Elinden gelse güneşi karartacak insanlar bilirim doğmasın diye bazı insanların üstüne… Bulutların önüne set çekecek, topraktaki tüm filizleri kopartacak insanlar… İnsanları iyi bili..
Ağaçlar yaprakları yokken güzeldir… Dallarına ayaz vurmasıdır onu güçlü gösteren… Yaprakların döküldü Eylül… Dayanamadı şiddetine yağmurun, rüzgârın… Üşüştüler üzeri..
Valizini toplarsın, kendini toplarsın, düşersin yollara… Yollar senin sanırsın, gittiğin yerler de öyle! Biriktirdiğin ne varsa, ne kadar acı, ne kadar yaşanmışlık ve ne kadar yaşam..
İnsanı en çok bunaltan şeylerin başında gelir, yapmak isteyip de yapamadıkları. Keşkeler çoğaldığında, güç yetmediğinde, azim hezimetle sonuçlandığında, oturup ağlamak kalır geriye. ..
Biz elimizde kalem, çay çiziyorduk duvarlara, ağzımızda kekremsi ve demini almamış bir çayın tadı gibiyken hayat. Erkendik, ertelendikten sonra anladığımızı varsayarak, öyle düşünüyorduk. D..
Güneş sessizce, ışıklarını, sıcaklığını ve tüm samimiyetini usul usul koynuna alıp çekilmişti. Yerine kara bulutları göndermeden önceydi şiddeti görünmeyen fırtınalar boca etmişti bu şehrin..
Elimize verilen taşlarla taşladık karanlığı, karanlıklar içinde kıvranırken. Taş vermedilerse başka taşlar aradık, artık derman kalmamıştı, yorulmuştuk taşlamaktan ama bıkmadık, devam ettik taşlama..
Gözlerin gülsün yeter ki, ne gerek var bahara? Kırlar çiçekle dolmuş, canlanıyor doğa acelesi var sanki. Dağlar tüm heybetiyle duruyor karşında, dumanlı başı. Taşlardan bile su fışk..
Şimdi saatleri geri almanın, dünü geri getirmenin bir anlamı yok sanırım. Bunu düşünmek bile abes. Düşünmeden edemeyeceğim, söylemeden de edemeyeceğim, dersin ya, söyle ve düşün! Ya da düşü..
Kökleri sağlam olmalıydı ki kımıldamıyordu yerinden. Dimdik ayakta işte, ayağını yerin dibine salmış, yer titrerken bile titremiyordu. Dünyaya denge sağlıyordu kendi çapında. Eğilmez bir be..
Bir kurumda yönetici olarak çalışmaktayım, 1974 Kayseri doğumluyum. Son demine varmadan hayatın h..