneye kaldırıldı. Şebnem hastaneye kaldırıldığı sıradaysa evde küçük kardeşinin uyuduğunu söyledi. Bunun üzerine bir vatandaş eve girmek istedi. Ancak mahalle sakinleri evde kimsenin olmadığını söyleyince eve giren olmadı.
Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yangını söndürme çalışmalarına başladığı sırada oturduğu evin yandığını öğrenen 13 yaşındaki Murat Gökmen ise ağlamaya başladı ve kardeşlerini sordu. 6 yaşındaki Şebnem’in hastaneye kaldırıldığını öğrenen Murat Gökmen küçük kardeşi Mutluhan’ı sordu. Ancak Mutluhan’ı gören olmayınca ekipler eve girdi.
Odada arama yapan ekipler 8 aylık Mutluhan bebeğin yanmış cesedi ile karşılaştı. Sağlık ekipleri tarafından battaniyeye sarılan Mutluhan bebeğin cansız bedeni Çorlu Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Komşularını haber vermesiyle eve gelen anne Necla Karagöz bebeğinin öldüğünü öğrenince sinir krizleri geçirdi. Soruşturma sürüyor. "
Mehmet YİRUN, ÇORLU(Tekirdağ), (DHA) (23.03.2009 Milliyet)
"ANNE OĞUL VE HAMİLE GELİNİN DOLANDIRICILIK OYUNU
Yalova’da 60 yaşındaki kadın, oğlu ve 8 aylık hamile gelini dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla gözaltına alındı. br>
Yalova Emniyet Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, Yalova kent merkezi, Bursa, İstanbul, Kocaeli ve Sakarya’da esnafı çeşitli yöntemlerle dolandırdıkları öne sürülen Saniye A. (60), oğlu Kemal A. (37) ve 8 aylık hamile olduğu bildirilen gelini Neşe A. (31), Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerince yakalandı.
Sakarya’dan kiraladıkları, ancak süresi geçmesine rağmen geri vermedikleri otomobille yakalanan zanlılar, dolandırdıkları iddia edilen zanlılarla Yalova Emniyet Müdürlüğü’nde yüzleştirildi.
Zanlıların, sorgulamalarının tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edilecekleri bildirildi." (Milliyet; 23.03.2009)
"ANNE KIZ İNFAZININ SIRRI ORTAYA ÇIKTI
Eskişehir’de evlerinde tabancayla vurularak öldürülen anne ve kızının katil zanlısı olduğu iddia edilen kişi, düzenlenen operasyonla Balıkesir’de yakalandı.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, iki gün önce Fevzi Çakmak Mahallesi Sezenler Sokak’ta oturan Fikret Gün (50) ile kızı Derya Gün’ü (26) tabancayla vurarak öldürdüğü iddia edilen zanlı Selami Y. (37), İl Emniyet Müdürlüğü Ağır Suçlar Büro Amirliği ekipleri tarafından Balıkesir’in Gönen ilçesinde düzenlenen operasyonla suç aleti tabancayla ele geçirildi.
Eskişehir’e getirilen zanlı Selami Y, Yunusemre Devlet Hastanesinde alınan sağlık raporunun ardından sorgulanmak üzere Asayiş Şube Müdürlüğüne götürüldü.
Selami Y, verdiği ilk ifadede, öldürülen Derya Gün ile 3 yıl sevgili olarak kaldıklarını, daha sonra ayrıldıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Derya benim eski sevgilimdi. 3 yıl birlikte olduk. Ancak daha sonra ayrıldık. Derya başka bir kişiyle birlikte olmaya başladı. Bunu gururuma yetiremedim. Sahte para ve uyuşturucu madde satmak suçundan cezaevine girdim.
Burada plastikten yapılmış kapı, pencere ve camları açmayı öğrendim. Bunu kendi evimde de denedim. Açtığımı görünce Derya’nın oturduğu eve gittim. Camı açtığım sırada annesi Fikret Gün’ü fark ettim ve ilk ona ateş ettim, daha sonra uyanan Derya’ya ateş ederek olay yerinden kaçtım. Bir süre sonra aynı tabancayla intihar etmek istedim, ama başaramadım."
Zanlının öldürülen Fikret Gün ile kızı Derya Gün’ün dün merkeze bağlı Cumhuriyet köyünde düzenlenen cenaze törenine gitmek isteğini, ancak polisin geniş güvenlik önlemi aldığını fark edince Balıkesir’e kaçtığı öğrenildi.
Hırsızlık suçundan arandığı bildirilen zanlı Selami Y’nin olaydan sonra kaçtığı 34 BN 8584 plakalı otomobilin İstanbul’dan çalındığı, plakanın ve ruhsatının da sahte olduğu belirtildi." (Milliyet; 23.03.2009)
"SLİKONLARI PATLATILIP BAŞI KESİLMİŞ
Çöp konteynırının yanındaki çuvaldan çıkan kesik baş dehşet yarattı.
BURSA'da çöp konteynırının yanına bırakılan ağzı bağlı çuvaldan başı kesilerek öldürülmüş bir ceset çıktı.
Olay, bugün saat 01.00 sıralarında Merkez Yıldırım İlçesi Yunus Emre Mahallesi Yaprak Sokak'ta meydana geldi. Devriye gezen polis ekipleri, çöp konteynırlarının yanına bırakılmış, içinde insan şeklinde bir cismin olduğu ağzı bağlı bir çuval gördü.
Araçtan inen ekipler, içinde manken olduğunu sandıkları çuvalı ayaklarıyla kontrol etti. Cismin yumuşak olduğunu fark eden polisler, çuvalı açtıklarında başı kesilmiş 30- 35 yaşlarında kadın zannettikleri cesediyle karşılaştı. Vücudunda bıçak yarası ve darp izlerine rastlanan kadının, göğüslerindeki silikonların da patladığı tespit edildi. Çevrede yapılan tüm araştırmalara karşın cesedin başı bulunamadı.
Cesedin kimliği belirlendi Çuvalda bulunan başı kesik cesedin, bir transseksüele ait olduğu belirlendi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, güvenlik güçlerince Yaprak Sokak’taki çöp konteynerinin yanında bir çuval içinde bulunan cesedin Bursa Adli Tıp Kurumu’nda yapılan incelemesinde, özellikle göğüs kısmında çok sayıda bıçak darbesine rastlandı. İncelemede, göğüsteki silikonların bıçakla kesildiği tespit edildi.
Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerinin, başı halen bulunamayan cesedin kime ait olduğunun belirlenmesi için çalışmaları çok yönlü sürdürdüğü bildirildi."(23.03.2009 milliyet)
"LİSELİ GENÇLERİN KIZ KAVGASI KANLI BİTTİ!
ERZURUM Ticaret Meslek Lisesi 10’uncu sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Ömer Faruk Başkaya, kız meselesi yüzünden tartıştığı okul arkadaşı H.A. tarafından bıçaklandı. Ağır yaralanan Başkaya hastanede tedavi altına alınırken, polis olayın ardından kaçan öğrenciyi arıyor. Olay bu sabah 09.00 sıralarında tarihi Yakutiye Medresesi’nin bahçesinde meydana geldi. Ticaret Meslek Lisesi 10'uncu sınıf öğrencileri H.A. ile Ömer Faruk Başkaya arasında kız meselesi yüzünden başlayan tartışma kısa sürede büyüdü. H.A. kavga sırasında, üzerinde taşıdığı bıçakla Başkaya’yı üç yerinden bıçakladı. Ömer Faruk Başkaya, aldığı bıçak darbesiyle yere yığılırken, saldırgan öğrenci olay yerinden kaçtı. Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen polis, 112 Acil Servis'ten ambulans isterken bir yandan da aşırı kan kaybeden yaralı öğrenciye müdahale etmeye çalıştı. Aşırı kan kaybeden Başkaya, 112 Acil Servis ambulansıyla Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aziziye Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Başkaya tedavi altına alınırken, olayın ardından kaçan H.A.'yı yakalamak için çalışma başlattı. (Kerim BURUCU/ ERZURUM, DHA)" (Milliyet, 23.03.2009)
Bunlar basına yansıyan haberler. Bir de yansımayanlar var. Mağdurlar arasında kadınlar baş sırada. Benim burada sık sık yazdığım bir cümlemi tekrar edeyim: "Dünyanın herhangi bir yerinde, eğer bir kadın ağlıyorsa; ey insanlık bil ki sen asla huzur bulamayacaksın!.." Envayi türlü bahanelerle kadınlara eziyet ediliyor, öldürülüyor. Kimine de içkence ediliyor. Yüzleri yakılıyor yakıcı kimyasallarla...
Kadının huzurlu olamadığı bir dünyada kimse huzurlu olamaz. Bazen din adına, bazen otoriter ve totaliter toplumlarca, bazen de savaş ve kriz ortamlarında kötülük ediliyor kadınlara... Kadınların yaşam biçimi, giyimi-kuşamı, arzu ettiği hayata attığı adımı, bilerek bilmeyerek yaptığı hataları bahane edilerek cezalandırılıyor kadınlar... Oysa dinler; embiya ve evliyalar; filozoflar, manevi şahsiyetler, bilge adamlarca kadın yüceltilir. Bu yüceltme halk katmalarına anlatılamıyor ne yazık ki...
Bir de, davranışı ile yaptıkları onaylanmayan her kadını; hata yapmaya iten çoğu zaman kendi dışındaki kişilerdir. Bunlar da "er kişilerdir" çoğu kez...
Neden önce erkekler namuslu olsun denmiyor da; hep kadınlardan bekleniyor namuslu olmak?!..
Konumuz 3. sayfa haberler...
Hayır, bu haberler birinci sayfa haberleridir...
Ne dramı ve trajedisi olsun; ne de 3. sayfaya ve başka sayfalara haber...
Sevgi toplumu olmaktır bütün mesele...
Bir insanı sevmekle işe başlamak; Sait Faik Abasıyanık misali ve tüm insanlığı sevmek için acele etmek gerek...
3. sayfa haberleri...
Siz bu tanımlamadan rahatsız olmuyor musunuz?!..
Destanlar yazılırdı ardında bir zamanlar, yitseydi bir can... Şimdi o kadar çok can kurban ediliyor ki kör arzulara ve kör kinlere; ne söz yetiyor ne de saz!..
fot.Milliyet