- Kategori
- Sosyoloji
30 -40 ıncı yıllar...
30 -40 ıncı yıllar...
Dünyadan olan bitenlerden haberimiz yoktu.
Atatürk’ün ölümü halk gibi bizleri de çok üzmüştü.
O vatan kurtarıcısı idi. Bir kahramandı. Çok ağladık.
Basit ama tertemiz bir hayat vardı.
Ne televizyon ne de telefon hastalığı yoktu.
Evlerimizde bunun gibi cihazlar yoktu ki hastalığı olsun.
Annem yemekleri gaz ocağında pişirir,
çamaşırı oturup leğende yıkardı. Ürgüp deydik.
Gaz lambası veya lüks lambası altında oturur ,
ertesi günki derslere çalışılırdı. Elektrik yoktu.
Okul , öğretmenler kutsaldı.Babam da öğretmendi.
Hem de okul Müdürüydü.
Bütün resmi memurlar saygı değerdi ama
Öğretmenlerin durumu bambaşkaydı.
Ailemizinöğretmenlerimize ‘eti sizin kemiği bizim’ diye
teslim ettiği, öğretmenlerimizin de bu emaneti
gözlerinden sakınarak koruduğu nesiliz.
Öğretmen benim neslimin en kutsal varlıklarındandı
Babamı ikinci kere askere çağırdılar.
2. Dünya savaşı başladı dediler.
Almanların Edirneye kadar geldiklerini duyduk.
Ordumuz silah gücünün olmadığını silahların eski ,
birinci dünya savaşından kalma olduğu sonradan öğrendik.
Neyin ne olduğunu bilmediğimiz için korkmuyorduk.
Evet ekmek karne ile idi sıkıntı vardı ama üretici köylünün
askere alındığını ( 2 milyon ) , eldeki buğdayın
idareli kullanılmasını gerektiğini, siloların olmaması sebebiyle
camilerde korunduğunu sonradan öğrendik.
( Hep sonradan diyorum, zamanımızda iletişimde
tek radyo ve TRT vardı . ) Kayseri’ye tayin edildik.
Yaşım büyüdü liseye gitmeye başladım.
Bizler bir harp ekonomisinin ezdiği bir nesiliz.
Bazı şeylere aklım da ermeye de başladı.
Siyasilerin ortalığa çıkmaya başladığı ve rahatımızın kaçtığı
bir devre yaşamaya başladık.Bizlere yalanlar söyleniyordu.
Halk evlerinde toplanır varsa yetneklerimizi geliştirirdik.
Üzerimizde baskı yoktu. Baskı nedir onu da bilmezdik.
Yamalı elbiseler ,altı kabaralı ve pençeli ayakkabılar
giyer, boş arsalarda top oynardık.
Geceleri pencereler siyah perdelerle kapatılır dışarıya ışık sızmazdı.
Biz arkadaşlığa inanılmaz önem veren, şimdiki gibi “kanka” olmayıp
gerçek dost ve gerçek kardeş gibi olmayı başarabilen,
bir ömür boyu bu arkadaşlığı kaybetmeden yaşamayı başaran bir nesildik.
Arkadaşlarımız için sevgililerimizi bile terk edebilen insanlardık...
Dostluk, aile, arkadaşlık kavramları bizim için her şeyden önce gelirdi.
Ve bir meslek sahibi olmak için çok çaba göstersek de amacımız
hiçbir zaman çok para kazanmak değildi.
Bayramlarda Köy enstitülerinin gelişlerini
gıpta ile seyreder hayran kalırdık.
Ama mutluyduk , geleceğizden umutlu idik.
İnönüyü seviyor sayıyorduk.
Bu dönemin ilk 6 yılı dünyayı kasıp kavuran
ll.Dünya savaşının sürdüğü, Türkiye’nin bu uğurda
2 milyon Mehmetçiği silah altında bulundurmak
zorunda olduğu yıllardır .Zor yıllardı.
Bu dönemin son 5 yılı ise Stalin canavarının Türkiye’den
toprak talep ettiği, tehdit ve korku dolu yıllarıdır..
Bu dönem, Türkiye’nin dış borç alamadığı, fakat
Osmanlı borçlarını son kuruşuna kadar ödediği yıllardır..
Bu dönem, savaşa giren girmeyen ülkelerin
yoksulları korumak için temel gıda maddelerini
karneye bağladığı yıllardır..
Dünyada yüzbinlerce kişinin açlıktan öldüğü yıllardır..
Ama İsmet paşa babalarımızı harbe sokarak
öldürtmedi, Kimse de açlıkta ölmedi .
Bütün yokluklara rağmen o yılları yaşamak isterim.
Bunları çok iyi biliyorum. Hiç unutmam.
Sizlerde unutmayın.
ozcanvural33@hotmail.com