Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayallerimi çalmışlar

Hayallerimi çalmışlar
 

Hayallerin var mı diye sorulduğunda bir an düşünürüm hep ve başımı iki yana sallayarak, “ı-ıh” derim. Böyle davranarak amacım karşı tarafı yanıltmak değil. Gerçekten de hiç hayalim yok. Büyüklerimiz bize “hayalle yaşamayın” diye öğrettiler. Sanki hayal kurmak kötü bişeymiş gibi...

Bugüne gelindiğinde hayallerimin çalındığını farkettim.

“Bir kedim bile yok” diyor sanatçı şarkısında. Senin derdin dert mi benim derdim yanında? Gidersin pet shopa, alırsın bir kedi. Ya biz ne yapalım, olmayan hayallerimizin hesabını kimden soralım?

Ne kadar aptalca bir durum. Sen yıllarca hayal kurmadan yaşamayı marifet say, gün gelsin bir hayalim bile yok diye sızlan. Bu da yetmiyormuş gibi TV ye uzmanları konuk etsinler, uzmanlar da, “hayal kurmak sakıncalı değil, kurmamak sakıncalı” diye kendilerini paralasınlar.

Hayal kurmadan ruhumuzun mutlu olamayacağını ve yaptığımız işlerde büyük düşünemeyeceğimizi, ömrümüzün geri kalanında güzel işlere imza atamayacağımızı söylesinler.

Herkesin uzman kesildiği şu dönemde, “boşver, adam laf olsun diye konuşuyor işte” diyebilmeyi isterdim.

Neden bizi yıllarca hayallerden uzak tuttular da hayal kurmayı bile beceremedik?

Çocuklara lego, puzzle alınıyor. Sonra “hadi çocuğum göster marifetini” deyip onların ne yapabilecekleri dikkatle izleniyor. Çocuk biraz büyüdüğünde de, “gerçekçi ol bırak hayalleri” diye önüne kocaman set çekiliyor.

TV’ deki konuk, “hayal kurmamak bir eksikliktir”deyince kendimi bayağı bi kötü hissettim. Üşenmeden kendimi sorguladım...

Hiç olur mu canım, benim de mutlaka bir hayalim olmalıydı. Benim hayal kuranlardan ne eksiğim var diyerek şartları zorladım. Hiç hayalim olmadığını farkedince kendimi elinden topu alınarak kesilmiş çocuklar gibi hissettim.

Acilen bir hayal bulmalıydım. Gece gündüz düşüneceğim, seveceğim, uğraşacağım, emek vereceğim, onunla yatıp onunla kalkabileceğim, onunla ilgili düşündüğümde gülümseyebileceğim, emek verirken yorulsam bile kendimi mutlu hissedebileceğim, tutunabileceğim, sığınabileceğim...

Tıpkı bir liman gibi. Ama sadece sığınmak için değil, sığınırken demir atabileceğim bir liman. Öyle bir liman ki benim için bir tutku olmalıydı. Tutku derken tabi ki içi kakaolu bisküviden bahsetmiyorum...

Bütün bunları düşünürken birden özüme döndüm. Kocaman insandım, ne hayaliydi şimdi bu. Aklı başında insanların ayakları yere basmalıydı. Saçmasapan şeylerin üstüne sırf gönlümü hoş tutmak için gitmemeliydim.

Öyle ya, ya hayalim gerçekleşmezse işte o zaman çok üzülebilirdim. Üzülmemek için hayallerden uzak durup gerçeklerle yaşamak en doğrusu diye düşündüm.

Artık hangi gerçekse, kimin gerçeğiyse...

Gerçekten şimdi ciddi ciddi canım sıkıldı. Hayat boyunca büyükler küçükleri korumaya çalışıyor, zarar görmesinler diye. Hal böyle olunca da küçüklerin ufku köreliyor. Nasıl olsa onları her şartta koruyacak, gözetecek birileri var.

Hatta zahmet olmasın diye büyükler küçüklerin hayallerini bile kuruyorlar. Çocuklara da hazıra konmak kalıyor.

Sonra çocuk birgün bir bakıyor, o hayal kendi hayali değil. Yıllarca çalış çabala, hatta elde et ama o hayal senin hayalin olmasın. Ne kötü bir durum. Sonra, “neydi benim hayalim” diye dövün dur...

O da yetmesin kendini şarkılara ver...

Hayallerimi çalmışlar
Çalmış, kaçmış insafsızlar
Bu korkular çocukluktan
Miras bana...

:) İyi bayramlar...

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..