Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '15

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

6 Eylül 2015 katliamı ve sorumluları..

6 Eylül 2015 katliamı ve sorumluları..
 

"Ülkeyi kan gölüne çevirenleri hala kınamıyor. PKK terörist bir örgüttür diyemiyor."


6 Eylül 2015 tarihi, Türkiye'nin unutmaması gereken, bir yerlere not edilmesi ve eninde sonunda hesabının sorulacağı bir katliam olarak tarihe geçti. Doğal olarak şu anda ülkemizde yönetim erkini elinde bulunduran güçlerin bu konudaki değerlendirmelerini izliyoruz.  

"Anlaşılıyor ki PKK çözüm sürecini, silahlanma ve şehirleri bomba deposu yapma süreci olarak değerlendirmiş."  

Bu sözlerin sahibi bu ülkenin Cumhurbaşkanı, PKK'nın o hain planları işleme koyduğu zamanların da Başbakanı..  

Bu sözlerinin devamı da var.

"Hazmedemeyeceğimiz bir çok şey olduğu halde operasyon yapmadık." (26.08.2012)

Bu tür itiraflar, Bülent Arınç'tan, Hüseyin Çelik'e, Beşir Atalay'dan Yalçın Akdoğan'a kadar bir çok AKAPE yetkilisinin ağzından yüzlerce örnekle çoğaltılabilir..  

Bu itirafların temel "dayanağı" olan, "Çözüm süreci sekteye uğramasın", "Analar ağlamasın" aldatmacalarını;

1) HDP/PKK/PYD güçlerince; Nasıl Şehirlerin bomba yığınağı, yolların bomba tuzağı, ve yine şehirlerin silah deposu haline getirilerek "PKK güçleri ülke sınırları dışına çıktı" yalanı aksine, nasıl 20000 militanını şehirlerde konuşlandırarak değerlendirildiğini,

2)AKAPE Hükümetlerinin 2009 Oslo sürecinden beri bu konuya nasıl duyarsız, nasıl "iktidar elimden gitmesin" telaşı ve bu sorumsuzluğunun  ülkemizi getirdiği noktanın  en yetkili ağızlardan nasıl itiraf edildiğini görmek açısından,

değerlendirmek lazım.

Bu felaketin Püf  noktaları;

1)PKK/HDP/PYD güçleri bu süreci "çok iyi" değerlendirmiş,

2)AKAPE Hükümeti bu hain yapılanmaya resmen göz yummuş.

Oslo görüşmelerinde MİT görevlisi Afet Güneş ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın özel görevlisi Hakan Fidan'ın; Bölgede oluşturulan silah ve bomba depolarına nasıl göz yumulduğu ve PKK'nın istemediği adamların görevden alındığı, yine de istemedikleri yetkililer varsa onlarında görevden alınacağı gazetelerde ve internet sitelerinde canlı olarak çarşaf çarşaf yayınlanmadı  mı?. (İlgilenenler bu sözlerin geçtiği dinleme kayıtlarını küçük bir araştırmayla Google'dan öğrenebilir.)   

Daha da ileri gidelim, Bölge Valilerinin, Güvenlik güçlerine: " PKK'ya müdahale etmeyin" diye yazılı emir yolladığı haberleri medyada yer almadı mı?. . 

Görüldüğü gibi "Açılım Süreci" kılıfı altında  "Analar ağlamasın, çözüm süreci zarar görmesin" bahanesi ile ama aslında "bir seçim daha kazanalım" diye PKK'ya verilen her türlü taviz AKAPE'nin asıl stratejisi oldu, son 5 yılda.. 

Yine o süreçte AKAPE'nin aymazlığından vazife çıkaran  PKK'nın:

Karakolların önünde kimlik kontrolleri yaptığını,

Vergi topladığını,

TIR'ları ve iş makinelerini yaktığını,

İstediğini dağa kaçırıp istediğini serbest bıraktığını,

Kendi özel mahkemelerini kurduğunu, 

Hatta (şaka değil gerçek) Güvenlik Güçleri için "Sokağa çıkma yasağı" ilan ettiğini görmedik mi?.

Günümüzde ortaya çıkan tablo ortada. Her gün onlarca şehit, kan gölüne dönmüş bir ülke ve her geçen gün tırmanan tehlikeli etnik çatışma gerginliği.  

Sayın Cumhurbaşkanı'nın, daha önce Sağlık Bakanı ağzından dillendirdiği ve şimdi de kendisinin söylediği şu:

"400 milletvekili verseydiniz, yada yeni bir Anayasa yapabileceğimiz bir çoğunluğu verseydiniz, şimdi çok daha farklı olurdu."

Bu satırların yazarı samimi olarak şunu düşünüyor; Keşke Sayın Cumhurbaşkanı 400 milletvekili verildiğinde bu kaos'un nasıl sona ereceğini de açıklasaydı.
Bu açıklama yok maalesef o 400 milletvekili isteğinin arkasında.

O zaman aklımıza şu soru geliyor:

Hatırlayın: 7 Haziran seçimlerinden hemen önce Selahattin Demirtaş seçim stratejisini, "Seni Başkan yaptırmayacağız" söylemi ve hedefi üzerine kurmuştu.

Ve bu durumu da seçimlere Parti olarak girip, barajı aşıp AKAPE'nin tek başına iktidarını engelleyerek gerçekleştirmişti ve kıyamette o zaman kopmuştu, halende devam ediyor.

Hani diyorum 2009'dan beri devam eden süreçte: Al Başkanlığı ver Özerkliği" gibi bir anlaşma vardı da, Sayın Cumhurbaşkanı'nın halktan gelecek tepkiden korkup geri adım atması sonucu mu koptu bu kıyamet, o yüzden mi  gencecik  Vatan Evlatlarımızı her gün toprağın altına veriyoruz. 

Bölgede karmakarışık bir Suriye, karmakarışık bir Irak varken: Halkımızın baskısı sonucu oluşacak bir milli uyanışın iktidardan uzaklaştıracağı ve yargı önüne çıkaracağı AKAPE den kurtulmuş ve Milli, Cumhuriyetçi ve Atatürk'çü güçlerin oluşturacağı  iktidarın yöneteceği  istikrarlı bir Türkiye bölgedeki İkinci İsrail olacak bir Kürdistan emellerine ters mi düşecekti ABD'nin?.

Bu yüzden ABD, müttefiki PKK/PYD ile Eşbaşkanı AKAPE arasında danışıklı bir dövüş mü üretti.

Hani şeytanın avukatlığını yapıyoruz ya !!.. 
 
Sayın Cumhurbaşkanı'nın arada bir  görevlendirdiği bir başbakanımız var: Ahmet Davutoğlu: 

Dağlıca'daki bu kahpe saldırı saat 15'00'te yapıldığı halde "haberi olmayan", olmadığı içinde o şehit çocuğunu istismar ederek maça giden ve sanki saat 21.00'da olayı duymuşçasına stadı terk ederek,  Ankara'ya hareket eden Ahmet Davutoğlu. 

Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı ve sayın başbakan: " PKK Çözüm Süreci'ni, dağa taşa silah stoku kurmak için değerlendirmiş"..

Şimdi sormayalım mı yani?:  Siz neredeydiniz o zaman.. Bu ülkeyi başka bir hükümet mi yönetiyordu?.

Devam ediyor Sayın Başbakan:"O dağlar o teröristlerden temizlenecek.."

Doğru temizlenmesi lazım.

O zaman sormazlar mı?: O dağlar o teröristlerle kirlenirken, teröristlerin yatağı olurken siz neredeydiniz?.. Başka bir hükümet mi yönetiyordu bu ülkeyi?. O ağır silahlar, Doçka'lar o dağlara nasıl çıktı?.. Doğu, Güneydoğu'daki şehirlerimiz nasıl oldu da PKK'nın karargahı, silah deposu ve PKK Kantonu haline geldi?.

"Canım ne yapalım kandırılmışız." diyebilirler, diyorlar da zaten.

Sıkıştıkça Önceki ortakları FETÖ tarafından, FETÖ'cü emniyet tarafından, FETÖ'cü hakimler tarafından, ABD tarafından, AB tarafından ve şimdiki ortakları PKK tarafından  kandırıldıklarını ileri süren bir yönetim ile idare ediliyoruz 15 yıldır.

Bir soru daha soralım o zaman:

Eee bu kadar çok kandırılacak kadar saftınızda neden bu ülkeyi yönetmeye talip oldunuz?.

Sevgili dostlar: 

7 Eylül 2015 tarihinde sürekli dinlediğim bir Özel Radyo, her on beş dakikada bir yayınına şöyle sözlerle devam etti: "6 Eylül 2015 sabahı her zamanki acı haberlerle uyandık, ama 6 Eylül 2015 akşamı çok çok acı ve içimizi yakan bir haber daha duyduk. Allah bir daha böyle acılar göstermesin, tüm Türkiye'nin başı sağ olsun. Yaşadığımız bu Şehitler acısı dolayısıyla yayınımızı ağırlaştırarak sürdürüyoruz."

Bizde sözlerimizi Şehitlerimize rahmet ve ülkemizin bir daha böyle hükümetler görmemesi, tüm bu belaları başımıza saranların bir an önce gitmesi dileklerimizle bitiriyoruz. 

 Saygılar..

13 Eylül 2015

Saat: 10.30

Not: Bu yazı 7 Eylül 2015 akşamı daha farklı bir içerikle yazılmıştı. Fakat Sayın Editör'ün israrla yayınlamaması üzerine biraz daha yumuşatılarak yeniden kaleme alındı. Okuduğunuza göre Sayın editöre teşekkürlerimizi sunarız.. 

 

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..