- Kategori
- Sosyoloji
Ben geldim.
Merhabalar gönül dostları,
Dinleyiniz lütfen, kapınız tıklatılıyor.
Kalemi ile kapınızı tıklatıyor birisi.
Kim mi?
Benim!!!
Açın lütfen gönlünüzün kapısını, ben geldim.
Kalemim ışık huzmelerine gebe,
Belki karanlık ve derin denizleriniz için bir küçük deniz feneri olabilirim diye,
Biran önce kalemden kelamı doğurtma kaygısı ile,
Nurlar tan yerlerini taşısın diye gecelerinize,
Hiç soluklanmadan, hiç durmadan...
Yol ne kadar uzun, diye kaygılanmadan,
Yolun çetinliğine asla aldırmadan
Çok uzun bir yoldan size geldim,
Yürüdüm asırlardır, bazen tırmandım...
Kimi kez ayağım takıldı düştüm.
Tökezledim kimi kez, yuvarlandım.
Yaralarım oldu düştüğüm yerlerimden,oluk oluk kanayan yaralarım.
Yaralarımın acısında duydum yaraları olanların acılarını,
Yaralarımla anladım yaraları olanların ızdırabını,
Yaralarımla ağlamayı öğrendim yarası olanlar için.
Tekrar tekrar doğruldum düştüğüm, yuvarlandığım yerlerden.
Tekrar tekrar yola revan oldum.
Yürüdükçe gördüm,tanıdım,anladım.
Yürüdükçe düşmemeyi, düşürülmemenin adabını öğrendim,büyüdüm..
Öğrendiğim ne varsa,
Çam sakızı çobanın armağanı hesabı, hepsini...
Kırk yıllık bir yolculuğun tüm kirini, pasını...
Yol kenarlarından derlediğim çiçek demetlerini...
Üzerime sinen nemini, rutubetini...
Ayazını, boranını...
Kışını ama muhakkak ki ve ille de baharını, yazını ...
Ne buldu isem işte hepsini yüklenip sizler için,
Sonbaharın süslediği sarı gazeller gibi kelime kelime yüreğinize düşebilmek ümidi ile, sizlere geldim..
Suskun nağmelerinizin güftesi, bestesi olabilmek ricam ile,
Adaptandır: "Hoş gelen hoş da bulur"u kendime referans alarak,
"Ortaya Karışık" olarak adlandırdığım köşemde, izninizle, sizler için yazmaya geldim..
Hayata dair ne varsa paylaşmamız dileklerimle...